Tarihini ve geçmişini bilmeyen bir millet, geleceğini de doğru şekillendiremez. Yani tarihini bilmeyen milletlerin kaderlerini başkaları çizer. Bu sebeple tarihimizi, yani geçmişimizi iyi bilmemiz gerekir.
Padişah Türbeleri geçmişimizin temel taşlarının önemli bir umdesini oluşturmaktadır. Yani Kabirlerde yatan o padişahlar, bu güzel ülkeyi bizlere emanet eden asillerdir.
Kabirler ağlanacak yerlerdir. İnsanın bir gün kendisinin de içine gireceğini düşünmesi gereken bir yer. “Ya kurtulurum ya kurtulamam…” dediği bir mekân. Dünyanın fâni olduğunun düşünüldüğü ve ahiretin hatırlandığı yer.
Padişahlarımız ve büyüklerimizi ziyaret etmeli, onlara dualar okumalı ve kat’iyen saygısızlıkta bulunmamalıyız. Hele cihanı idare etmiş o sultanların huzuruna mutlaka tazim ve edeple girilmeli ve Kur’ân’lar okunmalıdır. Değerli bir mütefekkir, ”türbeyi her terk edişimde, sanki Kâbe’den ayrılıyor gibi geri geri çıkmış ve saygısızlık yapmamaya çalışmışımdır.” buyurarak bize bir ölçü vermektedir.
Ne zaman bir padişah türbesi ziyareti yapsam onların ölmemiş de dipdiri ve bizi gözlüyor gibi geliyor mezarlarında. Vicdanım sanki onların diri olduğuna dair bir şeyler fısıldıyor kulaklarıma, kalplerime, ruhlarıma…
İnsan, düşüncelerinin enginliği, niyetinin derinliği ile insandır. Dar yaşayan, dar gören, dar düşünen yani at gözlüğü takan ve cisminin eteğine takılıp kalarak beden endeksli hayat yaşayanlar, gerçek insanî mânâ ve muhtevayı kavrayamazlar.
Kabirleri ziyaret etmek, sevaptır. Bu ziyaretlerde Yasin, Mülk ve ihlâs surelerini okumak verebileceğimiz en güzel hediyelerdendir.
Peygamber Efendimizin (sav) de zaman zaman kabir ziyaretinde bulunduğunu görüyoruz. Orada bulunan mevtalara: “Esselâmu aleyküm ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkanızdan geleceğiz” diye seslendiğini hadis kitaplarında okumaktayız.
Kabirleri ziyaret etmek ve oraları birer ibret mahalli olarak görmek ahiret düşüncemizi geliştirecektir.
İstanbul fethedilinceye kadar padişahlar hep Bursa’ya gömülmüş. Fetih’ten sonra ise İstanbul’a yaptırılan ulu mabetlerin misafiri olmuşlardır.
Osmanlı padişahlarının türbelerini, onların nerede olduklarını öğrenmek ve ziyaret etmek milli ve dini bir görevdir.
Osmanlı başkentlerinden Bursa’da 6, İstanbul’da 29 olmak üzere 35 padişahımız ülke sınırlarında iken Sultan Vahdettin Han, Şam Sultan Selim Camii Kabristanında bizleri izlemektedir.
Padişahlarımızı ziyaret etmek insani ve İslami bir görevdir. İlk işimiz çocuklarımızın ellerinden tutarak bize bu güzel ülkeyi emanet edenleri ziyaret edelim ki ne kadar soylu bir millet olduğumuzu çocuklarımıza gösterelim.
Osmanlı Devleti’ni kurarak, bir cihan imparatorluğuna dönüştüren, temsil etiği dönemle Türk ve dünya tarihine damgasını vuran Osmanlı Hanedanı’nın en yaşlı üyesi Neslişah Osmanoğlu’nun vefatından derin bir üzüntü duydum
Sayın Ahmet Bey,
Osmanlı Padişahları yaptıkları her işi şeyhülislamdan izinli yaparlardı. Fetva almadan yapmazlardı. Malesef gerçek tarihi bilmiyoruz. Bize öğretilen de yarım yamalak. Devletin izin verdiği kadar. Gerçek tarihimizi öğreneceğimiz günün gelmesi arzusuyla…
Siyaset dışı yazılarınıza bir yenisini daha eklemişsiniz, tebrikler…
Ama padişahlar da ayrı ayrı değil mi? Yani bazıları daha farklı iken, Osmanlı’nın son dönemlerindeki padişahlar çok daha farklı. Birçok kişiye göre, o döneme ilişkin bazı şeyler anlaşılmıyor veya kafalar karışabiliyor. Mesela yılar önce bir tarih dersinde bir padişahtan bahsediyordu hocamız ve padişahın kardeşini öldürdüğünü söylediğinde sınıftaki bazı öğrenciler “Hocam bunlar dindar değiler mi nasıl öldürebiliyorlar babalarını, kardeşlerini” diye sormuşlardı. Hoca ne desin ki buna? Gerçekten bakıyoruz birçok padişahın hanımları ve onlarca çocukları var. Bakıyoruz bazı padişahlar babalarını, kardeşlerini öldürüyorlar taht kavgası yüzünden. Bu nasıl iş diye insanın aklı da karışıyor doğal olarak?
Saygılar….