2 – Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve “özgürlük” koşulları hızla düzeltilmelidir. İmralı sürecinde öngörüldüğü gibi, Öcalan’ın daha aktif ve direkt olarak sürece katılması için olanaklar oluşturmalıdır. Hükümet, atacağı adımlarla İmralı sistemine artık son verdiğini göstermelidir.
3 – ‘Silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi’ kararının hayat bulması için hükümet tarafından gerekli politik ve yasal güvenceler hızla sağlanmalıdır. Öcalan’ın, “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir” sözü bir sürecin başlangıcı olarak algılanmalıdır. Hükümet, üzerinde anlaşılan ‘mutabakat metnini’ bir oyun olarak algılarsa, çekilme başlamadan biter.
4 – Hükümet, (İmralı’da başlatılan) süreci ilerletmek için yeni reformlara hızlandıracağının açık sinyallerini vermelidir. Örneğin KCK adı altında yürütülen ve binlerce Kürt siyasetçinin esir alındığı (tutuklandığı) siyasi soykırım davalarını köktenden düşürmelidir. Rehin tuttuğu DTK eski Eşbaşkanı Hatip Dicle başta olmak üzere, BDP’li tutuklu vekiller (Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak, Kemal Aktaş, Gülser Yıldırım ve İbrahım Ayhan) dahil tüm seçilmişleri serbest bırakmalıdır.
Yukarıda sunulmuş olan maddeler PKK ‘Çekilme Şartlarını’açıklamış olduğu bir yazı dizgesi…
Eleştiri okumun ucuna ne bir kitap ne bir kişi almam gerektiği konusunda doğru bilgide değilim. Bazı gerçeklerin görünmezi gerektiği kanısındayım…
Adamlarda ki cesarete bakın meydan okurcasına bir de madde yayınlıyorlar. Neyin maddesi Amerikan Emperyalizmin kurmuş olduğu Orta Doğu Projesi mi?
Benim bayrağımın altındaki özgürlük serbestliğini yaşıyorken neyin davasını güdüyorsunuz. Ulu önder Atatürk’ün sözüne değinmeden geçemeyeceğim bu nokta da ‘’Bağımsızlık benim karakterimdir’’. Bakın ne anlamlar saklı içerisindeki sözün yazılmasının üzerinden asırlar geçmişsine rağmen yaşanılan olaylarla nasıl bağdaşıyor.
Eleştiride de objektif olunması gerektiği düşüncesinden yola çıkarak;
Bu noktaya kadar olayların gelmesine seyirci kalınabiliyorsa bazı değerlerimizi yok saymış derinliklerimize gömmüş ya da tam tanımıyla görmezden geliyoruz demektir. Gelin hep birlikte beynimizde bir betimleme oluşturalım. Askerlerimiz vatan evlatlarımız ana kuzuları vatanı görevlerini yapmak için zamanları geldiklerinde ana kucağından baba ocağından ayrılıp vatani görevlerini yerine getirmek üzere gidiyorlar. Gidiyorlar gitmesine ama düşüncelerinin gerçekten vatan korumak olduğuna inanabiliyor musunuz? Düşüncelerde sabit nokta biran önce bitsinde mesleğim olsun yuvam olsun. Peki yüzde kaçınca vatan millet sevgisi… Amaç vatan millet sevgisinde çıkmalı gayeleri yok neyin savaşını verdiklerinin bilinci yok.
Bugün bakın bir PKK ya adamların düşüncesi var ne Orta Doğu Projesi. Beyinleri yıkanıyor diyoruz demi sende yıka askerlerinin beynini oluştur maneviyatlarını aşıla vatan sevgisini. Sorun bakalım bugün kaç tanemiz istiklal marşını gençliğe hitabeyi biliyoruz. Biz zaten maneviyattan bağımsızlıktan uzaklaşmışız ki neyin savaşını verelim önce kendimizi bu silahlarla sırh yapalım sonra başlayalım meydanlarda at koşturmaya…
Başa birilerini getiriyoruz onu da bilinçsiz yapıyoruz. İki tane yardıma o insanı dünya adamı ilan ediyoruz. Peki ne oldu Türkiye yi Türkiye yapan insanlara neden düşmansınız en basitinden neden Enver Paşayı yerden yere vurdunuz. Oluşturduğunuz tek maneviyat menfaatçilik mi? Odunum geliyor körüm geliyor değmeyin benim keyfime.
Kurulan düzen Amerika Emperyalizmin oyunu bizlerde piyonları. O kadar asker ölüyor şehit düşüyor nerede bu insan hakları.Ama karşı taraftan birileri gitse hemen yürüyüşler mitingler insan hakları devreye giriyor kurallar farklıda biz mi bilmiyoruz…
Yani sözün özü uyanışa geçilecekse hep birlikte direnişse hep birlikte ama öncelikli amaçlarımız; ne istiyorum, gayem ne bunları da oluşturduktan sonra maneviyat ve bağımsızlık silahlarını kuşanmamız lazım bakın bakalım o zaman bu maddeler yayınlanıyor mu?
Bilmem anlatabildim mi?…