BİRBİRİNİZİ SEVMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA SAYMAK ZORUNDASINIZ…
Keşke bu anlayışı değiştirebilir özelliğim olabilseydi, keşke bu anlayışı kökten silebilseydim…
O zaman ben tam tersini söylerdim, birbirimizi saymak zorunda değiliz ama sevmek zorundayız derdim.
Çünkü saygı bir yere tutunmak zorunda, eğer birbirimizi sevmek zorunda olsaydık kesinlikle saygı ona yapışık olacaktı.
Ben hiç sevgisiz insan tanımadım kendi adıma, az seven, sevgisi bol olmayan tanıdım ama hiç sevmeyen tanımadım, var mıdır onu da bilmiyorum yalnız şunu biliyorum eğer varsa çok mutsuzdur…
Çünkü yaradılış özelliğimizde vardır sevgi, eğer yaşanmıyorsa bu onu itmektir, bu onu inkârdır, kişinin kendini kıstırmasıdır, tercihtir ama en zordur…
Sevmek kolay değil deriz, buna hiç mana veremem, anlayamam en kolay iş sevmektir, zor olan sevmemektir, sevememektir.
Çünkü hayatın en önemli ışığı sönmüş karanlıkta yürür sevmeyen, tek kişiye endekslenen aşktan söz etmiyorum, onu yaşamak belki karşılıklı duygularla oluşur, belki hiç yaşanmaya da bilir, ama her şeyi sevmek herkesi sevmek geliştireceğimiz duygularımızla yüreğimizle mümkündür.
Ölçülür mü dereceleri var mıdır, bu da kişiye özel yaşanır, ben sevgilerimi ölçemem sadece severim ama bir başka arkadaşım belki sınırlayarak sever her haliyle sevgi hayatımızda sahip olduğumuz en değerli mücevherdir.
Sunulan sevgi dünyada var olan hiçbir değerle karşılaştırılamaz, neyin sahibi olursak olalım eğer sevgimiz eksikse bir yanımız kopuk sakat yaşarız, ama az ama çok bir yerinden tutunmak zorundayız bu duygumuza.
Ve şuna kalben inanıyorum ki, hiç sevmeyen biri hiçbir şeyi sevmeyen insanın, yaşamak için sebebi de kalmamıştır, o zaten yaşamayı da anlamsız bulur, tükenir…
İşte en iyimser tablo budur.
Bir şiirim de ‘’Sevmeyeni mısıra sultan eylesen, sevene bir garip mekan eylesen, sorsan ikisine de şen misin desen mekanı garip olan dünden razıdır’’ diye yazmıştım, çok manevi çok öz bir duygu olarak kabul ettiğim için o dizelerimde de maddeyi reddetmiştim ve yine aynı düşünüyorum…
Hiç birimiz sevdiğimize saygısız olur muyuz, bu mümkün müdür, hepsini bir tarafa bırakın sevdiğimizi üzmemek için onu kırmamak için dikkat ederiz, onun hoşlanmadığı şekilde davranıp incitmek istemeyiz.
Eğer büyüğümüz ise eğiliriz küçüğümüzse sarılırız, bu nedir?
Hiç kuşkusuz sevdiğimiz için sayarız, saymak zorunda hissetmeden sevgimize yapışık saygıdır bu.
En sevdiğiniz şeyi en sevdiğinizle paylaşırsınız, bir kalemde gözünüzü bile kırpmadan sizce çok anlamı olan şeyleri feda edersiniz, asla değişmez dediğiniz tabularınızdan, prensiplerinizden ve daha burada sayamayacağım bir sürü şeyden vazgeçersiniz, bu ne içindir?
Eğiliş sevgiyedir, sevginizin türü değişse de anlamı değeri hep büyüktür, bir dosta gönül vermek, yeri, göğü, ağacı, yaprağı, toprağı sevmek, yada sevdalanmak….
Duyguların teslimiyeti, bedenin hazzı yaşaması, yaşama gücümüzün mihenk taşı, yürek yağmurumuzdur.
Sizin çevrenizde de kendinizce değerlendirdiğiniz insanlar vardır, bu adam sevmeyi unutmuş, ya da ne kadar sevgisiz biri dediğiniz…
Aslında öyle değildir, belki öyle durmaya çalışan sevgisi örselenmiş biridir o, el verin çünkü gerçekten yardıma ihtiyacı olan gönül fakiridir, o yoksuldur.
Sevgi ışıktır, hiç ışıksız yürek yoktur…
Mutasavvıf şairler gönüle büyük değer vermişlerdir onu Tanrının tahtı kabul etmişler, Yunus Emre, Gönül çalabın çalab gönüle baktı, iki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise, yunus der ey hoca, gerekse var bin hacca, hepsinden iyice bir gönüle girmektir.
Yaradılanı severim Yaradandan ötürü der, sebepleri çoğaltabiliriz, yakınımız deriz, kardeşimiz deriz, dostumuz, yarimiz, yandaşımız, yoldaşımız deriz sevmek için sebep mi yok, yeter ki bu yola gönül verip neferi olalım.
Eğer bana sorarsanız, en çok kime üzülür kime ağlarsın diye, sevmeyene derim sevilmeyene, çünkü onları dünyada çok yalnız görürüm, yaşama sevinçleri bitik kendilerini de yitik olarak değerlendiririm.
Ve çok üzülürüm…
Sevginin varlığını hissettiğiniz yerde var olursunuz, siz onu beslerken aynı ölçüde beslenirsiniz.
Elle tutulur gözle görülür hale getirene kadar, size bakanlar gözlerinizdeki ışığı görene kadar sevin.
Asla kaybetmezsiniz, tam aksine kimsenin satın alamayacağı kocaman bir servetiniz olur…
Hiçbir şeyini kaybetme korkusu yaşamayan kişi artık hayatın en tehlikeli noktasına gelmiştir, kaybedecek sevgileri, güveni, saygısı, kısaca hayatın tüm amaçlarını gereksinmelerini yitirmiş boşa düşmüştür.
Hepimiz bu insandan korkarız, çünkü orası sevginin bittiği yerdir, amansız soğuk buzlu bir yoldur ne kadar yardım için çalışsanız okun yaydan fırladığı zamandır, hiç birimiz o zamanı yaşamayalım diyorum.
Tüm sevincimizi kaybettiğimiz, yaşamı kendi halinde seyrinde bıraktığımız inanılmaz karanlık yürünmesi en zor olan bu yol, gerçekten içine aldığı kişiyi hayattan uzaklaştırır, artık o ne sayar ne de sever…
Yolda bana çarpan biri neden benden özür dilesin ki ben onun saymak zorunda olduğu biri değilim, e zaten sevdiği de olmadığım için kabalık yapar, benim hakkımı çiğner geçer, artık tarz onun inisiyatifindedir, nasıl isterse…
Her üç adımda bir rastladığımız itişmeler sizce neden oluyor?
Fertler en doğru eğitimi ahlaken alır, Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bela kazandırmak olur, faydadan çok ziyan getirir… Diyen söz bence çok isabetli bir dokunuşta bulunmuş, güzel ahlakın esası sevgidir, sevmek zorunda olabilseydik, eğer bize bu öğretilseydi, eminim ki bu gün insan hakları kadın hakları hayvan hakları diye bağırıyor olmayacaktık.
Bir sürü şeye gözümüzü kapıyoruz, aynı site içinde yaşayan üç beş komşu sevgi esası üzerinde olmadıkları için zaten birbirlerini saymıyorlar.
Biri burası benim evim dilediğimi yaparım felsefesiyle en uygunsuz saatte son sesine kadar açtığı radyosunu dinliyor, öteki balkonda yemek yiyen alt komşusunun üzerine halı silkeliyor…
Bu anlayışı hangi kanunla durduralım, belli bir saatten sonra gürültü etme yasağı var diye o saate kadar hangi azabı yaşayalım?
Hangi biriyle uğraşalım?
Ben en hiddetli anımda eğer yutkunuyorsam beni durduran karşımdakine duyduğum sevgidir, sevmediğim yerde saygıyı bin kere lav ederim…
İnsan hakları kadın hakları hatta hayvanların bile hakları bence tek cümleyle kendilerine teslim edilecektir.
Önce sevmek zorundayız saygı sevgide hapistir…
TECRÜBELERİME DAYANARAK YAZIYORUM. DUA O KADAR
GÜÇLÜ BİR ŞEYKİ ZOR DURUMDA KALDIĞIMIZDA TABİ Kİ ISYANKAR OLMADAN YAPTIĞIMIZ DUALAR GERÇEKLEŞİYOR. ALAHIN TAKDİR ETİĞİ ŞEYLER OLACAKTIR. YAKINLARIMIZ HASTALANIR VEFAT EDER SEVDİKELERİMİZDEN AYRILIRIZ.BU HAYATIN GERÇEKLERİDİR. YAPACAĞIMIZ İŞLERDE GAYRET EDER VE DUAYIDA EK*** ETMEZSEK TABİ HAYIRLI İŞLER İÇİN OLAN DUALAR ER GEÇ İNSANA YARDIMCI OLUYOR. ALAH ÇOK MERHAMETLİDİR. EN ZENGİN İNSANLARIN BİLE ÇOK ZOR ZAMANLAR GEÇİRDİKLERİ GERÇEKTİR. AZMETMİŞLER SONUNDA BAŞARMIŞLAR. BİZDE AZİMLE VE DUA İLE BİR ÇOK ŞEYİ BAŞARABİLİRİZ BU YÜZDEN GEÇMİŞTEKİ ACI TECRÜBELERDEN DERS ALMALIYIZ VE BAŞKLARININ BİZİM İÇİN BİR ŞEY YAPMASINI DEĞİL HEM KENDİMİZ HEMDE BAŞKALARI İÇİN İYİ ŞEYLER YAPMAYA ÇALIŞMALIYIZ .DUAYI EK*** ETMEDEN .SEVGİLERLE