Hamza Furkan OĞUZHAN
İstanbul, 06.03.2012
 
Çocuklarımız, gençlerimiz, bizim değerlerimiz, canlarımız, ciğerlerimiz en makul şartlarda eğitimlerini almalılar. Bu konuda herkes hemfikir. Bakın, görün ki hemfikir olduğumuz durumlar varmış. Ne dersiniz bunlar üzerinden konuşalım mı?
Evet, hepimiz gelecek nesillerin aldıkları ve alacakları eğitimleri önemsiyoruz. Ancak bir taraftan da şu zamana kadar gelen dayatmacı bir usulle çocuklarımızın eğitim almasına göz yummak durumunda bırakıldık. Hala da bu sistemin devam etmesini isteyenler var

Sponsor Bağlantılar

Bir toplumda bir kesimin hassasiyeti diğer bir kesimin korkusu olmamalı. Olamaz da. Çünkü aynı toplumun içinde yaşayan insanlar muhakkak birbirlerinin değerlerine saygı gösteriyorlardır. Birlikte yaşamaları ise bunun en büyük delilidir.

Son yıllarda uygulanan eğitim sistemi ile bir kesim insanlarımızın düşünceleri ve istekleri gözardı edilmiştir. Maksadımız siyaset yapmak ya da birilerine taraf olmak değil. Sadece insanların inançlarının gereklerine aykırı hareket etmelerini bir zorunluluk olmaktan çıkarma çalışmalarının önemini vurgulamak.

Türkiye Cumhuriyet’i sabırlı ve devletine bağlı bir halka sahip. Çoğunluğu teşkil etse de, bu çoğunluğun hakları az sayıda, her şeyi istediği gibi yönlendirmek isteyen bir azınlık tarafından yok sayılsa da bu halk devletine isyan veya darbe gibi herhangi bir girişimde bulunmamıştır. İşte halk böyle olmalıdır. Devletine her daim sahip çıkmalıdır.

Ülkemizin kanayan yaraları bellidir. Birçok yarası da son dönemde konuşulmaya, tartışılmaya başlandı. Tabi ki çözümü de kolay olmuyor böyle hassas meselelerin. Çünkü bu meseleler bir korku haline getirilmiş maalesef. Uzun süre insanlar bunları konuşmaya bile cesaret edemez halde bırakılmış. Düşünebiliyor musunuz, tartışamadığınız bir sorun var. Konuşmaya bile korkuyorsunuz. Ancak şimdilerde bunları konuşuyor ve kimilerine çözümler üretebiliyoruz.

Kürt sorunu, alevi sorunu gibi daha bunlara ekleyebileceğimiz sorunlar. Hepsi gündeme geldi ve tartışıldı. Demokratik açılım, alevi açılımı gibi birçok açılımlar yapıldı. Devletin halkına yakınlaşması, halkının çektiği sıkıntıları görmesi anlamında olumlu açılımlar. Tabi süreç itibariyle olumsuzluklar da yaşanmıştır. Ama hala bazı kesimlerin görmek istemedikleri bir sorun daha var. O da sünni açılımı. Yani birçok şeyi tartıştık ve tartışıyoruz. Ama hala bir dönem gençlerimizin okul kapılarından nasıl döndürüldüğünü ve eğitim haklarının nasıl kısıtlandığını görmek istemeyenler var. Evet, maalesef hala bunu bir korku halinde yaşatmaya çalışanlar var. Sünni Müslüman halkımızın değerleri hala görmezden gelinmeye çalışılıyor. Aslında bu anlamda değişiklikler yapılmaya çalışılıyor ama hala bunun karşısında insafsızca ve akla uymayan gerekçelerle duranlar var. Yanlış anlaşılmasın, bu insanlarımızla ilgili hiçbir çalışma yapılmadı da demiyorum. Ama ülkemizin genel itibariyle doğusunda yaşayan, çoğunluğunu kürt kardeşlerimizin oluşturduğu bölgenin sorunları veya alevi kardeşlerimizin hassas oldukları konular detaylı bir şekilde tartışıldı. Tartışılmaya da devam ediyor. Etmeli de. Çözüm adına ciddi girişimler yapıldı ve birçok konuda çözüme kavuştu. İnsanların hakları gözetildi. Ama en son eğitim camiasında geniş kapsamlı düşünülen 4+4+4 değişikliği, yine “Türkiye’nin olmayan korkularına” yenik düşmeye namzet.

8+4 olsun. Kız çocuklarını okutmazlar. Herkes eğitim almalı gibi sağlam ve geçerli bir gerekçeye dayanmayan söylemlerle bu değişikliğin önüne geçme çalışmaları kısmen de olsa halkın aklını karıştırmak anlamında başarılı olmuştur. Tüm halk, her konuda yapılan değişikliklerden haberdar olamayabilir. Sanki bu konu hiç konuşulmadan yasalaştırılmaya çalışılıyor gibi bir izlenim vererek insanlar galeyana getirilmeye çalışılıyor. Oysa ki yapılacak değişiklikler uzun zamandır tartışılıyor. Eğitim camiasından olan, bu konularla ilgilenenler bu durumun farkındalar. Bilmeyenler ise maalesef bu laflara inanmaktalar.

Sorun kız çocuklarının okuyup okumaması değildir. Sorun tamamen ideolojiktir. Soruyorum ve cevap bekliyorum. Türkiye’de halka sorulsa kaç kişi bu gerekçeyi göz önünde bulundurarak bu değişikliğin önüne geçmek ister. 518 milletvekilinin içinden 411 milletvekilini çıkarınca geriye 107 tane milletvekili kalır. Ki bunların içinde parti kararı ile yasağın devam etmesi yönünde oy kullananları da hesaba katacak olursak 550 milletvekilinden 100’ü bulmayacaktır. Başörtüsü ile ilgili yasayı anayasa mahkemesine götüren partimizden bahsediyorum. Haliyle halkın %20’sinden daha az bir kesimin %80’den fazla bir kesime hükmetmek istemesi söz konusu olmaktadır. Bunların demokrasi anlayışı maalesef budur. Azınlığın çoğunluğa hükümranlığı demokrasilerinin temel taşıdır.

Hal böyleyken neden “sünni açılımı” yapmıyoruz. Bu halkın büyük bir çoğunluğunu teşkil eden kardeşlerimizi ne zamana kadar görmezden geleceğiz. Bırakalım da herkes çocuğunu istediği gibi yetiştirebilsin. Eğitim ömür boyu sürmeli. Zorunlu senelerle sınırlı tutulmamalı. Eğitimin sağlanması için zorunluluk değil, bilinç kazandırma ön planda tutulmalı. İnsan psikolojisinde zorla yaptırılan uygulamaların olumsuz bir yansımasının olması kaçınılmazdır. Yani insanlara zorla yaptırdığınız işlerden sağlıklı sonuçlar elde edemezsiniz.

Gelecek nesillerin, her kesim için istediği şartlarda eğitim alabilmesini sağlamak amacıyla 4+4+4 diyoruz. Vatanını milletini seven, manevi değerlerine sahip çıkan, zorla eğitilmek yerine, isteyerek eğitim alan bir neslin yetişmesi çalışmalarının akamete uğramaması dileklerimizle. 4+4+4 değişikliğini tamamen insani gerekçelerle destekliyoruz.

hamzafurkan88@hotmail.com