Tokat’ın Reşadiye ilçesi kırsalında 7 asker şehit edildi, 7 ocak söndü, çocukları babasız, eşleri kocasız, ana-babaları evlatsız kaldı.
Şehit olan Uzman Çavuş’un cenaze töreninde, şehidin 2,5-3 yaşındaki kızına, tabutun üstündeki babasının resmi gösterilerek “Baban nerede göster bakalım” diye sordular. Yavru, o küçücük, minicik işaret parmağıyla resmi gösterdi ve “İşte babam” diyerek, sevinçle, heyecanla gülümsedi. Oysa resimdeki babası, O’nu kucağına alan, okşayan, öpen babası, şimdi o tabutun içindeydi ve biraz sonra da ne yazık ki toprağa verilecekti. Olan bitenden hiç haberdar değildi…
Olay, başta Reşadiye ve Tokat olmak üzere, cenazelerin defnedildiği illerde, Türkiye’nin birçok ilinde, PKK aleyhine atılan “Kahrolsun PKK” sloganları eşliğinde, Türk bayraklarıyla protesto edildi.
Aynı sıralarda, Öcalan’ın yeni odasının 17 cm2 küçülmesini protesto etmek için Doğu ve Güneydoğu’nun birçok ili ve ilçesinde de PKK’lılar ve sempatizanlarınca taşlı-sopalı, molotof kokteylli, havai fişekli sokak eylemleri gerçekleştiriliyor, “Yaşasın Apo” ve ”Apo’ya Özgürlük” sloganları atılıyordu.
Ne tezat bir durum…
Bir yerde cenaze defnediliyor, beden 2 m2’lik toprağa veriliyor, “Kahrolsun PKK” deniyor, diğer tarafta 17 cm2 için ortalık yakılıyor-yıkılıyor, “Yaşasın Apo, yaşasın PKK, Apo’ya özgürlük” deniyor.
Gelelim olaya ilişkin tepkilere ve yorumlara…
DTP çevresi, bundan önce de birçok defa olduğu gibi, “Biz yapmadık, onlar yaptı”yı, yani “PKK yapmadı, Devlet yaptı”yı gündeme getirdi. Ancak bu sefer “Devlet”in yerine, “Derin Devlet” dedikleri, “Ergenekon” dedikleri sanal bir yapıyı adres gösterdiler, olayın yeri ve zamanlamasına güya dikkat çekerek, provokasyon şüphesi uyandırmaya çalıştılar.
Hatta bu sefer daha da ileri gittiler. DTP Eşbaşkanı, sivri dilli, asık suratlı Emine Ayna, İstanbul’da PKK sempatizanlarınca İETT otobüsüne atılan molotof kokteyli nedeniyle yanarak hayata veda eden Serap Eser adlı genç kızımızın ölümünü bile şaibeli bulduklarını söyledi. “Serap’ın ailesi bayramda durumunun iyi olduğunu söylüyordu. Oysa şimdi öldü. DTP’nin kapatılma davası, tüm bunlar düşündürücü. Umarım, yeni bir Ergenekon devrede değildir” dedi. Güya Ayna’ya göre, sağlığı iyiye giden Serap kızımız, olaylar daha da büyüsün denilerek, birileri tarafından kasten hastanede öldürülmüştü.
Hangi akılla, hangi mantıkla… Pes… Pes ötesi…
Aslında Emine Ayna, içine, içinin güzelliğine (!), beynine, yüreğine, soyadı gibi ayna tutmuş, içini olduğu gibi dışına yansıtmış, göstermiş, niyetinin, amacının, düşüncesinin ne olduğunu açığa çıkarmış oldu böylece.
Bu sefer sadece DTP mi?
Bazı basın yayın organlarında, bazı kalemler tarafından Tokat eyleminin bir provokasyon olabileceğine/olduğuna dair görüşler ortaya konulmaya çalışıldı, halihazırda da çalışılıyor. “Zamanlama ilginç” deniliyor, “barış sürecinde böyle bir eylemin yapılması manidar” deniliyor. Olayın yerine, Tokat’a dikkat çekiliyor. “Tokat, özellikle Reşadiye, MHP’nin hakim olduğu yer” deniliyor, öküzün altıda buzağı aranıyor, Ergenekon ile bağlantı kurulmaya çalışılıyor. Neredeyse adeta, PKK temize çıkartılmaya çalışılıyor.
Meğer ne örgütmüş bu Ergenekon dedikleri! Üyeleri; profesörler, dekanlar, rektörler, yazarlar, genel yayın yönetmenleri, basın mensupları, parti genel başkanları, albaylar, generaller… Çoğu da iki yıldır içeride yatıyor.
Her ne olursa olsun, her ne amaçla olursa olsun, hiçbir zihniyetin, yüreğinde küçücük bir insaf olan birinin, insan olmanın küçücük bir zerresini içinde taşıyan herhangi bir insanın, sırf kendi menfaatleri doğrultusunda, 11 gencecik insanı, hunharca, delik deşik edercesine, yüzlerce kurşun sıkarak öldürebileceğini, katledebileceğini düşünmek, akla hayale sığmıyor.
Adres belli ve tektir. Bu eylemin PKK tarafından yapıldığı, bugün yarın kesinlikle ortaya çıkacaktır.
Neden PKK yapmıştır? Çünkü…
Açılımların kendilerini tatmin etmediğini, bu sürecin PKK’yı tasfiye süreci olduğunun anlaşıldığını, Öcalan’ın odasının 17 cm2 küçültülerek ölüme sevkedildiğini, sürecin bu şekilde devamı halinde, özellikle şehirlerin kan gölüne çevrileceğini açıkça söyleyen, tehditler savuran bir PKK var karşınızda. Üstelik bu söylem, DTP tarafından da içerisinde bulunduğumuz şu günlerde sıklıkla dillendiriliyor, güya uyarılarda bulunularak, “İsteklerimizi yerine getirin. Yoksa kan akacak, analar ağlayacak” denilmek suretiyle, ağlayan analar dahi kullanılıyor.
Neden Tokat? konusuna gelince…
Tokat, belli bir düşüncenin, belli bir amacın ürünü olarak bilerek mi seçilmiştir, tesadüf müdür, buna şu aşamada kesin ve doğru bir cevap verebilmek, pek de mümkün değildir. Ancak, PKK’nın bilerek Tokat’ı seçtiğinden yola çıkılırsa, yapılabilecek tek bir değerlendirme, tek bir öngörü vardır, ki o da; Güneydoğu’daki sokak eylemlerinin batıya taşınması, olabildiğince yaygınlaştırılması, özellikle büyük şehirlerde Türk-Kürt çatışması yaratılması, ayrışmanın kuvvetlendirilmesi ve nihayet, oluşması muhtemel kaos ortamından faydalanarak “Özerklik” taleplerinin, zorla, silahla, çatışmayla kabul ettirilmesi gayreti ve amacından başka bir şey, asla değildir.
Torba değil ki, büzesin…
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com