Evvela bir yumrukla başladı bu olaylar… Meczubun biri dedik geçiştirdik. Sonra Muhtemelen “Ergenekon” kümesinden bir kaç yumurta…Aman canım, üç beş yumurtadan ne olacakki demeye başladık. Fakat ardı arkası kesilmek bilmedi. Mevcut hükumet sadece kendisi deĝil bütün bürokrat kadroları ile beraber seçilmiş öĝrencilerin problemlerini dinlemesine raĝmen bir türlü durmak bilmeyen öĝrenci olayları. Bunlar gerçekten de öĝrenci olayları mı?
Seçim zamanı yaklaştıkça benzer eylemleri çok daha sık göreceĝimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Mevcut hükumeti seçim yoluyla deviremiyeceĝini anlamış olan „Beyaz Güçler“ ellerindeki bütün kartları masaya süreceklerdir.
AD Medyasının uzun bir süredir itibarsızlaştırma ve kafa karıştırma yayınlarını hatırlayalım. Bir zamanlar „Malezyalılaşma“ sendromuna kaptırmıştık kendimizi. Bu plan tutmayınca ortaya „Mahalle Baskısı“ adı verilen bir garip teori atılmıştı. Bu teori de iflas edince, yeri geldiĝinde hükümeti „Amerikancı“ olmakla suçlayan malum kadro bu defa koro halinde Amerika`ya raĝmen Iran`dan yana tavır almak ülkemize ancak kaybettirir demeye başladılar. Dahası yanıbaşımızdaki komşularımızla „Merhaba“ etmeye başladık diye “Eksen Kayması“ adı altında bir paranoya ortaya attılar.
Yetmedi…
Bir kaset skandalı ile „Hizipçi“ ve küçük olsun ama mutlaka benim olsun diyen Baykal`ı alaşaĝı ederek yerine „Memur Kemal“ yahut namı- diĝer „Benim adım Kemal, Ben bulurum dersem Bulurum“ diyen hatta „Kar“ bile yaĝdırabileceĝine inandırılmış kerameti kendinden menkul bir zat-ı işbaşına getirdiler. Ancak ilgili çevreler bunun bile yeterli olmayacaĝını düşünmüş olsalar gerekki, tamamen işi bitmiş bir tabela partisi olan Demokrat partiye bile müdahale ettiler. O kadar ki eski Genel Başkan fosil olmaya yüz tutmuş olan Cin-Doruk salona bile giremedi.
Kars vilayetinde bütün sorunlar bitirilmiş gibi sadece bir adamı ihya etme maksadıyla tarihi bir alan üzerine kurulu ne idüĝü belirsiz bir heykel bozmasına „Ucube“ dedi diye muhalefet, sanat! Severler, liberaller, aydınlar ve daha kimler… Hemen hepsi aĝızbirliĝi etmişcesine yüklenmeye başladılar. Tek hedef, Başbakan Recep Tayyip Erdoĝan, saldırın…Hücum…
Ve nihayet T.T. Arena stadında Başbakanın ıslıklanması hadisesine gelelim.Bir kısım seyirci bunu yapsa ne olacak sanki Başbakan biraz tahammüllü olmalı diyecektik ki bazı basın organları olaydan önce bunu yazınca bunun da apaçık bir organizasyon olduĝu ortaya çıkmış oldu.
Bütün bu organizasyonlar ortaya dökülmüş bile olsa malum çevrelerin bu kirli tezgahlardan vazgeçebileceĝi zehabına kapılmamak gerekir. Zira, asla vazgeçmeyecekler.
Liberallerimizin saldırılarına gelince: Sözkonusu Pkk yahut benzer „Terör“ örgütleri olduĝunda hançerelerini yırtana kadar baĝıran bu zevat, son zamanlarda Ak Partinin oy kaygısıyla hem AB sürecinden, açılım politikalarından ve hem de reformlardan vazgeçip „Milliyetçiliĝe“ ve hatta „Devletçiliĝe“ soyunduĝunu ileri sürüyorlar. Başbakanın herhangi bir konuda görüş ileri sürmesini çok gören bu zevat dilediĝi gibi hatta bazen hakaret edebilmeyi bile özgürlük sayarak Ak partiye salvo atışlar yapıyor.
Başbakanın son zamanlarda söylemini biraz sertleştirdiĝi görüşü doĝru. Ama bu hiç bir zaman milliyetçi söyleme kaydıĝı anlamına gelmez. Milliyetçi tabandan Ak Partiye bir oy kayması olacaksa (Ki olacak:) bu partinin milliyetçi söyleminden deĝil milliyetçi tabandaki kısmi de olsa demokratik dönüşümden kaynaklanıyor. Unutmayalım ki Ak parti, geldiĝi çizgiye baktıĝımızda hemen görüleceĝi gibi kendi tabanını da dönüştürerek bu reformları başarmıştır.
Ülkemizde deĝişimi savunan rakipsiz tek parti yine de Ak Partidir. Ak parti bu muazzam deĝişim ve dönüşümü “Tedricen” gerçekleştirmektedir, hepsi bu.
Liberal aydınlarımız belki de bu deĝişimin çok hızlı olmasını istiyorlardır. Tamam da şu yüksek yargıdaki kuşatılmışlıĝa neden yeterince seslerini yükseltmiyorlar. Liberallerimizin bence büyük bir kısmı Ak Partiden rahatsızdırlar. Deĝişim ve dönüşüm adına yazılarında „Kerhen“ destek oldukları Ak partinin esasen varlıĝından bile rahatsızdırlar. Ancak bunu alenen söyleme cesaretine sahip deĝillerdir, hepsi bu kadar. Zira onlar için bile Ak Parti Kadrolarının „Dindar“ olması rahatsız olmak için malesef yeterli bir sebeptir.
Ben şahsen bu seçimde Başbakanın istemesi halinde MHP`yi baraj altına itebileceĝini öngörüyorum. Ancak liberallerimizin aksine Başbakanımızın kıl payı da olsa MHP`nin barajı aşmasından yana olduĝunu düşünüyorum.
Seçime çok az kaldı. Hep birlikte göreceĝiz.
Baki Selam ve Saygılarıla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya