Anayasa Mahkemesi’nin CHP’nin başvurularıyla Meclis’in aldığı kararların büyük bölümünü iptal etmişti (ki Anasaya Mahkemesi kanunları içerik yönünden değil şekil yönünden inceleyebilir. Bunu yapmadı. Yetkilerini aşarak içerik yönünden inceledi ve iptal etti.).
Danıştay da aynı hatayı yaparak önce, Yükseköğretim Kurumu’nun (YÖK) yetkilerini kullanarak katsayı farkını kaldıran yönetmeliği iptal etmişti. Yükseköğretim Kurumu (YÖK) bunun üzerine katsayı farkını 10 puan’a indirdi. Danıştay bu kararı da iptal etmişti. Yargıda neler oluyor derken, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Erzincan’daki Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların yetkilerini aldı. Bu karar akıllara bazı sorular getirdi. Gerçekten yargıda neler oluyor? Yargı makamları kimi savunuyor? Demokrasiyi mi? Yoksa Demokrasiyi tanımayanları mı? Ayrıca yargı bağımsızlığı nerde kaldı? Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) aldığı bu karardan sonra yargının bağımsızlığı tartışılır duruma geldi. Yüksek yargı makamları yasama yetkisini elinde bulunduran Meclis’in yetkilerini yok sayıp yaptığı bunun kanunları iptal etmesi, Yükseköğretim Kurumu (YÖK) gibi kurumların yetkisini kullanarak aldığı kararları iptal etmesi yargının yeniden yapılandırılması gerektiğini bir kez daha ortaya koymuş oldu.
İktidarın ve Meclis’in aldığı bütün kararlara karşı çıkan CHP, bizi şaşırtmadı. Yine demokrasinin değil demokrasi karşıtlarının yanında yer alarak yargı reformuna karşı çıktı. Türkiye’de demokrasiyi savunan bir muhalefetin olmaması malesef çok üzücüdür. Neyse muhalefet konusu başlı başına bir makale konusudur. Yargıya dönecek olursak, yargıda köklü bir değişim şart. Aksi halde yargı bağımsızlığı denen bir şey kalmayacaktır. Ayrıca yargı gibi önemli bir kurumun yıpranması ve halkın gözünden düşmesi gibi olaylarla karşı karşıya kalınacaktır.
Eğer yargı taraflı olursa, halkın adalete olan güveni azalacaktır. Halkın güvenini kaybetmek, bir kurumun başına gelebilecek en büyük heyezandır.
Mehmet Şar