Yazar: caglanurcavdar

Fırtınam

Bir mevsim rüzgarı gibi geçtin gönlümden. Aslında mevsimlik olan bendim senin gözünde. İlk başta “rüzgar” dedim sana ama basit bir rüzgar olarak kalmadın. Büyüdün zamanla, büyüdü aşkım. Sonra uzaklaştın ama uzaktan daha fazla etki bıraktın. Mevsim rüzgarı bu kadar üşütür müydü? Sahi sen üşüyor musun? Yoksa benim kadar tedbirsiz değil misin fırtınalara? Ah bir konuşsan benimle. İki kelime etsen hiç değilse. Sen nasıl bir rüzgardın ki evlerimi yıktın, sığınaklarımı uçurdun, şehrimi alt üst ettin? Ve güneşimi çaldın. Uzun ve şiddetli mevsim rüzgarım… Fırtınan fazla sürdü şehrimde. Bu şehre yeni insanlar taşınmak istiyor Fırtınam. Fakat öyle şiddetli esiyor ki hala rüzgarların, insanlar içinde kaybolmaktan korkuyor. Daha doğrusu ben korkuyorum onlarında sığınaklarının yıkılmasından, şehirlerinin alt üst olmasından. Sıcak yaz gününde esen bir rüzgarsın sanmıştım seni, meğer ben ne çok yanılmışım sana olan sevdamı ve seni küçümseyerek. Serinlemek niyetine sevdiğim bu rüzgarın, fırtınasına kapılmışım. Şimdide kurtulamıyorum. Çırpınışlarım boşuna. Halbuki bu şehri yeni Fatihler fethetmek istiyor. Ama fırtınaların buna izin vermiyor. Her gün biraz daha yıkıp döküyorsun şehrimi. Yalvarırım terk et artık bu şehri! Ya da eskisi gibi gel, dinginleş, serinlet yazlarımı. Bu fırtına beni aşıyor artık. Yetişemiyorum soğuk esen rüzgarlarına. Gönlüm yıkık dökük bir şehir, sevdan fırtınamdır. Fırtınaların estikçe, bu şehir ayağa...

Devamını Oku

Mutlu Yıllar Sevdiğim

Doğum günün kutlu olsun Sevdiğim. Kim bilir bugün sana yapmak istediğim sürprizleri kim yapacak? Yanaklarından kim öpecek, kim çekecek kokunu taa içine? Kelimeler, kelimeler boğazımdalar. Beni defalarca kez öldürmene yardım ve yataklık eden kelimeler. Bugün daha çok boğuyorlar beni. Bak şu işe, senin yaptığın onca sürprize karşı doğum gününde yanında bile olamıyorum. Kötü sürprizler… Sesin. Sesini bile duyamıyorum. Ezberlediğim, aklıma kazıdığım sesin. Şimdi o sesi yavaş yavaş unutmanın verdiği hüznü taşıyorum. Hayat bu ya, doğumun için Rabbime bin şükürler ediyorken, bugün yanında bile olamıyorum. Bugün, her yerde kokunu arıyorum. Ama hiç bir parfüm senin kokun gibi gelmiyor burnuma. Kalbime işlemiyor. Vücudumun düzenini bozuyormuşsun sen, kokun ciğerlerimden önce, kalbime dokunuyormuş. Bu yüzden kalbim acıyor. Kokun yok, sen yoksun. Bugün senin doğum günün ve ben ağlıyorum. Ağlıyorum sevdiğim. Durmadan o yanındaki şanslıyı düşünüyorum. Bu kadar şanslı olacak ne yaptı veya ben bu kadar şanssız olmayı nasıl hakettim! Bilmiyorum. İsyan ediyorum sevdiğim; Gelmiş gibi yapıp gidişine, sevmeyişine, sensizliğime. Ben her gün gibi ama biraz daha derinden ve daha fazla, bugünde isyan ediyorum sevdiğim. Kelimeler boğazımda düğümleniyor. Bugün senin doğum günün ve ben yine, yeniden...

Devamını Oku

Terk Edenim'e

Merhaba Terk eden’im; Bugün sensizliğimin çokuncu günü. İlk zamanlar sayıyordum, sayılı gün çabuk geçermiş ya hani. Belki, çabucak geçer yürek sızım diye. Ama geçmiyormuş Terk eden’im. Yürek sızıları geçmiyormuş. Unutmuyormuş insanlar. Daha az hatırlıyormuş sadece. Sen gittin gideli beraber gölgesinde serinlediğimiz ağaçlar yeşermez olmuş Katilim. Ben gibi, ağaçları da öldürmüşsün bak. O kaldırımlar, seninle yürüdüğümüz o kaldırımlar bir daha hiç bir sevgiliye dinlenmeleri için oturacak yer olmamış. Ve o kaldırımlarda çiçek açmamış hiç. Caddeleri de öldürmüşsün benim gibi Katilim. Sokaklar bile bizi arar olmuş bak. Öyle ya, bir tek onlar şahitlik etmişti hayallerimize. Sahi unuttun mu gerçekten? Hayallerimiz vardı bizim. Aslında yanındayken unuturdum gerçeği. O an her şey rüyalar gibi olurdu benim için. Hayallerimizde böyleydi. Sen ve ben hiç bir zaman biz kokan bir yuvaya sahip olamayacaktık biliyordum ama sen anlatırken o imkansızlıkları öylece, o ses tonunla, sanki olağanmış gibi gelirdi işte. Büyülerdi sesin beni… Bense dalardım öylece imkansızlıklara. Ama biliyormusun, sende bir imkansızlıksın benim için! Ve ben hep imkansızlıklarımı seviyorum Terk eden’im. Bende böyleyim işte. Sen gitmeleri seviyorsun, ben sevmeleri. Ben imkansızlıkları, yürek ağrılarını, gözyaşlarını… Sense hep yalanları. Seviyormuş gibi yapmaları seviyorsun sen Katilim. Sen hangi Katil için Terk eden’im oldun benim? Sahi, birini hiç resmine bakıp ağlayacak kadar çok sevdin mi sen? Ama doğru ya, Sen bilmezsin sevmeleri. Sana son duam olsun; Umarım hayatta bir Katil’e vermezsin kalbini, paramparça olmaz umarım yüreğin. Ama unutma, paramparça da olsa...

Devamını Oku

Çocukluk Aşk'ıma…

“Unut.” dedin bana. “Nefes alma.” der gibi… O an kendimi boşlukta hissettim. Beş sene, dile kolay kalbe zor tam beş sene sevdim seni. Unutulmaz ki. Unutamam. Ne o çocukluğumda barındırdığım “sen”i ne de genç kızken sevdiğim “sen”i unutamam. İnsan geçmişini silemez. Sen benim geçmişimsin. Çocukluğumsun. Aynı zamanda şimdimsin. Saklambaç oynardım, sonra seni görürdüm elim ayağım birbirine dolaşırdı ne diyeceğimi bilemez, kızarırdım. Tutamazdım sana olan duyguyu içimde hiç. O gözlerine baktığım an kendiliğinden oluverirdi her şey. Ellerimle, yüzümle, bakışlarımla hatta konuşmamla bile anlardın seni sevdiğimi. Belki gülerdin o şaşkın hallerime, “Çocuk işte.” der geçerdin. Evet, çocuktum ben. Ellerim, ayaklarım çamurluydu. Eve girmezdim dışarılardan, biraz da haylazdım, evet. Ama o küçük çamurlu bedende tertemiz bir kalp vardı sana ait. Ben o çamurlu küçücük bedenimde kocaman bir sen barındırıyordum. Pasaklı bir çocuktum evet ama sevimsiz olmadım hiç. Sevgisiz de olmadım. O tertemiz kalbimde seni barındırırken büyüdüm bir gün. Artık ellerim, ayaklarım ya da kıyafetlerim çamurlu değildiler. Hala içimde biraz çocuksu bir ben vardı ama eskisi gibi değildim. Değişmeyen tek bir şey vardı ama o hiç değişmedi; Bendeki sen. Sana olan aşkım. Ben büyürken, koşarken, ağlarken, gülerken hep sen vardın bende. İçimde, bedenimle beraber büyüttüğüm bir aşk, bir sen vardı. Öyle ki seneler geçmişti ama o Aşkıma tek bir toz konmadı. Hep temiz kaldı. Yüreğim kadar temiz. İçime sığmadı doldu, taştı, kağıtlara, defterlere hatta günlüklere. Fark etmedim zaman nasıl geçti, hızla geçen ve...

Devamını Oku