Merhaba Terk eden’im;

Bugün sensizliğimin çokuncu günü. İlk zamanlar sayıyordum, sayılı gün çabuk geçermiş ya hani. Belki, çabucak geçer yürek sızım diye. Ama geçmiyormuş Terk eden’im. Yürek sızıları geçmiyormuş. Unutmuyormuş insanlar. Daha az hatırlıyormuş sadece.

Sponsor Bağlantılar

Sen gittin gideli beraber gölgesinde serinlediğimiz ağaçlar yeşermez olmuş Katilim. Ben gibi, ağaçları da öldürmüşsün bak. O kaldırımlar, seninle yürüdüğümüz o kaldırımlar bir daha hiç bir sevgiliye dinlenmeleri için oturacak yer olmamış. Ve o kaldırımlarda çiçek açmamış hiç. Caddeleri de öldürmüşsün benim gibi Katilim. Sokaklar bile bizi arar olmuş bak. Öyle ya, bir tek onlar şahitlik etmişti hayallerimize.

Sahi unuttun mu gerçekten? Hayallerimiz vardı bizim. Aslında yanındayken unuturdum gerçeği. O an her şey rüyalar gibi olurdu benim için. Hayallerimizde böyleydi. Sen ve ben hiç bir zaman biz kokan bir yuvaya sahip olamayacaktık biliyordum ama sen anlatırken o imkansızlıkları öylece, o ses tonunla, sanki olağanmış gibi gelirdi işte. Büyülerdi sesin beni… Bense dalardım öylece imkansızlıklara. Ama biliyormusun, sende bir imkansızlıksın benim için! Ve ben hep imkansızlıklarımı seviyorum Terk eden’im. Bende böyleyim işte. Sen gitmeleri seviyorsun, ben sevmeleri. Ben imkansızlıkları, yürek ağrılarını, gözyaşlarını… Sense hep yalanları.

Seviyormuş gibi yapmaları seviyorsun sen Katilim. Sen hangi Katil için Terk eden’im oldun benim? Sahi, birini hiç resmine bakıp ağlayacak kadar çok sevdin mi sen? Ama doğru ya, Sen bilmezsin sevmeleri.

Sana son duam olsun; Umarım hayatta bir Katil’e vermezsin kalbini, paramparça olmaz umarım yüreğin. Ama unutma, paramparça da olsa severim, sağlam kalsada o kalbi.