Özellikle maneviyatı güçlü olan toplumumuzda son on yılda büyük çöküşler yaşıyoruz yaşama alışkanlıklarmızda, en azından benim bir birey olarak gözlemlediğim son on yılda.
Biz ilkokulda ansiklopedilerden birşeyler bulabiliyorduk, okurduk onları merakla. Şimdi üniversite öğrencileri cümle kurmaktan ve konuşmaktan aciz durumdalar. Evlerimize teknoloji girdiğinden beri annelerimiz bulaşık yıkamaktan yakınmaz oldu. İçerisinde misafir ağırlamadığmız evlermizi müze haline getirdik ve çok hedeflenen çekirdek aile olduk sonunda büyük sevinçlerle, insanı zenginlik bilen inancımıza ramen!… Babannelerimizin yassı namazındaki tesbihlerini sayarak uyuyamıyor çocuklar, ya da avundukları hikayeleri yok, başları okşanarak söylenen… Dışımız basmakalıp, içimiz günübirlik çekişmelerle!… Hepimiz herşeyi biliyoruz sorgulamaya gerek yok, çocuklarımız dahi herşeyi çözmüş durumda.
Yeni filizlenmiş bir fidan düşünün, birde yanında kocaman bir çınar ağacı!. Çocuklar ve biz gençler o küçük fidan, büyüklerimiz de birer çınar ağacı bu Dünyada. Düşünün ki çınar o yaşa gelinceye kadar ne aşamalardan geçmiş, ne yollar katetmiş, ne çetin kışlar, ne sıcak yazlar…
Kaç küçük kuşu kovuklarında barındırmış, kaç ıslıklı rüzgara yoldaş, kaç canlıya gölgelik!… Şimdi bizler, bunca şeyi yaşamış çınarlarmızı yaşantılarımıda tanımaz olduk ne cahillik… Evlerine izinlerimizle gelir oldular, torunlarına bizim müdahalelerimizle gölgelik ediyorlar! Kendi topraklarında kuralları biz koyuyoruz… Çocuklarmızda bu yüzden bencil yetişiyorlar, gülgelerde eğilmeden büyüyorlar hep. Hani ağaç yaşken eğilirdi, ne zaman eğilecek çocuklarımız!.
Danışmak, yol bilmek dünyanın kanunudur, zincirin devamı için bir öncesine uyulur. Şayet bizlerde çok hasar almadan birer hayat istiyorsak gölgeleri takip etmeliyiz, gülgelerin üzerimizdeki hakları için, yani bizim için!…
SELMA ARSLAN tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…
tartışmaya çok açık bir konu 🙂