Mainz, 21.09.2013

Hafızam beni yanıltmıyorsa Cemevi konusundaki görüşlerimi daha önce ifade etmiştim. Cemevlerinin bugün için laik Türkiye Cumhuriyetinde Camilere tanınmakta olan hakların tamamından yararlandırılmaları gerektiğini açık yüreklilikle ifade etmiştim, bir kere daha yinelemiş olalım.

Sponsor Bağlantılar

Dedeler” için maaş ise maaş, elektrik, su ve benzeri hizmetlerde kamu, “Cami” için nasıl kolaylık sağladı ise aynısını “Cemevleri” için de aynen sağlasın. Buna kendisini Sünni Müslüman olarak tarif eden hiç kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum. Benim de bir itirazım yok ve hatta bunu destekliyorum. Ancak Cemevinin “ibadethane” olup olmadığı konusundaki tartışmalara gelince işin rengi orada değişmektedir. Laik bir devletin hangi mekanın ibadethane olup olmadığı konusunda bir karar alması yahutta bu konuda inisiyatif alması asla kabul edilemez. Bunlar toplumların belirleyeceği meselelerdir. Devlet hadiseye vatandaşlarının “eşit ödevlere-eşit haklar” düzleminden bakmak durumundadır. Hele ki bu devlet en azgın ve en katı bir laiklik türünü benimsemişse bu daha çok böyledir. Ancak devlet denilen organizmanın vatandaşlarının barış ve selâmetini temin etmek gibi önemli ve başat bir sorumluluğu da bulunmaktadır. Cemevlerinin ibadethane yahutta bir başka tanımlama ile (farketmez) yasal talepleri karşılanmalıdır. Buna eyvallah. Fakat Cemevinin İslâmın ibadethanesi olduğu tezini savunmak akıllara zarar bir gelişmedir. İşte bu asla kabul edilemez. Hiç bir dinin iki mabedi olmaz. İslâmın bir tek mabedi vardır. O da hiç tartışmasız “Cami” dir. Cami yahut mescit İstılah olarak ikisi de aynı kapıya çıkar. Ancak dergâh yahut benzeri mekânlar cami değildir. Dolayısıyla bu tür yerler İslâmın mabedi değildir. Fakat insanlar Allahın buyruklarına ve onun elçisinin örnekliğinde tatbiki olarak göstermiş olduğu ibadetler için bazıları hariç mutlak manada mekan da aranmaz. Dolayısıyla hem bu dinin tek kaynağı olan Kuràn da ve hem de Kuranı hayata dönüştüren Nebinin uygulamalarında İslâm dininin ibadethanesi tartışmasız Cami dir.

Cemevleri Nedir?

Toplumun bir kesimi (sayıları hiç önemli değil) bu mekânları kendileri için ibadethane olarak kabul edip, orada yapmakta oldukları sazlı-sözlü ve kadın-erkek karışık bir takım ritüellerle Tanrıya ibadet ettiklerini düşünebilirler. Bu tamamen kendi tercihleridir. Buna kimsenin itirazı olmaz ve olamaz. Ancak mesele malesef bununla sınırlı değildir. Özellikle Ak Parti iktidarının başlatmış olduğu Alevi çalıştayları sonrasında bazı şöhretli Alevi zevatın cemevlerinin İslâmın esas ibadethanesi olduğu diğer müslümanların ise “Arap İslâmı”nı temsil ettiği gibi maksadını aşan iri laflar ettiklerine tanık olmaktayız. Zira kendilerinin devrimci ve positivist olduklarını ve sekülarizm adına can verecek kadar dünyevileşmiş olduklarını en yüksek perde den seslendiren bu kişiler Aleviler dışındaki müslümanları handiyse İslâmdışı addedecekler.

Bu topraklarda bin yıldan bu yana kardeşçe yaşayan bu insanlar diyerek söze girmeyeceğim. Esas olarak memleketimizde yaşamakta olan insanlarımızın büyük bir kısmının ne namaz ile ve ne de oruç yahutta İslâmın başka bir emir ile ilgili bir sıkıntısı yoktur.

Ben kendimi Sünni olarak tanımlamıyorum. Fakat malesef buna mecbur kaldığımız da oluyor. Beylik laflar edip ben de Hz. Aliyi seviyorum, Alevilik Aliyi sevmekse en büyük Alevi benim mavallarına da itibar etmek istemiyorum. Herkes dilediğine dilediği gibi inansın. Ancak Kuràn ve son Nebinin hayatı orta yerde dururken kimse bana; biz, „namaz kılmayız, Ramazan orucu tutmayız, sadece semah yaparız ve hakiki müslümanlıkta budur“ diye dayatmasın. Ben, toplumda bulunan kendi halinde Alevi vatandaşlarımızın düzenli olarak namaz kılmasa ve Ramazan orucu tutmasa bile bunları inkar sadedinde bir itkada sahip olduğu kanaatinde değilim. Bu durumda bu vazifeleri yapmayan ve kendine Sünni diyen belki milyonlara baliğ insan var ülkemizde.

Cemevi-Cami yanyana

Sanki ilk bakışta muhteşem bir “barış-yakınlaşma-tanışma-kaynaşma” projesi gibi gözüküyor. Projeyi hayata geçirmek isteyenlerin halisane niyetlerle hareket ettiğine dair kuşkumuz yok, ama efradını cami ağyarını mani bir araştırma yaparak ve yeterince tartıştıktan sonra hareket edilmesi kesinlikle daha doğru bir yaklaşım olacaktı. Birilerinin bile-isteye bu proje zaman içinde iki toplum arasında mekân yakınlığı dolayısıyla bir kavga-çatışma yahutta biri diğerinin “asimile” olmasına yol açar gibi endişelerden ziyade bu iki müessesenin yanyana olmasının çok daha vahim sakıncaları bulunmaktadır. Cami de toplanılan yer, Cemevi de toplanılan yer anlamına ne var bunda diyemezsiniz. Zira bu durumda Cami ile Cemevini eşit iki mabed mekânı olarak kabul etmiş olursunuz ki bu sadece İslâma ve onun müntesiplerine değil Alevi toplumuna da haksızlık olur. Daha da önemlisi bu ülkede Sünnilerle Aleviler arasında hiç bir zaman kavga olmamıştır. Bundan sonrada olması muhtemel değildir. Kavga sadece ve sadece siyasidir. Daha geçen gün bir kanal da Alevi-Nusayri ekseninde Suriye konulu bir tartışmada moderatörün bütün ısrarlarına rağmen Alevileri temsil ettiğini söyleyen bazı dernek ve federasyon başkanları Başbakana ağız dolusu hakaret etmek ve sadece Başbakan eleştirisi yaparak “yaşasın devrim” diyerek Dersim de dindaşlarını bombalayan Sabiha Gökçene selam çakmaları bile meselenin ne kadar siyasallaştığını göstermesi bakımından manidardır. Geçmişte meydana gelen hadiseler de dün “Gezi” de ki rezaletler de ve bundan sonra vuku bulması muhtemel arızı hadiseler de bir avuç, deist, pozitivist, ataist, ateist, marksist, maoist atığı kendini entel zanneden ve Alevileri temsil iddiası ile ortaya atılan “çıkar çevrelerinin” provakosyonlarından ibarettir.

Son zamanlarda Alevilik adeta „moda“ haline geldi. Artık adamlar diledikleri gibi Sünni Müslümanlara hakaret ediyorlar. Üstelik kendilerini bombalayanlara haki tapınacak düzeyde „seranat“ yaparlarken tarihte ilk defa kendilerinin hak ve hukukunu savunan hükümete de en galiz ifadelerle saldırarak…

Son Söz: Alevilik; Allaha, Hz. Muhammed Mustafa`ya ve Kuràna iman edildiği sürece İslâm içinde bir yorumdan ibarettir. İster tarikat deyin, isterseniz mezhep yahut meşrep farketmez.

Cemevleri birileri tarafından ibadethane olarak kabul edilebilir ancak İslâmın tek mabedi Cami dir.

Alevilerle – Sünniler arasında kavga yoktur.

Cemevi ile Cami (sembolik olan hariç) yanyana olmaz. Zira bir dinin iki mabedi olmaz. Sünnilere İslamın Arap yorumu yakıştırması yapan bazı zavallılara da son söz olarak şunu söylemeliyim ki, hem çok sevdiğinizi söylediğiniz Hz. Ali (k.v) ve hem de onun soyundan gelen İmamlar Arap idi, bu bir, Hz. Ali (r.a) sizin pek rağbet etmediğiniz Cami de şehid edilmiştir. Bu da iki.

Bilmem anlatabildim mi?

Baki Selam ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya