Devletçilik, ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngören ilkedir ( wikipedia). Cumhuriyetin ilk yıllarında savaştan çıkmış ve yeni kurulmuş bir devlet için özel sektörden bahsetmek pek mümkün değildi. Bu nedenle devletçilik cumhuriyetin ilk yıllarında altın çağını yaşamış ve sonraki yıllarda yavaş yavaş gerileyerek düne kadar artık sadece seçim kampanyalarının bir aracı haline gelmişti. Bu durumun sebebi olarak birçok şey gösterebiliriz. Örneğin; özelleştirme hayranı hükümetler, iki seçim arası hiç bir şey yapmamış hükümetler, ihaleden para aklamak isteyen hükümetler vs. vs.. Sonuçta  tek sebep hükümetlerin izledikleri politikadan geçmektedir.

Sponsor Bağlantılar

 
Ancak bu gün baktığımızda devletçiliği çoğumuz iliğimize kadar hissederken çoğumuz eski dönemdeki devletçiliğe benzeterek dudak buruyoruz. Dudak buranlarda haklı ki özelleştirmeler son sürat devam ediyor. Ancak tanımda da bahsettiğim gibi devletçiliğin sınırları özel sektörün üretme isteği ile sınırlıdır. Yani devlet özel sektörün üretmek istemediği ancak halkın onu çokça talep ettiği mal ve hizmetleri devletleştirip halka sunmakla yükümlüdür. Bu çerçeveden bakarsak eğer özel sektör üretmek istiyorsa, bunu devletin omuzlarına yüklemek açıkçası devlete yapılmış büyük bir haksızlık olarak adlandırmak yanlış olmaz.

Gelelim diğer kesime. İliğine kadar devletçiliği hisseden kesime, yıllardır süre gelen devletçilikmiş gibi görünen aslında öyle olmadığını bildiğimiz yatırımlar, bu gün öyle bir hal almış vaziyette ki ilikleri sızlayanları yanıltmıyor. Kara yollarında ki hummalı çalışmalar, yarım kalmış devlet projelerindeki ilerleme hızları bunları görünce inanası gelmiyor çoğumuzun. Seçim için mi yoksa ihaleden para aklamak için mi gibi düşünceler türüyor. Tam bu noktada asıl değinmek istediğim yere geliyoruz. TOKİ… evet TOKİ, ihale ile paranın en güzel aklanacağı ve akrabalara kanunen ev yapıp vermenin en iyi yolu. Ancak…

İsterseniz TOKİ nin işleyişini özet olarak vereyim. Başbakanlığın başlattığı bu sistem ilk başta cüzi miktar para ile başlar. Ve tamamlanıp satılan konutların peşinat bedelinden sağlanan yeni finansman ile öyle ki ilk bütçeden fazla bir meblağdır, daha fazla konut yapılarak daha fazla kişiye ulaşılır ve bir sonra ki inşa için daha fazla finansman toplanır. Tam burada bir örnekle olayı somutlaştıralım; ilk bütçe 100 lira ve 10 konut dikildi tamamlanıp satıldığında peşinatlardan sağlanan gelir tam 50 lira buna aidatlarda eklenince gerisini söylememe gerek yok sanırım. Kısacası devlette kazanıyor millette. Eğer kesin rakam vermek gerekirse; yapılan harcamalar 15milyar ytl, elde edilen gelir 6,3 milyar ytl. Gelir ve giderin  başa baş bir noktada olmamasının sebebi yapılan konutlar için gerekli olan hastane ve sosyal imkanlar için yapılan tesislere yapılan yatırımlardan kaynaklanmaktadır.

Toki sisteminin ülkeye olan faydası inanın saymakla bitmiyor; piyasadan vatandaşın ev almak için ödediği paralarla para arzını azaltıp enflasyon riskini azaltıyor, 800000 bin kişiye iş imkânı sunuyor, inşaat sektörünü lokomotifleştiriyor, evsizler ev sahibi oluyor, ev sahipleri zamanla ev kirasına zam yapmaktan vazgeçmek zorun kalmaya itiliyor, devlette hizmet sunmanın keyfini idrak ediyor.

Şimdi soruyorum bu kadar faydası olan ve geleceğe umut saçan bir devletçilik çağdaş devletçiliğin ta kendisi olmasın sakın…

Saygılarımla…