İstediğin gibi şekil ver.
Daha sonra “Sen üniversiteli ol, ülkenin sana ihtiyacı var” deyip gazı ver.
O da bu gazla üniversiteye gitmek için son hız hazırlansın.
Garibim piskolojisi bozulana kadar çalışsın.
Sınavdan çok çok iyi bir puan alsın.
“Kardeşim ben bu kadar puan aldım. Puanımı çok iyi bir amaç için kullanacağım. Devletime yarar sağlayacağım. Öğretmen olup çocuklara doğruyu göstereceğim” desin
Tercih sonuçları açıklanınca birazcık havalansın. Azıcık da gururlansın.
Sonra seneler su gibi geçip gitsin
Bizim çocuk dört yıl gece-gündüz demeden çalışıp okulunu bitirsin.
Mezuniyet cüppesini giyer giymez üniversite boyunca aç kalıp ona para gönderen yaşı ana ve babasını arasın,
“Anneciğim, babacığım artık öğretmen oldum. Size ben bakacak, yaptıklarınızın karşılığını ödeyeceğim. Ülkemiz için çok çalışıp doğru insanlar yetiştireceğim” desin.
Anne-baba gerçeklerden habersiz sevinç gözyaşları döksün.
Akşam olsun. Herkes televizyonun başına geçsin.
Milli Eğitim Bakanı’nı görür görmez ağızları açık kalsın.
“264 bin öğretmene ihtiyacımız yok. Herkes kendi yeteneğine göre başka alana yönelsin” desin.
Bizimkiler duydukları karşısında donup kalsın.
Hikaye de burada bitsin.
Ömer, ikiyüzlü olmamak gerekir. Yazında Ömer Dinçer’in hangi gazeteye konuştuğunu yazmaktan imtina etmişsin. Ayıp! YAZAR VE GAZETCİ, KAYNAĞINI BELİRTMELİDİR. Dinçer, senin hiç sevmediğin ancak işine gelince nasıl da yazına alıntıladığın ancak bu kez de kinini kaynak bile belirtmeyerek gösterdiğin Taraf gazetesinin Ankara Temsilcisine konuştu.