Ali Sekülü

Acaba hiç boyuma posuma bakmadan şöyle bir sistem geliştirmeyi hayal etsem mi? İnsanların vücudunu idare eden sistemleri az çok düşünebiliyoruz. Gerçi üretilen fıkralarla bu konuda bile kafamız karışmaya başladı ama biz yine de aldanmayalım.Kendini sıkarak bütün organları iflasın eşiğine getiren ve bu sebeple de müdür ben olmalıyım diye diğer organları tehdit eden anüs idareci olamaz. Olsa da ortalığı ne götürür, bu konuda çok tecrübeler yaşanmıştır. Bir nebze çok ciddi belki de sıkıcı ortamdan biraz uzaklaşalım diye bu satırları ilave ettim. Af ola.

Sponsor Bağlantılar

Evet, insanların vücudunu idare eden sistemleri az çok düşünebiliyoruz. Bunları daha önce bu kitapta da geçen beyin ve kalp diye düşünebiliriz. Diğer bütün organlar, bu iki organın emir ve yönlendirmeleri doğrultusunda hareket etmektedir. Örneğin hırsızlığı uygun gören bir beyin ve bunu onaylayacak vicdan seviyesindeki bir kalbin emrindeki el işini o istikamette yapacaktır. Tam aksi bir hal düşünüldüğünde ise yardımlaşma ve önce sen olgunluğuna, temizliğine ve inceliğine ulaşan idareci organların emri ile hareket eden el ise kimsesiz öğrencinin başını okşayıp, onun okul masraflarına ortak olacaktır. Bu durum da duygularımızın kaynağı kalp ve aklımızın, mantığımızın kaynağı beyni idareci olarak değerlendirdiğimize göre, diğer organları da onların emrinde hareket ediyorlar diye değerlendirebiliriz.

Bir ülkenin işleyiş tarzı ile bir insanın yaşayış tarzı elbette bire bir olmayacaktır. Ama yapılan teşbihle de çok şey çıkarılabilir. Bu yoldan hareketle, ülkelerin idaresinde de kalp ve beyin gibi yönetim organları olacağı açıktır. Hem bu yönetim organları sözü de bana şimdi keşfettiğim bir söz gibi gelmedi. Belki de zamanın da uzmanlarda bu benzetmeyi yapmışlardır. Tabi ki bu benzetme aklı başında bir şekilde yapılmıştır. Konumuza dönersek, ülkelerdeki bu idare organları belki yedi, sekiz ya da daha farklı bir rakama ulaşacaktır. Bu durumda vücudumuzda ki diğer organlarda halk ile benzetmeye tabi tutulmuş olurlar. Bir farkla ki, yönetici makamların iradesine iradeyi külli dersek, halkın da iradeyi cüzisi olacaktır. Üstelik bu irade yönetimin tesiri ile aynı yönde olmak la beraber ufak tefek farklılıklar arz etse de bu farklılıklar zaman la asimile olarak yok olacaktır. Şöyle de diyebiliriz, halk başlangıçta yönetimin bazı istek ve emirlerini isteyerek bazılarınıysa istemeye, istemeye de olsa yapacaktır. Daha sonrada alıştığı ortam kötü bile olsa uyum sağlayacak ve düzen işine devam edecektir. Sonunda halk, yönetim organlarının istediği bir şekilde var olacaktır. Yani bir önceki bölümde sunduğum “Tavuk mu yumurtadan çıktı? Yumurta mı tavuktan?” sorusunun cevabını da konumuzu ilgilendiren haliyle burda bulmuş gözüküyoruz.

Eğer bu düşüncelerim doğruysa ve bu hayali ülkedeki yönetim organlarından memnun olmayan ileri görüşlüler varsa, hatta bu memnuniyetsizlik halkın bütününün gevşeyen kaslarını germeye başlamışsa artık gemleri almanın imkân ihtimali dahi olmadığını da anlamaya başlarlar. O ülkenin, bu makamlarını istila eden gerçek güçler kimlerse, gerektiğinde kendi maşalarını o makamlara yerleştirmişler ve artık hedefi de saptırmışlardır. Makamlarında oturttukları kuklalarını ise gerekirse toplumları etkileme metotlarının da yardımı ile “ kırk katır mı, kırk satır mı? “ şeklinde halkın önüne sunarak onlara bile seçtirebilirler. Peki, bu gibi ülkelerin insanları çeşitli nedenlerle uyanmaya başlamışlarsa ne yapmalılar? Yapabilecekleri şey en fazla yönetim makamına gelecek olan insanların, adil ve becerikli insanlar olması için, o makama gidiş yollarının, seçimse seçim sisteminin ve görev ifa tarzlarının değiştirilmesi için güçleri yettiği kadar taleplerde bulunurlar. Tabi kendilerini dinleyecek birilerini bulabilirlerse. Bu arada bu hayali ülkede birbirinde farklı gibi algılanan ve görebildiğimiz idare makamlarına talip olarak seçimlerde halkların önüne sunulan insanlarsa aslında beş parmak birbirinden ne kadar farklı ise o kadar birbirinden farklıdır. Bu parmaklarsa aynı bilekten gelen kaslarla idare edilmektedirler. Yani idare makamları birdir. Fakat artık tarihin akışı içinde sık tekrarlarla doğal bir hal almış olan bir mucize olup da, hayali ülkemizin idare makamları yerli ve idealist insanlar tarafından kazanılırsa, bundan sonra yapılacak ilk iş olarak da reflekslerini unutmaya başlamış halkın, irade ve inancını tekrar kazandırmak olmalıdır.

OLUP BİTENLER

* Olup Bitenler 1
* Olup Bitenler 2
* Olup Bitenler 3
* Olup Bitenler 4
* Olup Bitenler 5