Gerçek (Temel) Anlamlı Sözcükler

Bir sözcüğün herkesçe bilinen, en yaygın kullanılan ve ilk akla gelen anlamına “gerçek anlam” denir.

Sponsor Bağlantılar

Ceketinin düğmelerini ilikledi.
Bağırarak ders anlattığım için boğazım ağrıyor.
Bugün hava, düne göre çok soğuk.
Ağaçtan düştü, kolu kırıldı.

Odadaki ışık yeterli değildi.
Annemin kulakları iyi duymuyor.
Kardeşim hep ince uçlu kalem kullanır.
Çocuk, ağır çantayı güçlükle taşıyordu.
Dün kaybettiği saatini kütüphanede bulmuş.
 

Yan Anlamlı Sözcükler

Bir sözcüğün temel anlamı yanında, zaman içerisinde kazandığı yeni anlam veya anlamlara “yan anlam” denir.

NOT: Sözcüğün temel anlamı ile yan anlamı arasında bir ilgi vardır.

Tuğba’nın ayağına çivi batmış. (G.A.)
Masanın bir ayağı kırılmış. (Y.A.)

Gömleğimin düğmesi düşmüş. (G.A.)
Televizyonu açmak için şu düğmeye basacaksın. (Y.A.)

Kazadan sonra koluma iki diliş attılar. (G.A)
Gömleğinin kolları kırışmış. (Y.A.)

Sağ gözüm iki gündür sulanıyor. (G.A.)
Arabanın anahtarı masanın alt gözünde olacak. (Y.A.)

Yemek yerken ağzını kapamalısın. (G.A)
Mağaranın ağzı örümcek ağlarıyla kaplanmıştı. (Y.A.)
Çuvalın ağzını sıkıca bağladım. (Y.A.)

Ünlü şarkıcı burnuna estetik yaptırmış. (G.A.)
Ayakkabısının burnu yırtıktı. (Y.A.)

Yuvasından düşen yavru kırlangıcın kanadı kırılmıştı. (G.A)
Çocuklar oynarken maket uçağın iki kanadını da kırmışlar. (Y.A.)
 

Mecaz Anlamlı Sözcükler (Değişmece)

Bir sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak, bütünüyle başka bir anlamda kullanılmasına “mecaz anlam” denir.

Bu olayda mutlaka onun da parmağı vardır.
Son otobüse yetişemezsem, işte o zaman yandım.
Toplantıda bize çok ağır sözler söyledi.
Cesaretimin kırılmasına sen sebep oldun.
Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik.
Sokakta keskin bir kömür kokusu var.
Kara haber tez duyulur.
Yazılıdan zayıf alınca dersten iyice soğudum.
İnce davranışlarıyla hepimizin gönlünü fethetti.
Galiba dün akşam annemi kırdım.
Boş laflara karnım tok benim.
İki arkadaş koyu bir sohbete dalmıştı.
Taksit parasını harcayan oğluna köpürdü.
 

Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler

Birbirine bütünüyle zıt olan durum ve kavramları ifade eden sözcüklere “karşıt anlamlı sözcükler” denir.

güzel – çirkin
zengin – fakir
iyi – kötü
gece – gündüz
korkak – cesur
dost – düşman
ucuz – pahalı
zayıf – şişman
yaşlı – genç
yakın – uzak (ırak)
büyük – küçük
doğru – yanlış
dar – geniş
boş – dolu
aç – tok
az – çok
er – geç
alt – üst
sağlam – çürük
kuru – yaş
acı – tatlı
uzun – kısa
cimri – cömert
açık – kapalı
ak – kara
beyaz – siyah
ince – kalın
gül-  –  ağla-
sevin-  –  üzül-
kâr – zarar
kolay – zor
iç – dış
ilk – son
in-  –  çık-
aşağı – yukarı
açık – kapalı
aktif – pasif
azami – asgari
ağır – hafif
acemi – usta
hızlı – yavaş
kıtlık – bolluk
ret – kabul
ileri – geri

Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.
Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır.
Tok, acın halinden anlamaz.
İyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder.
Akıllı düşününceye kadar, deli oğlunu everir.
Kurunun yanında yaş da yandı.
Koridorun dar olmasına karşın, odalar gayet geniş.
Sağlam yumurtaları paketlere diz, çürük yumurtaları ise çöpe at.
Yıllardır kâr eden şirket, sen gidince zarar etmeye başladı.
Arabamın hem içini hem dışını güzelce yıkadım.
Kimi gün güldük, kimi gün ağladık; koca bir ömrü tükettik.
Basketçiler uzun, halterciler kısa boylu olur.
Paraya az, morale çok ihtiyacımız var.
Bu sınavda dört yanlış, bir doğruyu götürüyor.
Bedenim yaşlandı, fakat ruhum hâlâ genç.

NOT: Bir sözcüğün olumsuzu, onun karşıt anlamlısı demek değildir. Sözcüğün olumsuzu ile karşıt anlamlısı birbirinden farklı şeylerdir.

gül–       olumsuzu   →  gülme–        karşıt anlamlısı  →  ağla–
neşeli     olumsuzu   →  neşesiz       karşıt anlamlısı  →  üzgün
 

Terim Anlamlı Sözcükler

Bilim, sanat, spor ya da bir meslek dalıyla ilgili kavramları karşılayan sözcüklere “terim” denir.

Bu ders kafiye çeşitlerini işleyeceğiz. (Edebiyat)
Bu cümlenin özne ve yüklemini kim bulabilir? (Dilbilgisi)
Maçın uzatma dakikalarında hakem, penaltı verdi. (Futbol)
Oyunun üçüncü perdesi oldukça hareketli ve heyecanlıydı. (Tiyatro)
Ülkemiz hangi meridyenler arasında yer almaktadır? (Coğrafya)
Çile Bülbülüm adlı şarkının bestesi ve güftesi Sadettin Kaynak’a ait. (Müzik)
 

Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler

Yazılış ve söylenişleri farklı, anlamları aynı olan sözcüklere “eş anlamlı sözcükler” denir.
NOT: Eş anlamlı sözcükler arasında hiçbir anlam farkı yoktur.

kılavuz – rehber
güçlü – kuvvetli
değerli – kıymetli
beyaz – ak
öykü – hikâye
duygu – his
yıl – sene
konuk – misafir
bencil – egoist
ayrım – fark
ayrıntı – detay
öğretmen – muallim
öğrenci – talebe
dil – lisan
görev – vazife
sınav – imtihan
ad – isim
dize – mısra
deneyim – tecrübe
armağan – hediye
yanıt – cevap
yanlış – hata
soru – sual
uslu – akıllı
okul – mektep
sözcük – kelime
basınç – tazyik
kişi – şahıs
gezi – seyahat
gezgin – seyyah
özverili – fedakâr

O eskiden güçlü bir çocuktu.
Güreşçimiz rakibinden daha kuvvetli.

Annesine çok değerli bir hediye almış.
Kıymetli eşyalarını bir kutuya yerleştirdi.

O yıllarda köyümüzde mektep yoktu.
Okul, kişiyi pek çok yönden eğitir.

Öğretmenlik mesleği, deneyim kazandıkça sevilir.
Bu işte tecrübe kazanmak yıllar alır.

Geçen ay izlediğim filmin adı bir türlü aklıma gelmiyor.
Çocuk doğmadan isim kavgasına başladınız.

Manilerde asıl duygu, son iki dizede verilir.
İki mısradan oluşan nazım birimine beyit denir.
 

Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler

Yazılışları ve söylenişleri aynı, anlamları farklı olan sözcüklere “sesteş sözcükler” denir.

kaz – kaz-
yol – yol-
kan – kan-
kara – kara
bağ – bağ
dal – dal-
saç – saç-
yaz – yaz-
var – var-
düş – düş-
at – at-
it – it-
gül – gül-
kır – kır-
sal – sal-
çay – çay
el – el
iç – iç-

Adresimi hemen bir kenara yaz.
Bu yaz yurtdışına çıkmayı düşünüyorum.

Depodaki bidonlar ağzına kadar dolu.
Bu mevsimde buralarda dolu yağar.

Ben, sizinle gelmek istemiyorum.
Çenesinde küçük bir ben vardı.Yaralı yolcu, çok kan kaybediyor.
Güler yüzüne, tatlı sözlerine kandım.

Küçücük bir kara parçası için savaş çıkacaktı.
Senin kara gözlerin aklımı başımdan aldı.

Kadının sol eli kapıya sıkışmış.
El sözüne kanıp da yuvanı yıkma.

Düğün evine hangi yoldan gideceğiz?
Sinirinden annesinin saçını yolmuş.

Çiftlikteki atların bakımıyla kim ilgileniyor?
Canı bir şeye sıkıldığında suya taş atar.

Okulunuzda kaç tane bilgisayar var?
Yaylaya gece yarısı varmışlar.

Köylü kadınlar çayın kenarında çamaşır yıkıyorlar.
Yemeğin üzerine bir bardak demli çay iyi gider.

Altınlarını sandığın ine saklamış.
Terli terli buzlu su miş, sonra da hastalanmış.

Küçük bir salla karşı kıyıya geçtik.
Çocuğu hemen bakkala sal, kahve ile şeker alsın.
 

Deyimler

Anlatım gücünü artırmak, dikkat çekmek, anlatıma ayrı bir güzellik ve çekicilik kazandırmak amacıyla kullanılan sözlere “deyim” denir.

Deyimlerde çoğu zaman mantık dışına çıkma ve abartılı bir anlatım söz konusudur.

Deyimler büyük ölçüde gerçek anlamından uzaklaşarak; yepyeni, çarpıcı, güçlü bir anlam kazanır.

NOT: Deyimler en az iki sözcükten oluşur. Bir tek sözcük deyim olamaz.

NOT: Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, bu nedenle deyimi oluşturan sözcükler değiştirilemez.

NOT: Deyimi oluşturan sözcükler ayrı yazılır.

Çenesi düşük
Eli açık
Eli sıkı
Ağzı bozuk
Kuş beyinli
Çantada keklik
Burnu havada
Dişe dokunur
Eli kulağında
Dişine göre
Çamur atmak
Dizlerinin bağı çözülmek
Dostlar alışverişte görsün
Çorbada tuzu bulunmak
Dört gözle beklemek
Dereyi görmeden paçaları sıvamak
Nabza göre şerbet vermek
Kılı kırk yarmak
Diş bilemek
Göze girmek
Gözden düşmek
Gözü ısırmak
Kalp kırmak
Karnı zil çalmak
Kel başa şimşir tarak
Küplere binmek
Havadan nem kapmak
İçinden pazarlıklı
İki eli kanda olsa
Bin dereden su getirmek
İğne ile kuyu kazmak
Kaşla göz arasında
Suya sabuna dokunmadan
İncir çekirdeğini doldurmamak
Ağzını bıçak açmamak
Yerin dibine geçmek
Yangına körükle gitmek
Etekleri tutuşmak
Eli ayağına dolaşmak

O yazarın dişe dokunur tek bir eseri yok.
(dişe dokunur: “işe yarar, belirtilmeye değer, önemli”)

Sınavı iyi geçen Alper’in etekleri zil çalıyor.
(etekleri zil çalmak: “çok sevinmek, alınan sevinçli bir haber üzerine telaşa ve heyecana kapılmak”

Senin kadar kuş beyinli birini görmemiştim.
(kuş beyinli: “akılsız, aptal”)

Eli kulağında, bir iki dakikaya kadar zil çalar.
(eli kulağında: “nerede ise olacak, çok yakında olması beklenen”)

Kopya olayından sonra öğretmeninin gözünden düştü.
(gözden düşmek: “değerini yitirmek”)

Kahvaltı hazırlanana kadar gazetelere göz gezdirmek ister misin?
(göz gezdirmek: “derinlemesine incelemeden okumak”)

Şarkı söyleyen genci gözüm ısırıyor.
(gözü ısırmak: “bir kimseyi tanıyacak gibi olmak”)

Sinirlendiğinde en sevdiği arkadaşına dahi çamur atardı.
(çamur atmak: birini kötü bir işe karışmış göstermek, kara çalmak, iftira etmek”)

İncir çekirdeğini doldurmayacak konular yüzünden birbirinizi kırıyorsunuz.
(incir çekirdeği doldurmamak: “çok az önemi olmak veya çok önemsiz olmak”)

Öğretmenimiz ödevlerimizi okurken kılı kırk yarar.
(kılı kırk yarmak: “titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, önemle üstünde durmak”)

Oğlunun üç gün okuldan kaçtığını öğrenince küplere bindi.
(küplere binmek: çok öfkelenmek”)

Toplantıda, kızının yaptıklarını duyunca yerin dibine geçti.
(yerin dibine geçmek: “çok utanıp sıkılmak”)

Kupayı kaybeden teknik direktörün ağzını bıçak açmıyor.
(ağzını bıçak açmamak: çok üzgün olduğu için konuşacak durumda olmamak”)

Birazdan burası karnı zil çalan müşterilerle dolar.
(karnı zil çalmak: “çok acıkmak”)

Tezgâhın üzerindeki dört bileziği kaşla göz arasında çaldı.
(kaşla göz arasında: “kimseye sezdirmeyecek kadar kısa bir süre içinde, çok çabuk”)

Annem havadan nem kapar, en küçük şeyden alınır.
(havadan nem kapmak: “en küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak”)

Arkadaki araba korna çalınca, eli ayağına dolaştı.
(eli ayağına dolaşmak: “çok şaşırmak, telaşlanmak”)

Senin kadar çenesi düşük bir insan görmedim.
(çenesi düşük: “yerli yersiz konuşan, geveze”)
 

Argo Sözcükler

Aynı meslekten, aynı görüşten olan kişiler arasında çekinmeden, saygısızca söylenen özel anlamlı sözcüklere “argo sözcükler” denir.

Argoda, dilde kullanılan sözcüklere özel anlamlar yüklenir. Normal şartlarda söylenemeyen duygular, argo sözcüklerle kolaylıkla dile getirilir. Bunaldığımız, çıkmaza girdiğimiz durumlarda argo sözcükler, bizi psikolojik yönden rahatlatır. Hakaret ve küfrü barındırmadığı sürece dile olumlu yönde katkı sağlar.

afili: “gösterişli, çalımlı”
araklamak: “çalmak, aşırmak”
çakmak: “sınavda başarısız olmak”, “vurmak”
çuvallamak: “başaramamak”
dallama: “aptal, enayi”
gazla: “defol, git”
iplemek: “saygı göstermek, değer vermek”
inek: “çok çalışan öğrenci”
kaşalot: “aptal, budala”
mangır: “para”
moruk: “yaşlı anne, baba”
okutmak: “satarak elinden çıkarmak”
sallamamak: “önem vermemek”
zıbarmak: “çok içip sızmak, ölü gibi yatmak”

Somut/Soyut Anlamlı Sözcükler

Beş duyu organımızdan en az biriyle algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklere “somut anlamlı sözcükler” denir.

Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı, çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi…

Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden sözcüklere “soyut anlamlı sözcükler” denir.

Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, üzüntü, mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder…

Genel/Özel Anlamlı Sözcükler

Ortak nitelikleri olan varlıkların tümünü veya bir bölümünü anlatan sözcüklere “genel anlamlı sözcükler” denir.
Ortak nitelikleri olan varlıkların birini anlatan sözcüklere ise “özel anlamlı sözcükler” denir.

NOT: Bir sözcüğün genel ya da özel anlamlı olması, birlikte kullanıldığı sözcüğe göre değişir.

“varlık – canlı – hayvan – sürüngen – yılan – kobra”
GENEL    . . . . . . . . .      ↔      . . . . . . . .   ÖZEL

Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele doğru sıralanmıştır. Buradaki sözcüklerin en genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise “kobra”dır. Yine bu örnekte “yılan” sözcüğü, “hayvan” sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “yılan” sözcüğü, “kobra” sözcüğüne göre daha genel anlamlıdır.

“varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya”
GENEL   . . . . . .   ↔   . . . . .   ÖZEL

Nicel/Nitel Anlamlı Sözcükler

Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere “nicel anlamlı sözcükler” denir.

Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var.
Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum.

Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – odanın genişliği, dalların uzunluğu, binaların yüksekliği, çantanın ağırlığı, evin yakınlığı – ölçülebilir özellikleri gösterdiği için nicel anlamlıdır.

Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri, özelliği ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler” denir.

Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerlendirebilirsin.
Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor.
Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz.
Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.

Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – yoğurdun ekşiliği, yemeklerin lezzetliliği, yüzün güleçliği, insanların cimriliği, ayakkabıların yırtıklığı – ölçülemeyen özellikleri, nitelikleri ifade ettiği için nitel anlamlıdır.

NOT: Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen nicel bazen de nitel anlamlı olabilir.

Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel anlam)
Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam)

Birinci örnekteki “yakın” sözcüğü “içten, sıkı” anlamında kullanılmıştır. İki arkadaş arasındaki yakınlık belli bir ölçü aletiyle ölçülemez. Bu yüzden yakın sözcüğü nitel anlamlı bir sözcüktür. İkinci örnekteki “yakın” sözcüğü ise, ölçülebilir bir özellik olduğu için nicel anlamlıdır. Evin stadyuma olan uzaklığı metreyle ölçülebilir. Örneğin, 100 metre ya da 2 kilometre.

Annesinin güzel gözleri vardı. (nitel anlam)
Bu işten güzel para kazanmışlar. (nicel anlam)

Birinci örnekteki “güzel” sözcüğü, ölçülemeyen bir nitelik bildirdiği için nitel anlamlıdır. Gözlerin ne derece güzel olduğunu ölçen bir alet yoktur. İkinci örnekteki “güzel” sözcüğü ise “çok” anlamında kullanılmıştır. Paranın ne kadar kazanıldığı hesaplanabileceği için “güzel” sözcüğü nicel anlamlıdır.

Arkadaşlarına karşı her zaman sıcak davranır. (nitel anlam)
Dışarıda oldukça sıcak bir hava var. (nicel anlam)

Birinci örnekteki “sıcak” sözcüğü “dostça, sevgi dolu, içten” anlamlarında kullanılmıştır. Bir insanın davranışlarındaki sıcaklık, içtenlik ölçülemeyecek bir nitelik olduğu için birinci cümledeki “sıcak” sözcüğü nitel anlamlıdır. İkinci cümledeki “sıcak” sözcüğü ise, havanın sıcak olması gibi ölçülebilir bir niteliği belirttiği için nicel anlamlıdır.