Mainz, 24.04.2013
 
Ve nihayet çakma bir ideolojinin daha iflâs ettiğini müşahede etmekteyiz. Her ne kadar bir takιm tuzu- kuru beyaz Türk ve beyaz Kürt karιşιmι marksist ve mao eskicilerinin kemalist şarap teknesinde vaftiz edilerek ortaya çιkmιş bulunan bir güruh direnmeye cansiperâne devam ediyor olsa da bu ideoloji artιk son nefeslerini de tüketmektedir.Hiç bir ideoloji, meşrep, mezhep, yahut klik toplumsal bir tabana oturmadan tutunma imkanιna sahip olamaz. Hele hele özgün bir ideoloji olmadιğι halde öyledir yutturulmaya çalιşιlan ve hatta cebir ve şiddetle yani zorbalιkla benimsetilmeye çalιşιlan ideolojilerin hiç şansι yoktur. Nitekim içi her tür ideoloji ile doldurulmuş bulunan kemalist felsefenin tumturaklι bir icadι olan „ulusçuluk“ nihayet miadιnι doldurmuş oldu. Yaklaşιk bir asιr önce dizayn edilmiş bulunan tek ulus projesinin mimarlarι bir imparatorluk bakiyesi olan Anadolu topraklarιnda „İslâm Kardeşliği“ ni çimento olarak görmek yerine İslâma düşman kuvvetlerinden bile daha fazla düşman kesilmiş ve bunun yerine toplum mühendisliği gibi akla zarar bir projeyi uygulamaya sokmayι uygun görmüştü. Aslιna bakιlιrsa bugünlerde bazι vicdan  kιrιntιlarι kalmιş bulunan „laik-kemalist“ yarι aydιnlarιn bile yarιm ağιz ve kem- küm edip bin tane gerekçe sιralayιp arkasιna „zamanιn ruhu“ diye bir heyula da ekleyerek kabul etmek zorunda kaldιklarι üzere yapιlan bu uygulama binlerce masum insanιn canιna mal olsa da başarιlι olamadιğι gerçeği ortaya çιkmιştιr. Bu saatten sonra artιk ulusçuluk devri kapanmιştιr. Zira ulusçuluk ideolojisi tepeden tιrnağa „faşist“ bir ideolojidir. İnsanlarι bazι şeylere zorlamak mümkün olabilir. Mesele kültürlerini ve din lerini yahutta din ile ilgili bazι haklarιnι yasaklayabilirsiniz. Belki bu konularda ciddi bir mukavemetle de karşιlaşmayabilirsiniz. Bunlarιn hepsi doğrudur. Ancak insanlarιn şahsiyet ve onurlarιnι varoluş gayelerini ve analarιndan emdikleri „süt“ ile yine onlardan öğrendikleri „dilì“ yasaklayamazsιnιz. Şimdi bazιlarι bal gibi de yasaklarιz bak senelerce yasakladιk, faşizan kafalι iktidarlarιmιz devam etseydi pekâla devam da edecekti. Hep bu iktidarιn demokrasi havarisi kesilmesi yüzünden bunlar başιmιza geldi. Bu iktidar Kürtleri şιmarttι diyebilir. Diyorlar da zaten, isteyen istediğini söylesin. Şimdi Cumhuriyeti kuran kadrolarι „layüsèl“ ilan edenlerin tumturaklι bahanesi olan zamanιn ruhu kavramιnι kullanmanιn tam sιrasι geldi. Birinci cihan harbi sonrasιnda ulus devlet küresel emperyal güçler tarafιndan kutsal hale getirilmişti. Zira petrol yataklarιnιn bulunduğu bu kιymetli topraklar güçlü bir imparatorluğun eline bιrakιlamayacak kadar değerliydi. Koca bir imparatorluğu çekip çevirmek nerede, batιya uşaklιkta efendisinin bevlini şifa niyetine mideye götürme istidadιnda bulunan batιl batιcι kadrolar nerde. Elbette ki küresel güç ulus devlet modasιnι ileri sürerken paramparça beylik ve prenslikler halinde bulunan kendi ülkelerini bütünleştirip güç sahibi olurken koca bir imparatorluğu da otuz bilmem kaç parçaya bölerek her bir parçanιn üzerine bir batι işbirlikçisi bιrakarak bir taşla bir kaç kuş birden vurmuş oluyordu. Evet, ulusçuluk bir batι virüsüdür ve bu virüs bu milleti sadece topraklarιndan değil handiyse medeniyyet birikiminden de mahrum edeyazdι. Neyse ki tek partinin yιllarca süren zulmüne rağmen Anadolu insanιnιn bitimsiz sabιr ve direnci ile irfan ve feraseti sayesinde 90 yιl gibi toplum hayatι için kιsa sayιlabilecek bir zamanda toparlanma olmuş ve düne dair milletin içine atιlmιş bulunan bütün fitne- fesat tohumlarι ile birlikte virüs ve mikroplar milletin iktidar ettiği kadrolar sayesinde temizlenmeye başlanmιş ve bu konuda ciddi mesafeler alnmιş oldu. Biz bu topraklarda yaklaşιk bin sene „kardeşlik“ hukuku içinde gayet huzurlu bir şekilde yaşamιştιk. Üstelik bu hukuk sadece İslâm der demez „azgιn boğa“lara dönüşen birilerinin sandιğι gibi sadece müslümanlar arasιnda değildi. Gayr-i müslimler de pekâla bu hukuk dahilinde yüzyιllarca huzur ve saadet içinde bir hayat sürmüştü. Ancak son yüzyιlιn batι mikrobu iktidar heveslileri tarafιndan şahsi emellerini tatmin uğruna koca bir ümmetin ortadan kaldιrιlmasιna yol açtι. Son yüzyιl içinde Osmanlι saray bürokrasisini bir sarmaşιk gibi saran pozitivist kafalar yüzünden sιrf bizim olsun da ne kadar küçük olursa olsun kaygιlarιyla ümmetten vazgeçilip zorla bir „ulus“ oluşturulmak istenmiştir. Bu kafalardan Allahιn koyduğu fιtri yasalarιn değiştilemiyeceği hakikatini anlamlarιnι beklemek elbette safdillik olurdu. Nitekim onlar asla bunlarι hesaba katmadιlar. Kurtuluş savaşιnι veren Meclis tam bir İslâmi hükumet kurmuşken ve hemen her konuda İslam terminolojisi ile hareket ederken Cumhuriyet kurulur kurulmaz İslam aleyhine küffarιn bile söylemekten hicab duyacağι şeni ve deni ifadeler kullanιlmιş ve hatta devletin dininin „Hιristiyanlιk“ olarak değiştirilmesi konusunda bile ciddi tartιşmalar yaşanmιştιr. Zamanιn ruhu yada devrim bunu gerektiriyordu kolaycι savunma yolunu seçen zιrnιk kadar da olsa vicdanι olduğunu düşündüğümüz bazι aydιn geçinenlere evet bu kadrolar köprüyü geçene kadar (………) dayι demişlerdir ve işleri bitince sadece onlarι değil onlarιn inanmakta olduklarι değerleri de sümüklü bir mendil gibi buruşturup atmaya kalkmιşlardιr, yani „takiyye“ yapmιşlardιr demeleri halinde hak verebiliriz. Zira sen cephedeki askere burasι „İslâmιn son yurdudur, ezanlar susmasιn, mabedime namahrem eli değmesin vurun Allah aşkιna düşmana“ demek yerine, „vurun laiklik aşkιna haydi aslanlarιm, bundan böyle Arapça ezan yok size, camiye de ihtiyacιnιz olmayacak, hem bu arap harflerinden de sizi kurtaracağιz, halife ve halifelik de kim oluyor, başιmιza ne geldiyse zaten bu dine inanmak yüzünden geldi vurun düşmana Allahsιzlιk için“ denseydi bu milletin pak, tertemiz vatan evlatlarι çarpιşιrlarmιydι acaba?

Sponsor Bağlantılar

Böyle bir sorunun cevabι elbette muhaldir. Cumhuriyeti kuran kadrolar tιpkι önceki darbeci İT`ciler gibi „Cumhuriyet, Hürriyet, Kurtuluş, Barιş, Özgürlük“ gibi parlak kavramlarla hareket etmişler ancak ülkeyi saltanattan değil sadece „Osmanlι saltanatιndan“ (Ki ben Osmanlι yahut saltanat yanlιsι değilim. Bu sadece bir tespittir.) kurtarιp yerine kendi saltanatlarιnι ikame derek üstelik de „asιl düşman millettir“ ifadesini baz alarak yeni bir „diktatörlük“ icat ederek ümmete ait bütün değerlere düşmanlιk ederek yeni bir giydirilmiş kalaslarι andιran tekdüze ve sorunsuz bir ahali yaratarak adιna Türk Ulusu dedikleri bir ulus yaratmanιn ham hayaline kapιlmιşlardιr. Heyhat ki fιtrat hesaba katιlmadan yapιlmιş olan bu hesap Bağdata kadar bile ulaşamamιştιr.

Farklılıklar asla kavga sebebi değil, bilâkis zenginliktir. Hiç kimseyi kendi dιşιnda bir şey olmaya zorlamak insani değildir. Herkesin mutlaka kardeş olmasι da zorunlu değildir. Ama herkes şerefli ve haysiyetli, onurlu bir hayatι haketmektedir. Bunu sağlayacak olan da „hukukun üstünlüğü“dür. Birileri gibi yaparak habire yabancι ve batιl standartlara evrensel insani değerler gibi şatafatlι sözlerle atιf yapacak değilim. Herkese
ama herkese insan onuruna yaraşιr bir hayat vadetmenin biricik yolu şerefli dinimiz İslâmιn koyduğu evrensel değerlerde mevcuttur. Uzaklara gitmeye gerek yok, bütün bunlar çok yakιnιmιzda yeter ki biz bu son dinin eskimez kaynağι ile onun istediği anlamda bir „ünsiyet“ kurma iradesini gösterebilelim. Onu sadece yüzünden değil „kalbinden“ de okumaya gayret edelim.

Bu ülkenin huzur ve barιşιnιn tek yolu kaybetttiğimiz değerleri tekrar kazanmaktan geçmektedir. Bu insanlιğιn değişmez ve eskimez değerleri ona inanmayanlarιn bile mutluluk ve saadetini temin edecek prensiplere sahiptir.

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya