Uykunun iki anlamı vardır. Birincisi toplum önünde normalmiş gibi itibar görmek için ortaya atılan uydurma bir anlam kümesidir. Sözde, insanlar uykuyu bedenlerini dinlendirmek için belli bir saat dilimi olarak kullanırlar. Tekrarlıyorum beyler ve bayanlar. Bu uydurma bir anlam kümesidir. Gerçek anlamını hiç kimse aynadaki görüntüsüyle bile paylaşmak istemez.
Bu, dünyalıların kendilerini çok zayıf görmelerine sebep olacak bir durumu ortaya çıkaracağı için yıllarca kilit altına vurulmuş kutsal bir gerçekliktir. İç dünyamızda doğruluğunu asla yadsımadığımız fakat toplum önünde gülüp geçtiğimiz uykunun öz anlamını birlikte açıklayalım mı? Pardon ne dediğinizi işitmedim. Tekrarlar mısınız? Ne dediğimi anlamadınız mı? Canınızı sıkmayınız. Sokrates metodlarıyla sizlere derdimi anlatacağım. İlk sorumla başlamak isterim. Arkadaşlar uykunun en çok kimler tarafından sevildiğini biliyor musunuz? Bu sorunun ucu biraz açık kaldı. Küçük bir örnekle gidersek, sanırım daha iyi olacak. Oturduğunuz apartmanın sahibi mi uykuyu çok seviyor yoksa kapıcısı mı? Küçük bir araştırma yaparsanız kapıcının uyku saatini dört gözle beklediğini, apartman sahibininse uyku saatinde bir ızdırap çekerek yatağa girdiğini gözlemleyeceksiniz. Peki ne için böyle? Bunun esas sabebi ego tatmin ihtiyacıdır. Biz burada egonun oğlu toplum nazarında itibarı dikkate alacağız. Kapıcı toplum önünde hiçbir zaman istediği itibarı göremeyecektir. Bu da egosunu tatmin etmesine engel olacaktır. Bununla birlikte hayata küsecek, dünya insanlarından vazgeçerek yalnız yaşamaya çalışacaktır. Yalnızlığıyla gündüzlerini paylaşırken, gecelerini egolarını tatmin etmekte bedava bir hizmet sağlayan uykuyla paylaşacak. Uyku onun bütün ihtiyaçlarını önyargısız tavırlarla karşıladığı için dostumuz kapıcı geceleri dört gözle bekleyecektir. Apatman sahibine gelecek olursak, onun durumu biraz daha farklı. Onun rüyalara ihtiyacı yok. Çünkü istediği binayı dünyaya yerleştirmiş. Bir sürü kiracıya ve tabii ki o kiracıların göstermelik dostluklarına sahip. İtibarı cebinden gelse bile bu durumu umursamayacak kadar havalarda geziyor. Bu nedenle uyku dünyası onun için bir kazanç değil, bilakis güçsüz düştüğü ve normal insanlara benzediği acizlik vaktidir. Onun gibisi nasıl olurda aciz olabilir. Eee böyle düşününcede uyku saatlerinin gelmesini istemiyor. O saatlerden çalarak aparmanını inceliyor, dostlarını ziyaret ediyor ve sonunda mecburi bir yerde sızıyor.
Sponsor Bağlantılar
Bu iki kahramanımız için durum böyleyken diğer insanlar için farklı mı? Kesinlikle hayır! Korkuları olan, çaresizliği kabullenmiş olan, egolarını dünyalıların arasında tatmin edemeyeceğini anlayan, hayata engelle başlamış olan, fırsat eşitliğine amatör ligden katılan insanlar dış dünyalarına uykunun sadece beden dinlendirme olduğunu söylerken, iç dünyalarında bu saatleri bütün engellerden sıyrılma ve rahata ulaşma saati olarak kabul ederler. Onlar her geceyi sabırsızlıklar bekler, yatma saati geldiğinde yatakta ne sağa ne de sola dönerler. Ortasında sızıverip kalırlar.Uykunun gizemli yolculuğunda bütün engeller ortadan kaldırılırken egolar tatmin edilir, korkular cesaret naralarıyla dindirilir, toplumdan bir türlü kapılamayan roller rüyalarda rekabetten uzak huzur içinde edinilebilir.
Özetleyecek olursak; arkadaşlar kesinlikle korkularınızdan, eksikliklerinizden, ego tatmin ihtiyaçlarınızdan utanmayın. Baktınız toplum size bunları isteme hakkını bile vermiyor, o zaman uyuyun. Bol, bol uyuyun. Siyasilere, eşinize, topluma kızdığınızda, herkes ayakkabılarının eskidiğinden yakınırken sizler ayaklarınızdan birinin olmadığını fark ettiğnizde ve mecburi bu sorunla toplumsal cahillerin karşısına çıktığınızda uyuyun efendim, bol bol uyuyun.