Psikolojık danışman olan bir dostum şu an çocukların çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını belirterek SUBLİMİNAL yani BİLİÇALTI konusunun ciddi olarak devlet nezdinde ele alınmasının gereğinden bahsetti. Bu kadar önemli bir konuda ben de faydalı olmak maksadıyla konuyu ele alayım istedim.
Bilinçaltı çoğumuzun bildiği bir kavram. Bilinçaltının en önemli özelliği bilincin farkına varmadan olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyoruz ama bilinçaltımız bu sayıyı biliyor ve kaydediyor.
1900’lü yılların başında Knight Dunlap isimli Amerikalı psikoloji profesörü illüzyon yaparken bilincin farkında olmadığı “hissedilemez gölge” ler kullanarak eşit uzunluktaki iki çizgiyi seyircilerin farklı algılamasını sağlayarak bu alanda bir ilk olmuştur.
Daha sonraları bu “hissedilmez gölgeler” ticari ve ideolojik olarak kullanılmaya başlanmıştır.
1957 yılında araştırmacı James Vicary sinema ekranında çok hızlı bir şekilde parlayan mesajların insanların gıda üzerindeki tercihlerini etkileyeceğini düşünerek “bilinçaltı reklam” a başlamıştır.
Takistoskop adı verilen cihazla filmlerin arasına “Caca Cola İç” “Patlamış Mısır Ye” mesajlarını saniyenin 1/3000 kadar kısa bir sürede görünmesini sağlayarak
satışları % 18.1 ile % 57.5 artırmıştır.
Bu uygulamanın ardından “bilinçaltı reklam ve yönlendirme” filmlerde, reklamlarda, dergilerde sık sık kullanılmaya başlanmıştır.
Türkiye’de ve dünyanın bir çok yerinde bilinçaltı reklam yasaklanmıştır ama tüm reklamları, filmleri, gazete ve dergileri bilinçaltı mesaj içerip içermediği noktasında denetleyecek bir yapı ne acıdır ki kurulamamıştır.
Bir milleti yok etmek için sıcak savaşlara artık gerek yok. Benliği olmayan öz değerlerden yoksun bir nesil her zaman kullanılmaya ve birilerinin kuklası olmaya müsaittir. Bilinçaltı asimilasyonu ile evlatlarımız cismen yanımızda ama ruhen başkalarının oyuncağıdır.
Şu anda maalesef bazı dizi ve çocuk programlarında bu asimilasyon yapılmaktadır kanunen yasak olmasına rağmen. Seks ve cinsellik temaları küçük büyük demeden beyinlere kazınmaktadır. Özellikle Disney yaptığı çizgi filmlerde cinsellik temasını yıllardır çocuklarımızın bilinçaltına kazımıştır.
Kendimizi ve çocuklarımızı SUBLİMİNAL filmlerden ve dizilerden uzak tutmanın, sinema keyfine ara verip evimizdeki TV’leri kapatmanın vakti geldi de geçiyor. RTÜK bu işe daha fazla önem vermeli. Kendi çocukları da gidiyor. Son pişmanlık fayda vermez.
Bunlar bizim ülkemizde sanal reklam adı altında malesef yasal ….
Evet dede korkutun bir bölümünde küçük sevimli bir canavar yayınladılar yanlız tek gözü vardı (decal) bu çocuklara decalin sevimli olduğunu ve biz ane babaları başında olmadığımızda izledikleri çizgi f. neler vardır neler..
trt avaz en güzel programdır
Nurcan hanımın söyledikleri benim de heyecanla dikatimi çekiyor. Çok hoş gözüküyor.
Size tamamen katılıyorum.Ancak son zamanlarda TRT’de yayınlananan Pepe,Keloğlan,Dede Korkut gibi dizilerle özümüze
dönme arayışlarının başladığını görüp,gururlanıyorum.Arkadaşların emeklerine,elerine sağlık.
Önemli bir konu ama malesef devlet vatandaşını koruyacak bir yapıya tam da sahip değil. Konunun gündeme getirilmesi lazım.
ilgili kurumlar harekete geçmeli. Gizli mesaj dönemi ve buna bağlı gizli rant durdurulmalı. Ömer Beye teşekür ederim.
ayrıca Ali Sekülü Bey de güzel bir konuya temas etmiş. Her zaman hazırlıklı olmalıyız.
makaleyi okudumda asıl olaylar zinciri zaten anlatılmış ama şunlara değinilmemiş her insan etkilenmiyor ama etkilenenlerin dilinden çıkanlar düşünceleri davranışları diğer etkilenenlere örnek olduğu için tehikeli azda olsa 3 yıl kada liselerde edebiyat öğretmeni olarak çalıştım ve vaziyetin vahim olduğunu gördüm devlet bunu eğitici sabah öğle akşam programlarıyla ve butun kanaların zorunlu yayınlaması şartıyla önüne geçebilir saygılarımla
Harika ve bir okadarda önemli bir konuyu en özet ve dolu şekilde aktarmışsınız. Teşekür ederim. Bende bu konu ile ilgili bir öneride bulunmak isterim. Üst benimizin haberi olmadan yapılması mümküm bu probagandalara karşı, her gün bilinçli olarak ayıracağımız bir zaman zarfında, bizim ve çocuklarımızın alt ve üst beyinlerine hitap edecek olumlu uğraşılar oluşturabiliriz. Dinimiz bir hatayı, hemen peşinden yapılacak bir güzelikle kapatmayı önermektedir. Üstelik bu gayretle her şerin hayra dönüşmesi söz konusudur. Burada bu konuyu çok uzatmak yararlı olmayabilir ama bir örnekte; İstenmeyen düşman niyetli radyo yayınlarına karşı alınan en etkili tedbir, o yayını durdurmayı denemek yerine karşı yayın yapmak olarak değerlendirilmektedir. Örneğin Ülkemizde, art niyetle yabancı bir dilin en iyi dil olduğu yayın organları ile açıktan yapılıyor ve bundaki asıl amaçta ana dilimizden soğutmak olduğunu varsayalım. Burada yapılacak en güzel şey karşı saldırıya geçerek o dilin yanlışları ve eksileri üzerine eğilmek yerine kendi dilimizin güzeliğini anlatan yayınlara ağırlık verilmeli. Biz bilinçaltı saldırılara ne kadar maruz kaldığımızı bilemediğimize göre, hem yaşantımızı karşı tedbir olarak kendi kültürel değerlerimiz üzerinde yoğunlaştırmalıtız. Hemde bu çabamızın istenilen seviyede olamayacağı ihtimali ile gün içinde özel zaman ayırmalıyız. Yanlışa direnç oluşturacak doğruya kucak açacak konular seçerek.
Makaleyi çok begendim. Hiç bir şey bedava değildir. Televizyonda gösterilen hiç bir film veya buna benzer gösterimlerin maliyeti bir türlü bir yerlerden çıkacak. Bilinç altımıza hükmedildiği zaman, tüketim isteğimiz artıyor. Yani bir tür emparyalizm oyunu, sürü piskolojisi. Kültürlü Ülkelerde bu etkileşim yok denecek kadar azdır. Zaten bu istila çocuklar üzerinden yapılıyor.Çok dikat etmek lağzım.
Evet özelikle yabancı filmlerde oluyor bu dediğiniz şey. Elerinize sağlık…