Bir rüyam var: Gün gelecek bu ulus, ayağa kalkıp kendi inancını gerçek anlamıyla yaşayacak; “Şunu kendinden menkul bir gerçek kabul ederiz ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır.”
Bir rüyam var: Gün gelecek eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar.
Bir rüyam var: Gün gelecek, adaletsizliğin ve eziyetin sıcağıyla bunalıp çölleşmiş olan Missisippi Eyaleti bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek”… diye devam etmişti Martin Luther King. Onun bir hayali vardı yıllar önce. Uzun süren acıların ardından bu sözler dökülmüştü ağzından.
O istiyordu ki bir gün yüzü beyaz olmayan insanlarda özgürlüğüne kavuşsun. Bir onlarda insan gibi yaşayabilsin. Ve onun istediği de gerçekleşti zaten. Yapılan zulümlere, yapılan haksızlıklara rağmen bugün doğduğu topraklara bir siyahi başkan oldu. Amerika’nın yeni başkanı siyahi oldu. Saygın bir yazarımız da hayallerle ilgili güzel sözler sarf etmişti verdiği bir konferansta. Demişti ki; her canlının hayali vardır; ”Her bir fidanın hayali vardır; dallanıp budaklanmak ve bir ağaç olmak. Her bir ağacın hayali vardır; çiçekler açıp meyveler vermek. Kardelen çiçeğinin de hayali vardır; yalnızca bir kez olsa da karların arasından özlemini duyduğu güneşi görmek”…
İnsanın doğasında vardır ya zaten hayal kurmak. Kendini olduğu konumda daha üstün konumda görmek, belki hiç görmediği kainatı görmek, belki de hiç duymadığı doğanın sesini duymak. Herkesin hayali önemlidir kendine göre. Yaşarken sahip olamadıklarımızı hayallerde hissederiz. Bir gün olsun isteriz ki çok mutluyum, içim huzurla dolu ve yalnızlık yok hayatımda diyebilmek. Belki çok hayaller kuruyoruzdur, insanlara saçma geliyordur umutlarımız, isteklerimiz. Ama bir zamanlar köle olanlar şuan dünyanın en önemli insanı değiller mi? Kendimizi çok mu zorluyoruz acaba ki yapamam duygusunu hiç çıkarmıyor muyuz aklımızdan?
Çocukken kurduğumuz hayallerimiz aslında şuanda yaşadıklarımızdır. Çoğu insan fark edemez aslında bu durumu. Bir düşünün yıllar öncesini o zamanlarda ne istiyorduk ve şuan neleri yaşıyoruz. Bir zamanlar nelerin hayalini kuruyorduk ve şuan neleri yaşıyoruz. Genelde düşündüklerimiz hayatımıza yansımış şekilde çıkar. Hayal ettiklerimizi yaşıyoruzdur oysaki. Mutlu bir yaşam istiyoruzdur ve mutlu bir yaşam içinde buluruz kendimizi. Hayatımız boyunca neyin peşinde koşarsak o insan oluyoruzdur. İyilik peşinde koşuyorsak iyi, para peşinde koşuyorsak paralı, huzur peşinde koşuyorsak huzur sahibi bir insan oluyoruzdur. Neye nasıl baktığımız önemlidir. Acaba bardağın dolu tarafını mı görüyoruz, yoksa boş tarafını mı… Kötü diye bir kenara attıklarımızın hiç mi iyi yanı yoktur yoksa iyi yanını görmez mi olur gözümüz. Oysa ki uzaktan kötü gördüğümüz şeyler yakından o kadar güzeldir ki. Hani hepimizin hayalinde vardır ya; ben başarmak istiyorum, ben değer görmek istiyorum ve de ben sevilmek istiyorum. Ne güzel hayaldir aslında. Çünkü hep iyi yanından bakıyoruzdur. Kendimizi en iyi yerlerde görüyoruzdur. Çünkü biz yüksekleri hak ediyoruzdur.
Peki kendimize bakabildiğimiz gibi diğer insanlara da bakabiliyor muyuz? Onların başarılarını takdir ediyor muyuz ki başarılı olalım, onlara değer veriyor muyuz ki değerli olalım ve onları seviyor muyuz ki sevilelim. Unutmayalım ki karşımızda kine ne kadar değer veriyorsak değerimiz o kadar yükselir.
Hayaller kuralım, hayalimizi yaşayalım ve gerçekleştirelim. Ama bir hayalimiz olsun ki; Uzun süre bekledikten sonra sevdiğine kavuşan ve onu gördüğü an boynunu büküp karların arasında kaybolan kardelen çiçeği gibi hayalimiz olsun. Hayatımız boyunca yapmamız gerekenleri yapalım, çalışalım ve en sonunda hedefimizi ulaştıktan sonra yavaşça dünyadan ayrılalım…