Bugün enteresan bir sabah geçiriyorum, galiba. Dün gece gördüğüm aksakallı dede pek bir yapışkan çıktı. Benim bildiğim; Bir sihirli söz söylersin, bir hediye, hani bir kese altın filan verirsin. Sonra ben ellerimi uzatırım. Sen kaybolursun tabi altınlarımı bana bırakarak.
Açtım gözlerimi artık ayaktayım.
Sofra hazırlanmış kahvaltıdayım.
İstersen buyur gel dede sende katıl,
Ama bu böyle olmaz, çok meraktayım.
Hem neden senin yeşil cübben ve kavuğun yok, ya da sarığın?
Görüyorum pek şıksın, sakalların kırçıllı,
Ceketin hoş durmuş, pilili pantolonun da,
Gömleğini aldığın mağaza sanki Beyoğlunda.

Sponsor Bağlantılar

Oğlum, duymadın mı? Devre uyacaksın,
Topalın yanında sekip, köre göz yumacaksın.
Allahın kullarını bir bileceksin,
Üst başınla onları eleştirmeyeceksin.

Nasıl? Birde konuşuyor musun? Nüfus kâğıdın nerde?
Getir de beş kişi olalım sal beni derde!

Hepimiz bir kişiyiz, kütükleriniz bende,
Ben hep sizinleydim zaten, senin sandığın bedende.

Baba tamam da bu iş bana çok oldu, sıkılıyorum artık,
Kime, nasıl söylerim? O hep zaten bizimleydi,
Şimdi sadece artık gördüğüm izinleydi.

Aferin, doğru bildin, izinsiz göremezsin,
Bundan sonra ben hep varım ama sadece sana,
Eğer anlatırsan sen beni, geleceksiniz bana.

Sen aslında nerdesin? Galiba derindesin,
Yoksa sen dillerde ki gizli benliğim misin?

Acaba, şaka mı bu? Bu sefer gerçekten papazı bulduk, galiba.

Hayır, hayır papaz, imam değilim. Kamillerden pir dedeyim.

Tamam dede müsaade buyur. Sıralı konuşmayı öğrenebilecek miyiz? Bilmiyorum ama bu adam çok ciddi. Hayatımdan çıkmayacak gibi duruyor. Nasıl alışacağım, bu duruma? Birde uzaylı yok derler, bizden ilerde formlar basbayağı var işte.

Ete, kemiğe bürünmüş, bizim gibi görünmüş, ortalıkta geziyor.
İstediğine gözüküp, istediğini pas geçiyor.

Korkarım, bundan sonraki hikâyelerim de ve gerçeklerim de artık yalnız değilim. Hiç nefes aldırmıyor ki, hemen her işime karışıyor. Aaa! Şimdide kahvaltıya başladı. Fakat ilginçtir yediği artıyor da artıyor.

Oğlum ne sandın? Bende fani bir beşerim, hem gezer, hem yorulurum.
Bazen aşk gelir bana, bazen de coşarım, şimdilik farkım senden, irademle yaşarım.

Ayıp oluyor, dede. Biz iradesiz miyiz?

İnsan iradesi ikidir, bunu öğreneceksin zamanla,
Senin iraden senden, benimki tek bedenden,
Salihlerin elleri bir tanedir ezelden.
Sen katresin, yaratan derya,
Bahis olur mu damladan? Umman olmuş irade,
Katreler derya olur, cemiyeti Kübra ile.
O dedeler var ya, hani hep aksakallı,
Salihalar da vardır, Ulu dergâh da saklı,
Onlar hepsi birdir, farklılık sizde,
Gel sende damlanı ver, toplanalım denizde.

Tamam dede pes ettim, bende geleyim.
Rabbin ulu dergâhına yüzlerimi süreyim.
Al götür, yap beni de gönül Kâbe’nde hacı, Kıble gâh da baş tacı,
Nedense? Göründü dünya bana, üstü bal, altı acı.
Baba, ne yaptın bana? İçim acıyor artık,
Kolumu, kanadımı kırdın, putlarımı kaldırdın,
Ok attığın keman kaşla, aşk şarabı tattırdın.
Şimdi bir aşk var gözlerindeki meçhule,
Mecnun, Ferhat, Yusufum. Hani, Leyla nerede?

Oğlum bu iş tamam, artık sen tezgâhtasın.
Bu ateşle artık kalmayacak hissen zinadan, binadan, beyt-ü şiradan. ( Alış verişten )
Hepsi yanıp yok olacak, eser kalmayacak kalbinde altından, puldan.

Kimileri var gönlü binada
Kimileri var gönlü zinada
Kimileri var beyt-ü şirada  ( Alış veriş )
O yar kimdir? Bilemedim, ne çare?

                                       Salih baba

Dede sen Salih babayı da biliyorsun?
Dedim ya oğlum, erenler biz hep biriz,
Geleceksen bir gün seni de bekleriz.

O zaman, sen bize torpil geçtin, her halde. Hani şu Salih baba divanını bırakmam ya elimden.

Bu iş kısmettir oğlum. Kısmeti var edeceksin,
Yeni cami önünde kuşlara yem vereceksin,
Kiminin önüne düşer, kimi boş kalır ama
İkinci avuç değil midir o boş kalan kuluna?

Allah bütün kullarını görür ve Kasım-ül erzak vasıtasıyla hepsine rızıklarını dağıtır. Ama gören gördüğünü alır, görmeyen dura kalır. Görene oğlum, görene! Köre ne?

Allah, Allah bu dedenin sözleri, aşk kokuyor, Leyla, Şirin, Aslı kokuyor. Bu kadar dünya meşakkati ile Aslı’ma dönebilir miyim? Ondan geleni, ona götürebilir miyim? İstediği tertemiz emaneteni, tertemiz götürebilir miyim? Bana, kendi ruhundan üflediği bir ruh eğer damla ise, O da derya değil midir? Damlayı derya ya nasıl götürürüm? Buhar olmadan, topraklar da yutulmadan.

Oğlum bak şöyle…

Dede bir dakika dur. Ben alışığım. Sorular üretirim. Sonrada cevaplar ararım. Bazen doğru soru bulurum. Hatta bazen cevap bile bulurum. Arar dururum kendimce, keyif duyarım. Topal karınca misali, yollarında gezerim.

Bitti mi? Tamam bak şimdi beni iyi dinle. Bizi, bizim bildiklerimiz yarı yolda bırakır. Hem sen emri, Fatiha-ı şerifi duymadın mı? Sırat-ı müstakimde olanlarla beraber ol.

O senin söylediklerin, sırat-ı müstakimi var eden Allah’ın, geçirdiği kulları görmeden önce.
Allahın rahmeti topal karıncayadır, onu hac yolunda görünce,
Gönderir bir kartal, süzülür yanına, iner inceden ince.
Akıllı topal karınca, ayağına binince, Kartal indirir onu Kâbe’ye gelince.
Kartalı geri çeviren karıncaya hoş görüsü kalır mı?
Enaniyet gösterdin, ben bilirim dedin,
Hadi geç ahretteki dolambaçlı yollardan,
Kurtarıver kendini ateşteki kullardan.
Yardımı ulaşmazsa hoş görüden sunar,
Yardımı çevirenler, yarı yolda donar.
O zaman, dede, ey! Medet! Hadi, ne olursun? Bana yardım et.
Kattın yüreğime bir ateş yanıyor da, yanıyor
Ne cennetteyim, ne cehennem, Onu sende arıyor.

Şimdi doğru yolu buldun, yüreğinde duruldun,
Cennet cehennem haktır, fakat
Solmayan gül, Allahtır.
Şeriat, hatim, sohbet, bağdır kanatlarım,
Edep, ihlâs, muhabbet ve teslimiyet sıfatlarım.

Dede dur, yavaş yazamadım. Aklımda kalmaz, unuturum bunları.

Sen doğru yap, ayrılma haktan,
Bir an bile inme aşk denilen Buraktan.
Emirlerine uy, nehyinden kaçın,
Sevdiklerini an, nefsinden çekin,
Salihleri bul, süsünü takın.
Yani, tövbe et, Salihlerle ol, sırat-ı müstakimde olanları bul.
Ara sıra bak aynaya, onlarda saklı,
Onların hepsi bir ve de dört kanatlı.
Kır atın ya huyundan, ya suyundan içersin,
En son teslimiyet yollarından geçersin.
Böylece ezber olmaz, huyun olur senin,
Kanatlanıp ona uçar içindeki bedenin.

Dede, söz veriyorum, bunları deniyorum.
Allahı anacağım, habibi’ne selam,
Çesmesinden kanacağım, dualara devam.
Sabrı tavsiye edenlerle olacağım,
Hayrı şerri bir noktada bulacağım.
Ondan razı olup rızasını umacağım,
Salihlere karışıp, cennetine dalacağım.
Ali, Ali şşşşt, hadi uyan!

Aaaa! Hayatım, sultanım, eşim, öbür yarım sen misin?
Bilmem, öbür yarın ben miyim? Hadi, bırak şakayı da kalk. Kahvaltı hazır.

Dördümüz mü yapacağız kahvaltıyı?

Büşra tatilde unuttun mu?

Unutmadım,
kalbimde. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz. Unutmadan, hayatım şu notları, bilgisayarın yanına bırakabilir misin?