Bir İletişim, Eğlence ve Eğitim Aracı Olarak Çizgi Filmlerin Diğer Yüzü

Kamil Kanıpek, PhD, Kıbrıs

Günümüzde teknolojinin gelişmesi televizyon, bilgisayar, cep telefonu gibi iletişim araçlarının gündelik yaşamımızda daha çok yer almasına etki ediyor. Ancak televizyonun etkisinin hem görsel hem de işitsel öğeleri aynı anda kullanabilmesinden ötürü daha güçlü olduğu biliniyor. Canlı renklerin kullanılması, ses efektleri ve diğer başka özelliklerle televizyon herkesin olduğu gibi çocukların da ilgisini rahatlıkla çekiyor. Televizyon çocukların araştırmalara göre 3-4 yaşlarından başlayarak 12-13 yaşlarına kadar günde 1-2 saatlerini geçirebildikleri bir ortamdır.

Sponsor Bağlantılar

Televizyon izleyiciler üzerinde uzun dönemde ve dolaylı olarak bir takım olumlu veya olumsuz etkiler bırakabiliyor. Televizyonun genel anlamda işlevleri haberleşme ve bilgi aktarımına sağladığı katkı, sunduğu eğlence içerikli programlarla insanları neşelendirmesi veya sorunlarından bir nebze uzaklaşmalarını sağlaması, kültürün yeni nesle aktarılması, farklı kültürleri, ülkeleri, yaşam tarzlarını tanıtımıdır. İzleyiciler bu tür içerikteki programlarla ülke içindeki ve dünyadaki olaylar hakkında haberdar olur, çeşitli konularda bilgi edinir, farklılıkların olabileceğini öğrenir ve içinde yaşadığı toplumun davranış kuralları ile kültürel özelliklerini televizyonda toplumsal yapı, davranış kuralları ve normlar ile uyumlu olarak sunulanlar aracılığı ile benimseyebilir. Yani televizyonun eğitim görevi de bulunuyor. Televizyonun bu gibi olumlu etkilerinin yanında bir takım nedenlerden dolayı olumsuz yönleri de olmaktadır. Olumsuz etkiler genel olarak şiddet (fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet gibi), cinsellik şeklinde veya kişi üzerinde fiziksel rahatsızlık yaratacak etkiler diye sıralayabiliriz.

Televizyonun olumsuz etkileri henüz öğrenme çağında olan ve yetişkinlere göre iyiyi ve kötüyü ayırt etmekte yeterince tecrübe sahibi olmayan çocuklar üzerinde daha etkilidir. Söz konusu olumsuz örnek oluşturabilecek davranış, söz ve ifadeler bazen açıkça yayınların içerisine yerleştirilebileceği gibi özellikle subliminal mesaj yöntemiyle de uygulanıyor.

Çocukların televizyondan etkilenme olasılığı günlük televizyon izleme saati oranı, diğer medya kaynaklarını kullanma oranı, izledikleri hakkında internetten araştırma yapma ve bilgi edinme oranlarına, televizyonda sunulan gerçek dünyaya/yaşama ait olan şeylerle hayal dünyasına ve çocuğun TV izleme amacı ile program türü seçimi gibi değişkenlere bağlıdır.

Şiddet, cinsellik, kötü davranış ve hareketler veya cinsel unsurlar içeren yayınlar çocuklar üzerinde olumsuz etkiler bırakabiliyor. Örneğin fiziksel şiddet korkuya veya gerçek yaşamda acıya duyarsızlaşmaya sebebiyet verebilmektedir. Nitekim bu konuda uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar çizgi filmlerdeki karakterlerin şiddet anında genelde acı duymaması, yere düşünce yeniden canlanması gibi görüntüler bazı çocukların gerçek hayatta daha saldırgan olmasına etki ettiğini gösteriyor.


Örnek 1. Testerenin başını kesmesine rağmen acı duymayan bir karakter.

Televizyon genel olarak kurgulanmış olaylardan oluşan bir hayal dünyası, karnaval, eğlence âlemidir. Bu tür içerikteki programlar ise bazı psikologların da belirttiği gibi çocukların gerçek hayatta bazı şeyleri hafife almasına neden olabiliyor. Cinsellikle ilgili içerikler ise çocukların korkuya kapılabilmesine, yanlış bilgiler öğrenebilmesine, içine kapanma eğilimlerinin oluşmasına, kötü söz ve davranışları kazanmasına etki edebiliyor.

Türkiye genelinde 719 ilköğretim çağı çocukları üzerinde yapılan araştırmada çocukların %72,1’i diğer seçeneklere göre en çok çizgi filmleri sevdiklerini belirtmişlerdir(RTÜK, 2006). Çocukların en çok ilgi alanı içerisinde olan çizgi filmler ise ne yazık ki büyük oranda şiddet ve cinsellik unsurları içerebiliyor. Ancak cinsellik içeren öğeler daha fazla göze batabileceğinden ve denetimlerde (YYK, RTÜK gibi) cezaya tabi olunabileceğinden cinselliğe dair görüntüler daha çok subliminal mesajlar şeklinde kurgulanıp bilinçaltına yapılan göndermeler aracılığı ile uygulanıyor.

Poster, gazete vb. alanlarda da kullanılan subliminal mesaj televizyonda bir görüntü içerisinde başka objeler arasına gizlenen işaret, simge, resim, şekil veya yazılı mesajdır. Bilimsel verilere göre etrafa baktığımızda gözün sizin şu anda göremediğiniz ya da o an algılamadığınız görüntüleri de bilinçaltına kaydediliyor. Bunlar zamanı geldiğinde çeşitli uyaranlar sayesinde bilinç düzeyine erişebiliyor.

Peki, televizyonda subliminal mesajlar nasıl oluşturuluyor ve biz fark etmeden bilinçaltımız bunları nasıl algılıyor. Televizyonda 25. Kare tam da buna yönelik kullanılmaktadır. Televizyonda bir anlık görüntü 24 minik karecikten oluşuyor. Yani 1/24. 25. Kare ise yine aynı saniyeye 1 kare daha eklenerek anlık bir mesajın görüntüye eklenmesi ile yapılıyor. Yani 1/25. Çok hızlı bir geçiş olduğu için kolay kolay fark edilemeyen bu görüntüyü beynimiz alıp kaydediyor ve bilinçaltımıza gönderiyor. Etkili olmasının nedeni ise gözümüzün algılamadığı bu görüntüleri beynimizin direk olarak algılamasıdır. Bilinçli aldığımız mesajları kabul etme veya reddetme gibi şansımız varken subliminal mesajlarda bu şansımız neredeyse hiç yoktur.

Bu konuda geçtiğimiz aylarda araştırmacı gazeteci Sefer Darıcı’nın yaptığı ve Samanyolu TV haberde de yayınlanan araştırmasının sonuçlarında çok çarpıcı örnekler yer almıştır. Yavaşlatılarak incelenen bir çizgi filmde gölgeleme tekniği ile oluşturulan bir cami siluetine bir çocuk işiyormuş gibi görüntü yer alıyor.


Örnek 2: Cami silüeti ve çocuk.

Toplumun kültürel ve ahlaki değerlerini bozmayı amaçlayan bir takım art niyetli odaklar tarafından yapılan bu uygulamalar, dini simgelere ve toplumsal değerlere hakaret etmesinin yanında, çocukların bilinçaltına dini simgelere yönelik duyarsılaşmalarını yerleştirmeye çalışmakta olduklarını da düşündürmektedir. Diğer yandan aynı araştırmada farklı birçok çizgi film örneğinde cinsel objelere ve yazılara rastlanıldığı görülüyor.


Örnek 3. Aslan Kral adlı çizgi filmde yukarıdaki görüntü ortaya çıkmaktadır.

Konu ile ilgili incelenen bir başka videoda Disney çizgi filmlerinin küçük çocuklara yönelik filmlerinin bir tanesinde bir anlık bir görüntüye cinsel şekillerin yerleştirildiği ortaya çıkıyor. Daha başka çizgi filmlerde de bu tarz örneklere rastlamak mümkün. Dolayısıyla çizgi filmlerin göründüğü kadar tehlikesiz olduğunu söylemek neredeyse imkânsızdır.

İletişim alanındaki araştırmacılar olarak yapılan araştırmalarla televizyonun insanlar üzerinde ve özellikle de çocukların gelişimleri üzerinde önemli ölçüde dolaylı yoldan etkiler bırakabilecek araçlardan biri olduğuna dair bulgular elde etmekteyiz. Bunlar arasındaki en önemli bulgu ise TV izleme oranı ile çocukta meydana gelen bir takım davranış değişikliklerinin paralel olabilmesidir. Televizyonun çocukların bir takım zihinsel, ahlaki, ruhsal, kültürel ve sosyal davranışları ve gelişimleri üzerinde etkiler bırakabileceği kanısına birçok psikologun da katıldığı söylenebilir. Ailelerin çocuklarını yetişkin gibi davrandıklarını görmeleri onları mutlu etse de erken yaşta öğrenilen bir takım olumsuz davranışlar psikolojilerini kötü yönde etkiliyor. Bazı çizgi filmler içerisine yerleştirilen bu 25. Saniye kareleri çocukların bilinçaltına etki ediyor ve şuurlarını sinsice etkileyip küçük yaşlardan itibaren beyinlerini doldurabiliyor.

Peki, bu durumda aileler ne yapmalı? Öncelikle aileler çocuklarına eğitici çizgi filmler, belgeseller, doğayı tanıtıcı içerikte yayınlar izletmeli. Günlük TV izleme saati oluşturulmalı. Çünkü uzmanlar fazlasının çocuğun belli bir konuya/derslerine odaklanma sorunu yaşayabileceğini belirtmektedir. Gerekirse anne/babalar çocuğun yanında izlemeli, televizyonu çocuğun meşgul olacağı bir araç kendisi için de bir baş dinleme rahatlık olarak görmemeli. CD şeklinde çizgi filmler alınmalı ve yavaş modda 25. Kare incelemesi yapılmalı. Çocuğun amacının yeni şeyler öğrenme yönünde olması sağlanmalı. Bu sayede yaratıcılığı gelişecektir. Özellikle yabancı çizgi filmler kültürel değerlerimizle pek uyuşmadığı için daha az tercih edilmeli. Aksi halde çocuğun kendi kültürel değerlerinden uzaklaşmasına neden olabilir. TV izlerken arada belli bir mesafe bırakmalı. Bu çocuğun radyasyona daha az maruz kalmasına neden olacaktır.

Medya ise kişisel veya ekonomik çıkarlardan önce toplumun menfaatini ve gelecek nesilleri düşünerek kültür, toplumsal yapı, din, dil, örf ve adetlerimizle uyumlu yayın içeriklerini oluşturmalıdır. Ve bu kıstaslar dikkate alınarak gerekli incelemelerden sonra çizgi filmler yayınlara sokulmalıdır.