Karanlık ve sessiz odanın ortasında buldu birden kendini ve bir sigara yaktı, yalnızlığına dost olan dumanlardı sadece. Derin bir nefes çekti ve yazmaya başladı…
‘Karşı evin penceresinden sızan ışığı umut sayanlardandık biz. Yalnızdık! Yalnızlığımızla yandık günden güne. Haykırdık sessizce, kimseler duymadı. Kız Kulesini izleyip ufka dalardık. Kitaplardı kendimizi bulduğumuz anlar ve eskilerden kalma şarkılar. Gülümserdik, Eminönü’ndeki martılar atılan bir parça simite üşüştükçe. İnsanlar bize göre değildi. Bizse ; onlara göre kendini hayattan soyutlayan ‘manyak’lardık! Olsun, aldırmazdık. Biz ; kaybolan umutların içinde yaşayan taze umutlardık. İsyan etsek de bazen, yine de gülebiliyorduk. Umutlar çalınsa da ellerimizden. Güneşin doğuşunu, batışını izlemek geri döndürebiliyordu bizi kaybetmişlikle dolu hayatımıza. Yansak da, kaybolsak da yaşıyorduk bizi kınayanlara inat.’

Sponsor Bağlantılar

Derinden yaşadığı yalnızlığı her halinden belliydi… Hayata dimdik duran omuzlarından ne acılar, ne hatıralar geçmişti, nelere tanık olmuş, ne ölümler yaşamıştı? Saçlarına aklar düşüren nelerdi kimbilir? Kitaplardı hayatı, yaşayamadığı hayatları o tozlu sayfaların arasında yaşıyor, gidemediği ülkelere o kitaplar götürüyordu onu. Yarım kalmış anıları, söylenmemiş sözleri söylüyordu bazen yazarak. Okuduğu her bir karakteri somutlaştırıyordu benliğinde, hepsinin bir özelliği, bir adı vardı. Kimisi esmer, kimisi sarışın, kimisi çok yakışıklı, kimisi çok aşık. Başkalarının hayal edemeyeceği kadar haz alıyordu yaptıklarından. ‘Kitaplar aşk gibidir, onu yaşamazsan anlayamazsın, içine girip onu keşfetmek, yaşamak lazım ancak hissettiğin sürece o aşk’ı yaşarsın’ derdi kitap okumayı sevmediğini söyleyen her insana. Şehir şehir kitapçıları dolaşırdı ‘Evet aradığım bu’ diyene kadar saatlerce incelerdi her birini bıkmadan, usanmadan. Aradığını bulduğu andaki surat ifadesi görülmeye değerdi. Yıllardır bulamadığı sevgilisine bir anda rastlamış gibi şaşkınlık ve gözlerinden mutluluk okunan sevgili gibi bakardı ve göğsüne götürüp ‘iyi ki çıktın karşıma’ derdi her bir sayfası yıpranmış olan kitaba… Kelimeleri ustaca kullanır, saatlerce düşündürürdü bazen cümleleri, yerli yerinde söylerdi hepsini ve ‘herşey zamanında güzeldir, sözlerde doğru zamanda doğru yerde doğru kişiye söylendiğinde güzeldir’ derdi. Beynime kazınırdı ağzından çıkan her cümle, içime işlerdi adeta. Hayatı bile öğrenebilirdiniz onun size kurduğu cümlelerden, kitaplardan verdiği örneklerden, anlattığı hikayelerden.