Eski Yeşilçam filmlerini severim. Özellikle halkın doğal figüran olduğu sahneler çok ilgimi çeker. Cüneyt abimiz kötü adamı sokakta yakalar. Döver ve tam öldüreceği sırada polis gelir. İşte o esnada sokakta halk toplanmıştır ve sahneyi izlerler. Kıyafetleri, duruşları, kameraya bakışları çok eğlencelidir. Ben Cüneyt abimizden ziyade onları seyrederim. O döneme ilişkin fikir verirler. Bazen şimdi bunlardan kaçı yaşıyordur ve nerelerdedir diye düşündüğüm olur.

Sponsor Bağlantılar

Son zamanlarda bu hobime yeni bir hobi daha ekledim. Bir devlet büyüğümüz (-ki demokrasilerde devlet büyüğü, devletin zirvesi olur mu? İslamda olur mu? Peygamberimiz otururken biri gelmiş ve hanginiz Muhammed diye sormuş, yani peygamberimiz o kadar halktan, o kadar sıradanmış. Ümmiymiş yani) gazetecilere ayaküstü demeç verirken, ben artık arkasında duran figüranlara bakıyorum.

İlginç oluyor.

Gazeteci kızımız haddini aşıp! Birazcık zor bir soru sorunca arkadaki figüranlardan bazıları kaşlarını çatıyor.

Kimi mağrur… Sen de kimsin bize halk oy verdi der gibi.

Kimi, devlet büyüğümüze bu kadar yakın olabildiği için gururlu… Anne babam, akrabalarım beni şimdi seyrediyor mudur acaba? diye düşünüyor gibi.

Kimi sorulan soruları fazla basit buluyor olmalı ki bıyık altından gülüyor. Kara cahil, efendimize sorduğu soruya da bak, koskoca efendimizi böyle basit konularla meşgul eder mi insan? O zaten hep iyiyi bilir, iyiyi yapar.

diyor sanki…

Kimi büyüğümüzün yanında hava basıyor demesinler pozunda… Umursamazmış gibi duruyor.

Kimi de devlet büyükleriyle birlikte yürürken öylesine havalı ki… Küçük dağları yaratmış gibi…

İnsanın figüran olası geliyor…