– süper hastalıklar ve bilinen dünyanın sonu –

Biyolojik silahlar insanlığın karşılaştığı en kalleş ve yıkıcı silahlardır. Bildiğimiz hastalıkların laboratuar ortamında geliştirilip, antibiyotiklere ve antivirallere dayanıklı hale getirilebileceğini duymuşsunuzdur ya da okumuşsunuzdur…

Sponsor Bağlantılar

Kimi komplo teorisyenleri 1918 ispanyol gribi (spanish flu) salgını için bile çeşitli iddaalar ortaya atmışlardır. Doğruluğu tartışılır tabi. Gerçi grip İspanyada başlayıp yayılmamıştı ama…

Evet; Grip A.B.D’nin Kansas eyaletinde başlamıştı ve bir milyona yakın insanın canını almıştı bu ülkede. Fakat dünya genelinde de yüz milyona yakın insan ölmüştü o grip salgınında. O zamanki dünyanın neredeyse yüzde beşi! Dehşet verici bir rakam bu. Tek bir grip türünden kaynaklanıyor üstelik. Hatırlayın aynı yıl 1. paylaşım harbi patlak vermişti. Hani tarihin ilginç zamanları vardırya, işte 1918 de öyle bir yıldı. Bu dehşetengiz salgına İspanyol girbi denmesinin nedeni, o dönemde Avrupa ve Amerika basınının bu konuyu adeta sansür etmesidir. Belkide devletler böyle bir sansürü talep etmişlerdi panik yaratmamak için. Fakat milyonlarla ölümün yaşandığı bir salgında sansür ne kadar işe yarardı ki? Herneyse. Yalnız İspanyada böyle bir sansür uygulanmamış. Gazeteler griple ilgili haberleri basmışlar. Belkide bu yüzden adı İspanyol gribi kalmıştır…

Düşünsenize etrafınızda hergün birileri gribe yakalanıyor ve bunların önemli bir kısmı hayatını kaybediyor.Böyle bir ortamda basının bunu sansürlemesininde pek bir anlamı kalmaz. Ayrıca cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ünde bu gribe yakalandığını biliyor muydunuz? Hem de Samsun’a gitmeden bir süre önce. Fakat neyse ki atlatmayı başarmış. (Bu konuyu merak edenler Prof. Dr. Metin ÖZATA’nın “Atatürk ve Tıbbiyeliler” kitabına bakabilirler)

Bugün neyseki hiçbir devlet bu tip silahlar üzerinden dokunulmazlığını ilan etmiyor,siyaset yapmıyor. Hatta bu tip silahları üretip depolayan ülkeler bile tam olarak bilinmiyor, bilinemiyor. Yıllar önce NTV de yayınlanan bir bilim-kurgu belgeselde, -sanırım “END DAY” isimli belgeseldi- dünyamızın sonunu getirebilecek beş olası senaryodan biriydi biyo-terör saldırısı. Umarım dünya hiçbirzaman böylesi bir saldırıyla yüzleşmez.

Acaba günümüzün büyük devletlerinin mevcut silah envanterinde bu tip silahlar var mıdır? Devletler bilinen, mevcut hastalıkları yapan bakteri ve virüslerle oynayarak ilaca dayanıklı “süper hastalıklar” geliştirmişler midir? Acaba ekonomik ve siyasi açıdan güçsüz ülkelerden bir kısmı,kendilerini koruma içgüdüsüyle biyolojik silah üretmiş midir? Bütün bunlar bize karanlık.

Şimdi bir an için -şeytanın avukatlığına soyunarak- elinde biyolojik silah bulunduran devletlerin bu durumu uluslarası kamuoyuna deklare ettiğini düşünün. Böylece bu silahlar etrafında yeni bir “dehşet dengesi” oluşmaz mıydı? Peki bu duruma en çok kim üzülürdü dersiniz? Tabiki klasik silah endüstrisi. Tankların, gemilerin, uçakların pek bi anlamı kalmazdı. Bu ülkeler sadece içeride asayişi sağlamak için,nispeten hafif silahlara ihtiyaç duyarlardı o kadar. Ayrıca bu dokunulmazlığa sahip olmak isteyen ülkelerde zincirleme biçimde bu nispeten kolay “kıyamet teknolojisi”ne meylederlerdi. Belki de sırf bu yüzden açıklanamıyordur ne dersiniz? Yoksa insanlık, demokrasi, silahsızlanma v.s gibi kavramları umursadıklarını düşünmüyorum. Maalesef Dünyamız böyle bir gezegen işte !

Gerçekten Güvende miyiz? (1)
Gerçekten Güvende miyiz? (2)