Gülçin ArslanbaşDüşündüm, düşündüğümü yazdım, yazdığımı paylaşmak istedim güzel yüreklere güvenerek…

Sponsor Bağlantılar

Boğulmuşum gecelerin derinliğinde. Güneşi göremez olmuşum karanlığımı beklerken. Kime neye bilmeden bu korkunç isyanım, ruhum terk etmek istemiş bedenimi. Kaybolmak istemişim sormadan sorgulanmadan sessizce. Unutmuşum öfkemi, sevgimi, iyi ve kötü olduğumu. Unutmak istemişim varlığımı, insan olmayı bana layık gören Yaradan’a sığınmayı…

Başkaydım ben ama neydi o bambaşkalık beni sevdiren. Bir terslik vardı yaşamda meğer yanlış anlamamışım yaşam benmişim. Sordum, sordukça anladım.

Nedendi ille de korkmak. Acı olanı söyleyen ille de dost mu olmalıydı. Nedendi duygularını haykıran ve hislerin en yoğununu yaşayan âşıklar mı olmalıydı. Âşık mı olmalıydı ille de insan dinletebilmek için yüreğini. Aşk mıydı neden insanı üzen, gizem burada mıydı? Kişiye duyulan aşk mı güzel olan, sığınmaktan öte değil miydi yoksa deli sevgiler. Çok seviyorum derken yalnız kalmak için bunca çaba. Sensiz mutlu olamam derken bir yandan yaşları silmek. Huzuru buluyorum derken sevgiliye her yalnız kaldığında neden karanlıktan ve sessizlikten medet ummak. Arzum emelin derken, kendinden vazgeçmek miydi aşkı kanıtlamanın yolu. Gördüm, izledim, dinledim, hisleri çaldım ya da verdim eline sormadan. Savunmasız bir çocukmuş âşık olan. Mızmızlık etmek istemişiz, kaprisin adı sitem demişiz çoğu zaman. Muhtaç olmuşuz, sığınmak istemişiz yüreklere güveni ararken. Oyunbozanlık yapmak istemişiz ille de bir kusur ararken. Küçükken istemesini biliyorduk da büyüdüğümüzde çekinir olmuşuz isteklerimizden. Küserek anlatmak istemişiz hep anla beni yar derken.  

Çözmeye çalışırken aslında bildiklerimizi, sanmışız ki acılarla yüce olur insan. Duymuşuzdur hep – belli ki görmüş geçirmiş bu insan -. Neydi bunu söyleten dillere. Yaşamış olması, bilge olması için insan ille de acılarla dolu hayatımı olmalıydı. Hep yıkımlar, felaketler mi olmalıydı büyük insan olmak için. Başlangıcından bugününe kadar mükemmeldi her şey deseydi ne kadar büyürdü gözünde. Ne yaşıyorsak, her kim isek seçimlerimiz acıyı görmek, çektirmek miydi acaba. Kırık kalpler, zor geçmiş, yaralı yürek, yorgun ruh, yüzdeki çizgiler miydi aradığımız, yakın bulduğumuz erdemli insan. Benim diyeni ne kadar sevebildik yürekten, can diyebildik gözlerine dalıp derin derin. Ne kadar yürekten dinleyebildik hep iyimser olanı, seni ölesiye seviyorum derken. Öfkesini, zayıflığını, umutsuzluğunu, ille de yokluğunu görmek istemedik mi çoğu zaman sevdiklerimizin. Ne istemişiz aslında yaşamdan. Sır burada belki de…

Yaşamım yerine yaşam diyerek soyutlamak istedik kendimizi. Kurcalarken sürekli dilden dökülenleri kaçırmışız anları. Tüm soruların yanıtını anın ta kendisinde bulabilecekken kaçmış ve kandırmışız kendimizi. Kötü insanlardan kaçarken; kaprisli, utanmaz, merhametsiz, tembel, soğuk, derken kendimizden kaçmışız aslında. Bir dostun söylediği gibi -iyi insanmış gibi yaşamak-. Bunu yapmaya çalışırken, ruhumuzu savunmak istedik bedenimize karşı. Varlığımızı unutmuşuz, vefakâr olmak adına çabalarken. Dahası asıl istenen ağır gelen yükümüzü başkasına devretmek istemişiz, kontrolümüzü kaybetmekten korkup.

Hayat ayrıntılarda gizlidir. Neden görmezlikten geliriz inatla. Kandırmaya çalışırken bu denli kendini nasıl savunabilirsin dürüstlüğün erdemini. Erdemli olan bilge olan illede çok çeken olmamalı. Kanının kaynaması kişinin bildikleri yaşam (kendini) sevinci mi yoksa dinlemek mi memnuniyetsizliğini. Şimdi sor kendine. Çok memnun mesut olana nasıl destek olabilirsin. Destek olmak için neden olmayınca nasıl iyi olabilirsin. İyi olamazsan nasıl savunabilirsin kendini yine kendine.

Hayır hayır yanıt arama boşa. Yalnızca acıları özenle saklarken silah gibi kullanmak üzere, sevinçlerini her anında yaşa ve gömme gönlünde derinlere. Şikâyet etmez miyiz hep unutkanım diye. Öyleyse izin verme unutkanlığının iyilik varken sana kötülük etmesine. Kişinin erdemi, seni en çok sevecek benliğinde gizli. Öğrenmeli anlamalı dinlemeli insan ve diyebilmeli ki her gün evrene ‘’ben varım, varlığımdan ötürüdür gururum’’
İnadına var olmaktır yaşam’’
 
Gülçin ARSLANBAŞ
10.06.2009