Devlet Ana Romanının Konusu
Kemal Tahir’in Devlet Ana romanı, küçük bir göçebe aşiret beyliği durumundaki Söğüt Türklerinin çevresindeki düşmanlarla mücadele edip yeni yerler fethederek Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu gerçekleştirmesini anlatır. Romandaki olaylar 13. yüzyılın sonlarıyla 14. yüzyılın başlarında geçer. Bizanslıların ve Moğolların yozlaşmış tutumlarına karşı Osman Bey, fethettiği topraklardaki insanlara hiçbir baskı uygulamaz, sevgiyi, adaleti ve hoşgörüyü götürür.
Kemal Tahir’in bu romanı yazma amacı, “Türkiye’de çökmüş bir imparatorluğun yarattığı aşağılık duygusunu silmek ve Osmanlı insan tipini, onun erdemlerini, devlet kurma yeteneğini belirtmek”tir.
Devlet Ana romanı 1967 yılında yayımlanmış, 1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazanmıştır.
Devlet Ana Romanının Kişileri
Osman Bey: Orta boylu, fakat geniş omuzlu, kalın pazılıdır. Kollarının bacaklarının, gövdesine göre uzunluğu doğuştan iyi savaşçı, iyi binici olduğunu gösterir; çatık kaşları, kemerli burnu, köşeli çenesi, tuttuğunu koparma gücünü, biçimli ağzının ucundaki yumuşak gülümseme, gerektiği zaman insanların suçlarını bağışlama yeteneğini ortaya koyar. Yakışıklı olduğu kadar utangaçtır da. Karşısındakilere hiç zorlanmadan güven vermesi, öz konuşmasındandır.
Akçakoca, Dündar Alp’e bey olarak niçin Osman’ı seçtiklerini şu şekilde açıklar: “Osman Bey bizi… bastırdı mı, ezdirdi mi? Utandırıp yere baktırdı mı, yok yoksul bıraktı mı?.. yiğitlik salt bilekle değil… yürek ister, akıl ister. Biz uyurken uyumadı bekledi, Osman Bey… yoksulluk geldi çattı, kimileri gibi cimriliğe vurmadı. Çıplağımızı giydirmeye, açımızı doyurmaya çalıştı gücü yetse de yetmese de… canımızı canı, ırzımızı ırzı saydı. On üç yaşından bu yana savaşlarda gördünüz, ölüm tırpanının vınladığı yerde başını eğdi mi? Düşmanı hepimizin önünce kovup gerilerken hepimizin ardınca gelmedi mi? Bize Osman Bey’den uygunu kim?”
Akçakoca: Ertuğrul Bey’in çocukluk arkadaşı, ahi yoldaşı, savaşlarda eşi, kardeşten ileri kan kardeşidir. Yaşı sekseni aştığı halde koca çınar gövdesi gibi dik, ak sakalı göbeğine indiği halde ölümsüz Hızır Peygamber gibi çeviktir. Sakalını savaşlarda ağartmış Akçakoca, ermişliğe ayak basmış değilse de çizgisine yaklaşmıştır. Yerin altından, göğün üstünden keramet gücüyle olmasa da sezgi yoluyla haberi vardır.
Şeyh Edebali: Ertuğrul Bey, Osman Bey ve Orhan Bey’in saygı duydukları, akıl danıştıkları bir şeyhtir. Balkız’ın babasıdır.
Orhan Bey: Ertuğrul Bey’in torunu, Osman Bey’in oğludur. En karmaşık durumlarda hemen bir çıkar yol bulan kıvrak zekalı biridir. Okumayı altı yaşında sökmüş, sekizinde en önemli at yarışını kazanmıştır. Yumuşak başlı biridir. Kaplan Çavuş, silah ustasıdır. Attığı her adımda dedesinin ve babasının sözlerini hatırlar, onlara her zaman saygı gösterir. En yakın arkadaşları Kerimcan ile Mavro’dur. Aklına koyduğu bir şeyi vakit geçirmeden yapar. Yar Hisar tekfurunun kızı Lotus’u sever.
Lotus: Yar Hisar tekfurunun kızıdır. Orhan Bey’in sevdiği kızdır. Arabayla yolculuk ederken atlar ürker ve yoldan çıkar. Orhan Bey yaydan çıkmış ok misali fırlar, hızla akan derin suya batarlar. Orhan Bey, Lotus’u kurtarır.
Bala Hatun (Balkız): Osman Bey’in sevdiği kızdır. Şeyh Edebali’nin kızıdır. Osman Bey, çocukluğunda Edebali’nin kızını Balkız olarak bilir. Balkız henüz on dört yaşındayken Osman Bey ona âşık olur ve onu istetir. Uzun boylu, ince belli bir kızdır.
Bacıbey (Devlet Hatun): Rum bacılarının başkanıdır. Uzun boyu, geniş gövdesiyle yürürken sanki Söğüt’ü depreme vermektedir. Ok atmada, mızrak savurmada, kılıç tutmada, binicilikte değme savaşçılardan geri kalmaz, hele korkmazlıkta çoğunu yaya bırakır. Kocası Rüstem Pehlivan’ın bir akında ölmesinden sonra büsbütün sertleşmiş, Ertuğrul Bey’den başkasını dinlemez olmuştur. Söğüt bacılarının beyi, Devlet Hatun, oğullarına hem bilek hem de yürek gücüyle babasızlığın boyun büküklüğünü hiç duyurmamıştır. Oğlu Kerim’i mollalıktan vazgeçirmek için elinden gelen her şeyi yapar. Onun tıpkı babası gibi savaşçı olmasını ister.
Demircan: Bacıbey’in büyük oğludur. Kerim’in ağabeyidir. İri cüsseli, son derece güçlü biridir. Şövalye Notüs Gladyüs tarafından sırtından oklanarak kahpece öldürülür.
Kerim (Kerimcan): Silahşorluğu sevmeyen, okumaya aşırı derecede düşkün olan bir gençtir. Onun hayali Mısır’a, Bağdat’a, Buhara’ya gitmek, medreselerde okumak, bilginlikte ün salmaktır. Silah kullanmaya hiç heves etmez. Kerim’in bu tutumuna başta annesi Bacıbey olmak üzere tüm Söğüt halkı şaşkın kalır. Ağabeyi Demircan’ın öldürülmesi üzerine otoriter ve sert mizaçlı bir yapıya sahip olan annesi kırbaç zoruyla onun silah kuşanmasını, bir savaşçı olmasını ister. Oğlunun tüm kitaplarını yakar. Sevdiği kız Aslıhan bile “Savaşçı olmayana varmam!” diye söz verdiğini söyler. Annesinin baskılarına daha fazla dayanamayan Kerim mollalığı bırakır. Kaplan Çavuş’tan kılıç dersleri almaya başlar. Adı bundan böyle Kerimcan olur. Ağabeyini ve yengesi Liya’yı öldüren Şövalye Notüs Gladyüs’ü öldürerek intikamını alır. Romanın sonunda üzerindeki savaş kıyafetlerini çıkarır, kılıcını asar ve kitap okumaya başlar.
Liya: Issızhan’da kardeşi Mavro ile yaşayan genç bir kızdır. Demircan’ın sözlüsüdür. Hanlarına gelen Şövalye Notüs Gladyüs tarafından önce taciz edilir. Liya bu tacizden hançeri sayesinde kurtulur. Fakat bir süre sonra sözlüsü ile birlikteyken Şövalye Notüs Gladyüs tarafından tecavüze uğrar, sonra da boğularak öldürülür.
Mavro: Kız kardeşi Liya ile Issızhan’da yaşar. Savaşçı olmaya özenen bir gençtir. Hanlarına gelen Şövalye Notüs Gladyüs’e, onun savaş kıyafetlerine, silahlarına imrenerek bakar. Ablasının öldürülmesinden sonra kendi isteğiyle Söğüt’te yaşamaya başlar. Bacıbey, Mavro’yu ölen oğlu Demircan’ın yerine koyar. Mavro, öldürülen ablasının ve eniştesinin intikamını almak için Kaplan Çavuştan ders alır. Voyvoda Konağı baskınında Müslüman olduğunu söyler. Roman boyunca Orhan Bey ve Kerim’le birliktedir. Romanın sonunda kılıcını Uranha’nın göğsüne saplar.
Kaplan Çavuş: Eskişehir dolaylarının en ünlü demircisi, en bilgili silah ustasıdır. Kızı Aslıhan ile birlikte yaşamaktadır. Kerim ile Mavro’ya kılıç kullanma, ok atma dersleri verir. Kaplan Çavuş, karısı öldükten sonra “delikli demir” yapmaya karar verir. Bıkmadan usanmadan dükkânında çalışır, ateş tozuyla kurşunu demir borunun içinden atmaya çalışır. Bir gün dükkânında ateş tozuyla uğraşırken alevler üzerine sıçrar, yüzünün bir tarafı yanar.
Aslıhan: Silah ustası Kaplan Çavuş’un kızıdır. Babasından aldığı dersler sayesinde çok iyi kılıç kullanır. İnatçı ve gururlu bir kızdır. Kerim’i çok sever, fakat savaşçı bir babanın kızı olduğu için belinde kılıç taşımayanı erkekten saymaz. Kerim’le Mavro bataklığa iz sürmeye girdiklerinde onların öldüğü haberi gelir. Ölüm haberini alan Aslıhan’ın dünyası kararır. Romanın sonunda Kerim’e kavuşan Aslıhan, “Savaşçı olmayana varmam!” sözünü unutarak onu mollalığıyla kabul eder.
Şövalye Notüs Gladyüs: Arkadaşı Uranha ile Issızhan’a gelirler. Kaba, saygısız, ahlaksız, hain biridir. Mavro’nun kız kardeşi Liya’yı zorla elde etmeye çalışır; fakat Liya zehirli olduğunu söylediği hançeriyle kendini kurtarır. Türkopol Yüzbaşısı Uranha ve Keşiş Benito ile her türlü kötülüğün, kahpeliğin altına imza atarlar. At çalmak üzere Ertuğrul Bey’in topraklarına girince, daha önce koynuna alamadığı Liya’yı Demircan’la oynaşırken görür. Buna dayanamaz, Demircan’ı okla sırtından vurur, Liya’ya tecavüz eder ve onu boğarak öldürür. Şövalye Notüs Gladyüs kısa boylu, şişman biridir. Davranışlarında ölümle içli dışlı yaşayanların kuşkulu tetikliği vardır. Omuzlarına kadar inene gür saçları, yırtıcı hayvanların kabarmış yelesine benzer. Cinsel yönden sapık bir hastadır. Kadınlara tecavüz ettikten sonra onları boğarak öldürmekten zevk alır.
Türkopol Yüzbaşısı Uranha: Kıbrıs’ın Sen-Jean tarikatından Şövalye Notüs Gladyüs’ün yakın arkadaşıdır. Kendisi de bu tarikata aylıklı girmiş bir askerdir. Birlikte soygunlar yapıp din kardeşlerini soydukları için, şarap sarhoşluğuyla kavgalar çıkarıp kan döktükleri için, Hristiyan kadınlara saldırıp zorla ırzlarına geçtikleri için tarikat tarafından sürgün edilmişlerdir.
Keşiş Benito: Çorak bir tepenin tam ortasında, pislik içindeki bir mağarada yaşar. Geniş bir ağzı, çenelerini çatırdatarak esneyen dişsiz, dazlak bir deve benzemektedir. Ertuğrul Bey’in Bitinya ucunda yıllardır sürdürdüğü barış ortamını bozmak için, Söğüt halkını Karacahisarlılara ve Moğollara kışkırtmak için her türlü rezilliği yapar. Şövalye Notüs Gladyüs ile Türkopol Yüzbaşısı Uranha’nın sadaklarına, Karacahisar tekfuruna ait kara tüylü oklardan koyar. Keşiş Benito, sapıkça cinsel tutkuları olan hasta biridir, oğlan düşkünüdür.
Çudaroğlu: Cengiz Han’ın ordusuna ünlü savaşçılar yetiştirmiş Çudar kabilesindendir. Çıkık elmacık kemikleri ve iğde çekirdeğine benzer gözleriyle Moğol olduğu anlaşılır. Her çeşit suç işlemeye yatkındır. Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun’u kaçırma işini sonunda kabul eder. Sürekli kötülerin tarafında yer alır.
Pervane Subaşı: Eskişehir Sancakbeyi Ali Şar Bey’in kahyasıdır. Küçük yaştan beri ata bindiğinden bacakları biraz çarpık, sırtı biraz kamburdur. Seyrek sakalı, fırlak elmacıklarıyla Tatar kırmasına; çatık kara kaşları, koyu esmerliğiyle Acem’e; yayvan Türkçesiyle Azeriye benzemektedir. Omuzları dar, elleri şaşılacak kadar iridir. Kurnazlıkta İncil’in yazdığı yılan gibidir; kıyıcılıkta kuduz canavar gibidir; kahpelikte ölü kemirici sırtlan gibidir. Ali Şar Bey’in emriyle Çudaroğlu’na Şeyh Edebali’nin kızını kaçırmasını söyler.
Ali Şar Bey: Kadınlara olan aşırı düşkünlüğünden başına türlü belalar gelir. Vaktiyle savaşlarda pazı gücü, korkmazlığı, silahşorluktaki ustalığıyla haklı ünler almış, sancak beyliğini alnının teriyle kazanmıştır. Şimdilerde ise er meydanlarında çabalamaktansa kuş tüyü döşeklere uzanıp körpe cariyelerin elinden şarap içmeyi daha çok seven biridir. Eskişehir esnafına göre Ali Bey yüzde yüz cennetliktir ama, bu kadar uçkuruna gevşek olmasa… Kadınlara olan düşkünlüğü yaşı ilerledikçe azalacağına artar, son zamanlarda iyice azgınlaşmış, kudurganlık halini alır. Gözüne kestirdiği her cariyeyi haremine alır, bu yüzden esircilere olan borcu kabardıkça kabarır. Osman Bey için Şeyh Edebali’ye dünürcü gider, burada Balkız’a ilk görüşte tutulur, ikinci kez gittiğinde kızı kendisine ister. Bu konuda Osman Bey’e de yalan söyler. Ali Şar Bey, Balkız’a olan tutkusunu bastıramaz, kahyası Pervane Subaşı’yı Balkız’ı kaçırmak için Çudaroğlu’nu ikna etmeye gönderir.
Hop Hop Kadı: Asıl adı Darendeli Hüsamettin Efendi’dir. Ufak tefek, sıska biridir. Şaraba ve kadına olan düşkünlüğüyle bilinir. Rüşvetçi, parayı çok vereni haklı çıkaran kadılardandır. Ali Şar Bey’i kısa sürede borçtan kurtarır. Gizliden gizliye her türlü yolsuzluğu yapar. Halktan yüksek oranda vergi alır.
Dündar Alp: Ertuğrul Bey’in kardeşidir. Ağabeyinin aksine boyu kısadır. Bıyığının ve sakalının aklığı, yüzünün karalığını kapatmaya yetmez. Gaga burnu ile yandan görünüşü yırtıcı bir kuşa benzer. Sadece Söğüt’ün değil, Ankara’dan İznik’e, Kütahya’dan Bolu’ya kadar çevrenin en varlıklısı olarak bilinir. Dündar Alp, yardımcısı Daskalos Derviş’i öne sürerek ağabeyi Ertuğrul Bey’le Osman Bey’in beş altı yıldır korumaya çalıştıkları barışı, her fırsatta kötülemeye çalışır. Ağabeyinden sonra beyliğin kendi hakkı olduğunu düşünür. Her fırsatta Osman Bey’i kötülemeye çalışır, onun karşısında yer alır. Dündar Alp hain bir insandır. Beyliğe ait gizli bilgileri, vakit geçirmeden düşmanlara yetiştirir. Fakat sonunda yaptığı hainlikler ortaya çıkar.
Daskalos Derviş: İznik Ayasofyasının başpapazının biricik oğludur. Papaz çömezi iken kendini şarapçılığa, karıcılığa, sonra da kumarcılığa vurur. Bir zaman avuç avuç afyon yiyerek abdallarla gezip tozar. Sonra savaşçı dervişlere katılır, fakat işi büsbütün azıtıp yobaz kesilir. Akınlarda eski dindaşlarına akıl almaz eziyetler eder. Dündar Alp ile tanıştıktan sonra gücü iyice artar. Cin gibidir, ağzı iyi laf yapar. Ertuğrul bey’in yasağına aldırmadan afyon ticareti yapar.
Balabancık: Ertuğrul Bey’in kardeşi Dündar Alp’in kölesidir. Şaşılacak kadar uzun kirpikleri, kocaman gözleri, çocuksu bir yüzü vardır. Silahşorluğa çok meraklıdır. Keşiş Benito tarafından cinsel tacize uğrar. Daskalos Derviş de buna seyirci kalır.
Devlet Ana Romanının Özeti (Olay Örgüsü) için tıklayınız…
bu romanı herkese tavsiye ederim arkadaşlar. mutlaka okuyun.
rgaerfgerasyha
ya anladık özeti kişiler vb. ben kitabın değerlenmesini görebilmek istiyorum bu ne ya
zevkle okuna bilecek bir kitap değil bence arkadaşlar bu sadece benim yorumum .
Burdan tarih hocamiza sesleniyirum sinav icin baska bir kitap bulamadin mi ?kac sayfa ya bu…
gerçekten çok uzun ama güzel bir kitaba benziyor.
daha uzun yokmu
bu kitabı okuyorum gerçetende çok güzel bir kitap bayıldım herkese tavsiye aderim
daha uzunu yok muydu keşke okusaydım
Hepimiz kardeşiz
Kıtap cırkın dıyenler sapık dıyenler soz hayatınızda güç sapık bır şey göremediniz mı
BENCE ÇOK GÜZEL ÇİRKİ,N DİYENLER LÜTFEN BİR KİTAP YAZAR MISINZ
SAĞOLUN
süper çok şanşlı biri kemal tahşir
Gerçekten sıkıcı betimlemeleriyle yanlış tarih bilgileriyle ****** bir kitap.Tamamen uydurma olan sapık davranışlarla doldurulmuş tarihimizi bence yanlış anlatan bir kitap.Malesef tamamını okudum,sadece zaman kaybı.
öğretmenimın tavsiyesiyle okudum güzel
Çok saolun gerçekten mükemel sınav için harika oldu kitabı okumamada gerek kalmadı oh mis kdsg 😀
çoq qüsel çoq bendm .d
alah belanızı versin bu ne böle yazandan alah razı gelmesin
alahınıza kurban süper olmuş
bu romanı tam anlayamadım ama güzel bir şeye beziyor
gerçekten çok güzel ve çok yararlı
Kitabın geçtiği yerlerde yaşayan biri olarak,yazar sanki buralarda yaşamış,romanda geçen her bölgeyi bizat gezmiş görmüş hisi uyandırıyor.Masabaşında yazılmış bir romana benzemiyor.
Roman okunduktan sonra,yine yanınızda olduğu halde,Bilecik Bozüyük,İnönü Eskişehir ve Domaniç’i gezmezinizi tavsiye ederim.
gerçekten iyi bir özet beğendim harikasınız
devlet ana nın dılı hakında hıc bır sey yok
süpersiniz
tşk çok süpersiniz çok lazım dı tşk ler 😀
ALAH RAZI OLSUN SUPERSINZ
kitabı okudum ama hatırlatması için bunun ne kadar gerekli olduğunu anlatamam çok sağolun…
süper
eyvalah güzel olmuş emeği geçenler sağolsun
Güzelmiş ne diyim emeqe saygı 😀 😀
arkadaşlar bu kitap toplum hayatı ile ilgilimi? lütfen acil
Siz ne kadar teşekür etsem az ALAH sizden razı olsun….
ya ALAH RAZI OLSUN 650 SAYFA KITAPTAN KURTARDINIZ BENİ
sağolun çok güzel özetlemişsiniz alha rzı olsun diğerleri gibi butun sitelerde hep aynı
siz farklısınız sağolun başarılarınızın devamını dilerim
bu kitap güzelmiş
kitabın kalınlığından ürkerek okumaya başladım, iyikide başlamışım
nasıl bitiğini anlamadım. hani güzel bir yemek yersiniz de, tadı damağınızda kalır; aynen öyle oldu. eline sağlık KEMAL hoca.