Milli birlik ve kardeşliğimizin temelini sarsmak isteyen odaklar yıllarca bu milletin evlatlarını; Sağcı-Solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye kamplara bölerek onların sırtından milyarlarca dolar kazandılar. Bazı kötü niyetli idarecilerde, korku ortamları yaratarak millet üzerinde tahakküm kurmak istediler. O günleri yaşayan, herhangi bir ideolojinin yanında saf tutan insanlar , şimdi geçmişte yaşadıkları o günleri boşu boşuna kaybedilmiş yıllar olarak görüyorlar. Çünkü gençlerimiz neye ve kime hizmet ettiklerini bilmeden ideolojilerinin peşi sıra giderken; birileri de ortaya çıkan her türlü ranttan nemalanıyorlardı.
Asırlardır iç içe yaşamış insanların, birbirlerinin hayatlarına son vermeleri birtakım hastalıklı beyinlerin, kirli oyunlarının sonucundan başka ne olabilir ki? 1980 öncesi ülkenin ekonomik durumu hepimizin malumu, peki bunca acı tecrübeyi yaşayan ülkemizi; tekrar o karanlık, yarın ne olacağı belli olmayan, can, mal güvenliği olmayan, bir adım ötede ne olacağı belli olmayan, ekonomik darboğazın içinde, sefaletin kol gezdiği günlere mi döndüreceğiz. Asla ve asla! Bu ülke çok acılar çekti, analar çok gözyaşı döktü, bir hiç uğruna çok kanlar döküldü. Zihnimizde bıraktığı o acı hatıralar hale tazeyken, ezelden gelen kardeşliğimizi gözümüzün önüne getirip tekrar düşünelim.
Ülkemiz jeopolitik konumu bakımından yıllardan beri bazı dış mihrakların ilgi odağı halinde olduğu aşikar. Her türlü silah, uyuşturucu, insan kaçakçılığını rahatça yapabilmek için, karışıklığın hakim olduğu ülkelere bizim üzerimizden ulaşmak istemekteler. Onun için bölgede güçlü bir Türkiye olmasını asla kabul edemezler. Ulusça hassas olduğumuz konuları provoke ederek kargaşa ortamı yaratmak ve böylelikle illegal yollardan sağlayacakları ranta zemin hazırlamak, bu mihrakların bir numaralı amacıdır. Sonuçta biz bu filmleri geçmişte çok izledik, çok acılar çektik. Geriye dönüp baktığımızda Sağcı Solcuyla, Alevi Sünni’yle, Türk Kürt’le kız alıp kız vermiş, akraba olmuş, komşu olmuş kısacası etle tırnak olmuştur. Bu güzelliklerimizden , zenginliklerimizden bu kadar kolay vazgeçmeyelim. Atalarımız bu vatan için aynı saflarda şehit düşmediler mi? Bizi biz eden değerlerden hangi amaç uğruna vazgeçiyoruz. Başımızı iki elimizin arasına alıp tekrar, tekrar düşünelim.
Bu noktadan sonra bizlere düşen görev sağ duyulu olmak, provokasyonlara aldanmamak. Çocuklarımıza sahip çıkıp, sokak eylemlerinden uzak tutmak. Kalem tutması gereken o masum, minik ellere taşı,sopayı tutturmamak. Diyalogla çözebileceğimiz sorunlarımızı sokak eylemlerine indirgersek bilerek veya bilmeyerek bu eylemlerden rant sağlayanların ekmeğine yağ sürmüş oluruz. İşte bu yüzden “Demokratik Açılımı” destekleyelim, bu yüzden “Milli Birlik Ve Kardeşlik Projesi”ni destekleyelim, bu yüzden “Herkes İçin Daha Fazla Özgürlük” ilkesini destekleyelim. Duyarlı ve sağduyulu olalım. Şunu asla aklımızdan çıkarmayalım “BAŞKA TÜRKİYE YOK..”
Polis-Asker, Türk- Kürt- Roman, Alevi-Sünni, Sağ veya sol ideoloji arasında bir kargaşa varmış izlenimleri veren açıklamaları ve ortaya konan provokatif eylemleri büyük bir kaygıyla izlemekteyiz.
Türkiye Cumhuriyetinin bekasını sağlayan iki temel, güzide kurumunu karşı karşıya getirip kargaşa ortamı yaratmaya çalışanların hangi illegal yapılanmalara hizmet ettikleri hepimizin malumudur. Televizyonlarda yayınlanan polis dizilerinin sayılarına takılıp medya desteğiyle, ülkenin polis devletine doğru gittiği tezini savunan görüşler ortaya çıkmaya başladı maalesef. Türkiye Cumhuriyeti ne polis ne de asker devletidir yalnız ve yalnız Demokratik bir Hukuk Devletidir.
Hükümetimizin, devlet projesi olarak hayata geçirmeye çalıştığı “Demokratik Açılım” kapsamındaki Milli Birlik ve Kardeşlik ülküsünü sabote etmek için bazı art niyetli odakların varlığını göz ardı etmeyelim. Ülkemizin huzurunu kaçırmaya yönelik bu provokatif eylemlere karşı dikkatli olmalı, bu yönde halkımızı tahrik etmeye çalışan mihraklara asla müsamaha göstermeyelim.
Asırladır biz bu topraklarda kardeş olarak yaşadık. 1789 da ortaya çıkan Fransız İhtilali neticesinde dünyaya yayılan Milliyetçilik akımını kullanarak, cephede yenemedikleri ecdadımızı birbirine kırdırarak yenmeye çalıştılar. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) veda hutbesinde “Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerinde takvadan başka bir üstünlüğü yoktur” mesajını bugünlerde daha iyi kavramamız gerekiyor. Kürt- Türk, Alevi-Sünni, Solcu-Sağcı gibi adlarla bizleri fırkalara ayırmak isteyen,
Devletin kurumları arasında fitneyle karışıklık çıkarmak isteyen iç ve dış mihraklar her zaman vardı bundan sonra da olacaktır. Yeter ki biz uyanık olalım, bilgili olalım…
Sonuç olarak; Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Romanıyla, Alevisiyle Sünnisiyle , karşısındakinin fikrine saygı duymak kaydıyla, her türlü ideolojisiyle BİZ BİRİZ KARDEŞİZ. Kurumlar açısından ise; Emniyet Teşkilatı da Türk Silahlı Kuvvetleri de bizim gözbebeğimizdir. Danıştay da, Yargıtay da, Anayasa Mahkemesi de ülke bütünlüğümüzün teminatıdır.Bizler Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurumlarıyla bir bütün içinde, birinin diğerinden üstün olmadığı , her kurumun kendi kapsamında özel olduğu ve asla yıpratılmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Bu tür kamplaşmaları ortaya çıkarıp yaratacakları kargaşa ortamlarından fayda sağlayacak unsurlara asla müsaade etmemeliyiz.. Çünkü “BİZ BİRLİKTE TÜRKİYE’YİZ”
Sayın Faruk Önalan Bey, o kadar güzel tesbit ve uyarıki yazınız, size katılmamak mümkün değil…Kardeşi kardeşe nasıl düşman edip bu hale getirdiler inanılası değil..Türkiyemizi ne hale getirdik böyle..Kendimiz kırılırken çıkarcıları baş tacı etik..Kendi kendimizi yedik bitirdik..
Saygılarımla
ozgurluk kurtlerın kurtce lazların lazca ermenı vatandaslarımızın ermenıce konusması tvlarının olmasımı 🙂