Çok şükür „nur topu“ gibi yeni bir tartışma konumuz oldu. Gerçi Türkiyemizde gündem o kadar süratli değişmektedir ki günlük yazı yazanlar bile konu sıkıntısı asla çekmezler. Son zamanların modası ise „sivil darbe“ konusu… Öncelikle bu konuyu ortaya atanlara bir göz atacak olursak aynı güruhun bir zamanlar „mahalle baskısı“ epey bir zaman da „malezyalılaşmak“ konusunu gündemde tuttuğunu müşahede ederiz.

Sponsor Bağlantılar

Tabi bütün bunların partiyi kapattırma imkanı kalmayınca devreye sokulduğunu ifade etmeliyiz. Kendilerini bu ülkenin yegane sahibi sayan bu bir avuç „mutlu-putlu“ azınlık elinde bulunan bütün imkanları devreye sokmuş canhıraş bir biçimde mücadele vermeye devam ediyor. Kendilerini hala 28 Şubat vasatında zanneden bu zinde kuvvetler „aç tavuk, darı-ambar“ özdeyişinde olduğu üzre hemen her gün yeni bir tartışma konusu açarak meşru hükumeti zaafa uğratmak için muazzam bir çaba sarfediyorlar. Değişen dünya düzenleri, yeni bilimsel gelişmeler, sosyolojik dönüşümler, bilgi çağının gerektirdiği yenilikler, vs.vs…

Onlar bu ve buna benzer değişimler ile ilgilenmiyorlar, onlar için varsa yoksa ezberlemiş oldukları düzen var. Yani Anadolu insanı taşıyacak onlar yiyecek… Onların hesap etmedikleri bir şey var. Onlar sanıyorlar ki biz gözlerimizi kapatırsak bu gelişmeler de olmaz. Hayır! Öyle değil işte. Bu gelişmeler size rağmen oluyor ve siz görmemek için ne kadar inat ederseniz edin Türkiyemiz de değişiyor ve dönüşüyor. Bundan sonra bu zinde güçlerin işi hiç de kolay olmayacak. En son yumurtlanan hikaye „sivil darbe“. Bir kere „Darb“, arapçadan dilimize intikal etmiş ve lugatte, vurmak, dövmek anlamına gelen bir kelimedir. Istılah olarak da kısaca müesses nizamı silah zoruyla yıkmak anlamında kullanılır. Sivillerin elinde silah olmadığına göre esasen sivil kelimesi ile darbe kelimesini yanyana kullanmak bile hatalıdır. Ancak Ülkemizde esas yanlış sivil kelimesinde yapılmaktadır. Sivilden anlaşılan resmi üniforması olmayan olunca bu yanlışlar da bol miktarda yapılabiliyor, oysa sivil olmak demek en kestirme yolla demokrasiden yana olmak demektir. Memlekette her sivil elbise giyen demokrasiden yana olmuş olsaydı zaten bunları tartışıyor olmazdık. Çok üzücü ama malesef bizim ülkemizde askerden bile daha militarist kafalı mebzul miktarda sivil giyimli siyasetçiler bulunmaktadır. Ülkemizde yargı tarafından yürütülmekte olan soruşturmalara rağmen ve ortaya dökülen binlerce bulgu ve belgeye, „cuntacılık“ faaliyetlerine rağmen işte bu karanlık güçler bütün güçlerini birleştirerek yeni bir saldırıyı başlattılar. Yeni dediysem saldırının başlama zamanı… Yoksa bu film de gördüklerimizden. Merhum Menderesi asmayı kararlaştırmış olanlar sonradan lazım olur diye önceden onu „Tek Parti“ diktatörlüğü ile suçlamışlardı. En ağır olanı da merhumu diktatörlükle suçlayanların tek parti diktatörlüğünü 27 yıl bil-fiil sürdürmüş olmalarıydı. Bir anlamda tek parti diktası bize aittir dercesine hani „Komünizm gerekliyse onu da biz getiririz size ne oluyor?“ diyen tek partinin Ankara valisinin mantığı. Daha yakın geçmişte benzer saldırıları aynı güruh merhum Özal için yapmıştı. Şimdi benzer saldırılar mevcut hükumet ve onun başkanı için yapılıyor, yapılmaya da devam edecek.

Bu günlerde fitili sosyolog Nuray Mert tarafından ateşlenmiş olan bir „Özgür medya baskı altına alınıyor“ iddiası almış başını gidiyor. Bunu söyleyen yayın yönetmenliğinden mütekait Ertuğrul Özkök olsaydı belki bu kadar yankı bulmayacaktı. Ama 28 Şubatta tam bir demokrat tavır alan birisine özellikle söyletilmiş ki ses getirsin. Buraya kadar iyi güzel de şimdi bu kadına bu sözleri neden Aydın Doğan`a kesilen vergi cezasından sonra söylemeye başladın diye sormak gerekmez mi? Medya patronları çoğalmışsa ve medya üzerindeki „kartel“ kırılmış çeşitlilik artmışsa bunda ne kötülük var? Tam da bu işte! Malum medyanın Ülkemizin en muteber organı olan TBMM`de yapılan bir oylamayı „411 el kaosa kalktı!“ şeklinde manşetlere çekmesi ne demek oluyor peki? Üstelik de bu, hükumet değil bizzatihi meclisin bir tasarrufu olmasına rağmen. Uzatmadan söyleyecek olursak bu ülkede eğer mutlaka sivil bir diktadan otoriter bir idareden bahsedeceksek bu Ak Parti iktidarı tarafından değil demokrasi düşmanı malum, güçlerin geçmişten beri öğrenmiş ve uygulamış oldukları sivil giyimli „sahiplik“ öğretisinden başka bir şey değildir. Hükumetin uygulamaları daha önce Cumhurbaşkanı maharetiyle engellenirken 2007 den itibaren Danıştay, Sayıştay ve HSYK gibi kurumlar tarafından habire engellenmektedir. Ama herkesin unuttuğu bir şey var! Artık maymun gözünü açtı…

Bundan böyle bir şekilde onlar sümmettedarik kendilerine ram olmuş bir hükumeti iş başına getirmeyi başarabilmiş olsalar bile (Bize göre bu en erken 15 yıl sonra olabilir) Anadolunun fakir ama haysiyetli insanları asla atlara „arpa“ taşımayacaklar. Ona göre herkes ayağını denk alsın. Hiç kimse eskisi gibi iki manşet atar zenginliğime zenginlik katarım gibi hayallere kapılmasın. Böylesi hayal görenleri sosyolojik bir deha! ile ortalığı tozutan Nuray Mert bile kurtaramaz.

Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

Baki Selam ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/ Almanya
17.01.2010