Şiirde şairi incelerken dört unsuru göz önünde bulundurmamız gerekir:
1-) Duygu 2- ) Özlem 3-) İnanç 4-) Sıkıntı
Şairi şiirle bütünleştiren, tüm bu unsurları gözeterek kendisi ile yüzleşebilmesidir. Şairi okuyucuda özel kılan da işte budur. Çünkü şair, korkmadan sıkılmadan inançla herkesin özlemlerini ve duygularını dikkate alıp herkesin söylemekten çekindiği şeyleri söyler ve bunu cesurca, açık yüreklilikle belirtir. Şair bir birey olarak duyguları, özlemleri, inançları ve sıkıntıları ile şiire hayat verir. İşte bu durum şair ile şiir arasında özel bir bağ kurulmasını sağlar. Şiire hayat veren şair, okuyucuya eserini sunmadan önce onu her hali ile alenen vermez. Şiirin bazı yönlerini saklar ve okuyucunun bu gizemli yerlere ulaşmasını amaçlar. Şiirin bu gizemli yanı şiiri şairde özel kılar. Aynı zamanda şiire ulaşabilen gizemlerini çözen okuyucu kimi zaman şiiri şairden daha da çok sahiplenebilir.
Şairin şiiri yazışındaki bir diğer etken ise dönem şartları olarak değerlendirilebilir. Zaten yukarıda belirttiğimiz unsurları oluşturan hususlar genel olarak şairin içinde yaşadığı dönemden kaynaklanır. Şair, şiirine bir anlam katarken mutlaka hayat felsefesinden faydalanır. Örneğin Milli Mücadele döneminde yaşayan şairler, şiirlerinde isteseler de istemeseler de bu dönemin hassasiyetine bağlı bir şeyler yazmışlardır. Dönem dönem bu edebiyatımızın isimlendirilmesinde bile etkili olmuştur : ‘Milli Edebiyat Dönemi’ buna en güzel örneklerdendir. Şiir ile şair bu bağlamlarda birbirini destekler. Bu dönemde yazılan şiirlerden birkaçını muhteva yönüyle inceleyecek olursak:
Bayrak Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder… Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Arif Nihat ASYA |
Cenge Giderken Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur; Sinem, özüm ateş ile doludur. İnsan olan vatanının kuludur. Türk evladı evde durmaz giderim. Muhammed’in kitabını kaldırtmam; Osmancık’ın bayrağını aldırtmam; Düşmanımı vatanıma saldırtmam. Tanrı evi viran olmaz, giderim. Bu topraklar ecdadımın ocağı; Evim, köyüm hep bu yerin bucağı; İşte vatan, işte Tanrı kucağı. Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim. Tanrım şahit, duracağım sözümde; Milletimin sevgileri özümde; Vatanımdan başka şey yok gözümde. Yâr yatağın düşman almaz, giderim. Ak gömlekle gözyaşımı silerim; Kara taşla bıçağımı bilerim; Vatanımçin yücelikler dilerim. Bu dünyada kimse kalmaz, giderim. Mehmet Emin YURDAKUL |
“Şimdi ben bunca şiiri
yazdım da ayrılıklar mı bitti?…
Şimdi ben bunca şiiri
yazdım da ülke mi düzeldi?…
Şimdi ben bunca şiiri
yazdım da yoksulluk mu bitti?…”
…diyor.
Bu noktada değerlendirmeler kişisel olarak yapılsa bile gelecek bir zamanda bu ülkede belirli sıkıntıların ve sorunların olduğu çıkarımlarında bulunabilir. Şairin şiirinde bunu özellikle yazıp yazmadığı ise kendisinin tercihi ile ilgilidir. (Amaç – araç ilişkisi)
Şairi şiirle ilişkilendiren en temel unsurların başında da şairin dili kullanış biçimi gelir. Şair ile şiiri bütünleştiren ve şiire tat katan, ona hayat veren şiirin sanatlı olarak yazılmasıdır. Şiir günlük konuşmadan uzaklaştıkça sanatlı bir söyleyişte hayat bulur; ancak bu demek değildir ki tamamı ile gündelik dilden ayrı olmalıdır. Eğer böyle bir durum söz konusu olursa şiiri sadece belirli bir kesim anlar ve şiir sadece belirli bir zümre arasında okunur ve yazılır; fakat şiir-şair ikilisinden hiçbirisi bu durumdan hoşnut olmaz. Halkın anlayamadığı, her kesime hitap edemeyen şiir belki ileriki dönemlerde anlaşılsa da o dönem halkın içerisinde anlaşılmayacak ve kıymet görmeyecektir. Zaten birçok zaman bu tartışmalar söz konusu olmuştur. Bunların en barizi sanat için mi sanat yoksa toplum için mi sanat tartışmasıdır diyebiliriz. Örnek: Servet-i Fünun dönemi, Postmodern Edebiyat, Garip Dönemi vs.
Kısacası dilin sanatlı kullanılması, okuyucuya hitap edebilmesi, samimi içten olması, şairin şiire bakış açısı ve yukarıda saymış olduğumuz tüm unsurlar şiir-şair ilişkisini belirler ve bu ilişki içerisinde önemli bir yer tutar.
Şiir-Okuyucu İlişkisi
Şiir-okuyucu ilişkisi incelenirken ilk önce şiirin diğer edebi türlerden daha etkili olduğu yönleri inceleyebiliriz. Çünkü şiiri okuyucuya bağlayan noktalar diğer edebi türlere göre farklılık gösterebilmektedir. Bu değerlendirme kişisel olmakla beraber farklılıkları şu maddelerde belirtelim:
1.- Kısa olması.
2.- Etkileyici olması .
3.- Hissi unsurları yoğun olarak yaşatması.
4.- Şahsi olabildiği gibi toplumsal da olması.
5.- İşlevselliğinin fazla olması.
Şiir- okuyucu ilişkisinde şiirdeki işlevselliği çeşitli yönlerden incelememiz gerekir; çünkü şair, şiiri yazarken çeşitli amaçlarla yazar. Kimi zaman kendi duygularını bastırmak kimi zaman ideolojik düşüncesini okuyucuya aktarmak kimi zaman okuyucuyu eğitmek kimi zaman da okuyucuyu eğlendirmek için yazar. Tüm bu amaçlar doğrultusunda yazılan şiir okuyucuda haz uyandırmıyorsa, okuyucuda kendisinden bir parça bulundurmuyorsa o şiir okuyucu için yeterli bir şiir olamayabilir. Çünkü şiiri okuyucu ile bütünleştiren her ikisinde de ortak noktaların bulunmasıdır. Daha önce bahsettiğimiz şairin şiiri yazarken bırakmış olduğu gizemli yerleri okuyucu keşfettikçe şiir okuyucuda anlam kazanır. Akademik değerlendirmeler dışında şiirin okuyucuya göre değeri, tamamı ile öznel olup okuyucunun kendini şiirin bir parçası olarak görme derecesine bağlıdır. Örneğin kendi ideolojisini hayat felsefesi haline getirmiş bir birey için ideolojik şiirler vazgeçilmez şiirler olabilirken bir başka okuyucu içinde hiçbir şey ifade etmeyebilir. Bu daha önce de belirttiğimiz gibi kişinin ilgi ve tutumlarıyla ilgilidir.
Buradaki değineceğimiz önemli noktalardan birisi de şiirin kendine göre bir havası olduğu ve bu havayı okuyucunun yakalaması durumunda şiir ile okuyucu arasındaki ilişkinin daha da kuvvetleneceği hususudur. Şiir, okunduğu sürece kıymet kazanır okuyucu da okuduğu sürece kendisinden şiire bir şeyler katar ve şiirden kendine çıkarımlarda bulunur. Farklı düşünebilmeyi farklı şekilde dünyaya bakabilmeyi hatta farklı bir şekilde yaşamayı bile öğrenebilir okuyucu şiir ile. İşte şiir, okuyucu için bu kadar önemli olduğu sürece şiir-okuyucu ilişkisi sürekli devam eder ve gittikçe güçlenir. Okuyucu şiirle beraber yaşar şiirle beraber inanır ve şiirde kendisinden parçalar buldukça şiirin okuyucu ile olan bağı giderek artar perçinlenir ve okuyucu bilinçli bir okuyucu olur. Şiirden alması gerekenleri alır. Yani şiir okuyucuyu eğitir; okuyucu da şiirle bütünleşir.
MUSA TILFARLIOĞLU tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…