Osmanlıca tabiri 19. yyda ortaya çıkmıştır. Osmanlıcadan kast edilen aslında Arap harfli Türk yazısıdır ki bu açıdan baktığımızda osmanlıca tabiri çok da doğru sayılmaz. Her şeyden önce yapı olarak ayrı bir lisanı anlattığından mütevellit yanılgılara neden olmakadır.

Sponsor Bağlantılar

Osmanlıca yerine tarihi Türkiye Türkçesi demek çok daha doğru olur. Çünkü onu anlatan en iyi tanım budur. Zira o bir ayrı lisan değildir. Tamamen Türkçe’dir. Fakat bir yazı dili olarak düşündüğümüz vakit temelini Arap harfleri oluşturur. Bu yazı sisteminin kullanılmaya başlanması ise Osmanlı’dan çok önce, Karahanlılar döneminde olmuştur. Bu yazıyla verilen ilk eser Türk edebiyatının ilk mesnevisi olan Kutadgu Bilig’tir. Yani kutlu olma bilgisi. İşte Yusuf Has Hacip’ten itibaren harf devrimine kadar kullanılmış olan bu sistem tamamen Türkçe’dir ve bizimdir. Onu Arapların bir yazısı olarak görmek çok büyük bir hatadır. Bunun en önemli nedeni harfler Arap temelli olsada o harflerle yazılanların dilbilgisi açısından tamamen Türkçe olmasıdır. Basit bir misalle açıklayalım şimdi bunu:

Osmanlıca yani tarihi Türkiye Türkçesiyle “baba” yazalım.

Bu kelimeyi yazmak için Arap harflerinden “b” sesini veren ب’yi aldık. Sonra “a-e” seslerini veren “ا (elif)” harfini de aldık. Şimdi bu iki harfi birleştirerek baba’nın ba’sını oluşturacağız.

“با” işte ba hecesini yazdık. Bunu tekrar ettiğimizde baba yazmış olacağız:

بابا(baba)

 

Bu misal her şeyi açıklar. Osmanlıca denen yazı sistemi aslında bu kadar kolaydır. Bunun dışında, sadece Arap harfi demek de yanlış sayılabilir. Çünkü Arap alfabesinde olmayan “p-j” harflerini Fars alfabesinden almış, bunlarla da yetinmeyip Türkçe’nin mahiyetine iyice uygun hale getirmek amacıyla harfler üzerinde oynamış ve harf sayısını 36’ya çıkarmışızdır.

Türkçe Arapça’nın dil kurallarından farklı olduğu için yazı sistemini de yine  Türkçe’ye uygun hale getirmişizdir. Misalen cümle başında yuvarlak vokalli harfleri-yani o-ö-u-ü harflerini-yazmak için iki harfi birşeltirmişizdir. Şöyle ki “a-e” sesi veren elif ile, “û-v” sesi veren vav harfiyle cümle başında yuvarlak sesleri elde etmişizdir:

ا+و=او

(o-ö-u-ü= û+a)

Bu kadar kurallı hale getirdikten sonra yazı açısından hiç bir sorun kalmadığı gibi 2-3 medeniyetin tevhid edildiği muhteşem zenginlikte bir yazı dili ortaya çıkmıştır. Ne var ki bu yazı dilini kuralları arttıkça öğrenmesi zorlaşmış ve okur yazar seviyesi olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu açıdan baktığımız zaman latin harfleri halkımıza çok şey kazandırmıştır. Dokuz-on ayda öğrenilen okuma yazma 2-3 aya inmiş, okur yazar sayısı hızla artmıştır. Bu artış halkın kültür seviyesinin de yükselmesini sağlamıştır.

Harf devriminin bir çok iyi yönüne karşın olumsuz tarafları da vardır. Misalen osmanlı alfabesinin bilinmemesi eserlerin orjinalinin okunmasının önüne geçmiş ve ancak çevirisi yapılmış olan eserler okunabilir hale gelmiştir. Bu çevirilerin de bir çoğunun yanlış ve hatalı olduğunu düşünürsek büyük oranda yanılgıya sebep olmuştur. Bilhassa divan edebiyatında çeviri yapılırken değişmeler aruz veznini bozmakta ve şiirin en önemli ahenk unsurunu zedelemektedir. Osmanlı harflerinin bilinmesi eserlerin tıpkı basımının rahatça okunması anlamına gelir ki bu çeviri hatalarını, anlam kaymalarını engeller. Divan şiirinde de aruz veznini bulmak çok daha kolay olur. Çünkü vezin o alfabeye göre ayarlanmıştır. Bugün aruz vezninin talebelere zor gelmesinin altında yatan sebep budur. Bu vaziyet, aruzun şiirler üzerinde tatbiki kadar öğrenilmesini de zorlaştırmıştır. Aruz vezninin temelini oluşturan tef’ilelerin osmanlı alfabesi ile öğrenilmesi çok daha kolaydır çünkü ona göre sistemi geilştirilmiştir.

Saydığımız bu olumsuz taraflar yine de olumluları geçemez. Akademik anlamda sıkıntılara yol açsa da, ehemniyet  açısından halkın okur yazar seviyesinin yükselmesi, saydığımız bu şeylerden çok daha üstün gelir. Yine de bu üstünlük tarih veya edebiyatla ilgili herhangi bir kişinin öğenmeye çalışmaması için bir bahane olamaz. Tarihi Türkiye Türkçesi bilinmeden yapılan tarih ve edebiyat araştırmlarından tam bir verim alınamaz.

Onur BÜLBÜL