Bor madenini çeşitli kaynakardan ve kendi fikirlerimi katarak kısaca anlatmaya çalışacağım. Kısaca diyorum çünkü bor geleceğin madeni olacak ama henüz ülkemizde bu konu hakkında derin araştırmalar ve teknolji mümkün olmamasına rağmen 240 yıl yetecek bir rezervimiz var.
Periyodik tabloda B simgesiyle gösterilen, atom numarası 5, atom ağırlığı 10,81, yoğunluğu 2,84 gr/cm3, ergime noktası 2300 oC ve kaynama noktası 2550 oC olan, metalle ametal arası yarı iletken özelliklere sahip bir elementtir. Genellikle doğada tek başına değil, başka elementlerle bileşikler halinde bulunur. Tabiatta yaklaşık 230 çeşit bor minerali vardır. Oksijenle bağ yapmaya yatkın olması sebebiyle pek çok değişik Bor-oksijen bileşimi bulunmaktadır. Bor-oksijen bileşimlerinin genel adı borattır.

Sponsor Bağlantılar

Bu yüzyılın en önemli madenleri arasında yer alan Bor rezervinin yarısından fazlası Türkiye’de bulunuyor. Bor, nükleer sanayiden uzay araçlarına, gübre sanayiinden ilaç sanayine, kimya sanayinden otomobil sanayine kadar 400’ü aşkın alanda kullanılıyor.

Dünyanın en stratejik madeni olarak kabul edilen Bor, nükleer sanayiden uzay araçlarına, gübre sanayiinden ilaç sanayine, kimya sanayinden otomobil sanayine kadar 400’ü aşkın alanda kullanılıyor.

Bor madeni ülkemizde iyi bir rezerve sahip olmasına rağmen bor üzerine bir politikamız henüz yoktur.

Türkiye, dünyada Bor rezervlerinin %65’ine sahip bulunurken, dünya üretiminin %32’sini gerçekleştiriyor. Türkiye dışındaki ülkelerde Bor rezervlerinin ömrü son 50 yıllık iken ülkemiz tüm dünyanın 450 -500 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek Bor rezervlerine sahip konumdadır.

Türkiye’de devlete ait olan Eti holding A.Ş. aracılığı ile Bor madenleri, Burhaniye’den Savaştepe’ye, Susurluk’tan Dursunbey’e, Bigadiç’ten Sultançay’ına, Bursa Kestelek’ten Sındırga’ya, Kütahya Emet’den Eskişehir Kırka’ya kadar 1 milyon 700 bin hektarlık bir Bor maden rezervleri alanı kamulaştırılmış durumdadır. Bu alanlardaki  rezervleri yaklaşık 2.5 milyar tonluk kapasiteyle dünyanın en zengin ülkesi Türkiye’dir. Bu Bor’un ülkemiz için ekonomik değer olarak 1 trilyon dolardan daha fazla zenginliğe sahiptir. Türkiye Bor madenlerinin ihracatının %50’sini ham madde halinde, %50’sini işlenmiş olarak satmaktadır. Şekil 1’de Türkiye’deki Bor madeni rezerv bölgelerini harita olarak göstermektedir.

Bor ürünlerine ait teknolojiler genellikle teknolojiyi üreten ülkelerce gizlenmekte, bu konudaki bilgilere kolaylıkla ulaşılamamaktadır. Bu sebeple diğer ülkelerden önemli teknoloji transferleri yapılamamıştır.

Ham madene sahip olan ülkelerden ziyade, bu madenle ilgili teknolojiye sahip olan gelişmiş ülkelerin piyasaları kontrol ettiğini göstermektedir. Türkiye de, 1978 yılında yapılan devletleştirmeden sonra bu konuda önemli yol katetmiş olsa da, kalkınmakta olan ülke statüsünün getirdiği sorunlar ve teknolojik eksiklikleri sebebiyle Bor dünya piyasasında rezervleri ile orantılı bir hakimiyete sahip olamamaktadır. Gelişmiş ülkeler sanayilerinin pek çok alanında alternatifi olmayan, ikamesi zor bir hammaddede büyük oranda Türkiye’ye bağımlıyken, Türkiye bu avantajını iyi değerlendirememekte,

Dünya piyasası yıllık 80-90 milyar dolar civarında olan Bor uç ürünlerinde Türkiye’nin pazar payı %1’i bile bulamamaktadır

Türkiye Bor madenini tam rafine işlenmiş olarak değil, ham veya yarı rafine halde satmasından dolayı çok önemli döviz kazandırıcı fırsatları kaçırmaktadır. Çınkı (2001) bunun çeşitli örnekleri verilmektedir. ‘Örneğin, ortalama FOB Bandırma 200 dolar/ton dan sattığımız %42 B2O3 tenörlü kolemanit cevherini (Türkiye bu cevherde dünyanın tek üreticisi ve ihracatçısı konumundadır) alan bir ihracatçı firma söz konusu ürünü öğüttükten sonra 600-650$/ton fiyatla nihai kullanıcıya satmaktadır.

Türkiye, dünyanın en zengin Bor yataklarına sahip olduğu halde, yurt dışına ihraç ettiği tinkal ve borakstan üretilen sodyum per boratın ithalatçısı konumundadır.

Eti Holding bu pazarın parasal olarak %20-23’üne, US Borax ise %65-70’ine sahiptir. Bor gibi 21. Yüzyılın petrolü olarak adlandırılan bir madenin en büyük rezerv kaynağı olan Türkiye’nin, Bor ihracatından yılda yalnızca 102 milyon dolar, Bor ürünleri ihracatından ise 106 milyon dolar kazanıyor olması, önemli bir kapasitenin israf edildiğine işaret etmektedir.

2001 yılı Ocak ayında Türkiye’ye ani bir ziyarette bulunan ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor dünya Bor piyasasına hakim olan Dodge&Cox ve Rio Tinto Holding’in eski yönetim kurulu üyesidir ve ilk ziyaretini dönemin özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanına yapmıştır. Rio Tinto’nun 1978 yılından (Bor madenleri devletleştirilmeden) önce Türk Borax adlı firma aracılığıyla Türkiye’deki Bor madenlerinin %80’ini işlettiği, şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bankaların bazılarında hisselerinin bulunduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Bor cevherleri Avrupa ve ABD’nde işlenerek rafine ürünler çok daha pahalıya Türkiye’ye ithal edilmiştir.

BOR POLİTİKASI

Türkiye’nin genel madencilik politikası, madencilik kanunları kapsamında, tüm yeraltı zenginliklerinin devletin, dolayısıyla milletin malı olarak kabul ettiği ve uyguladığı bir temel politikadır. Ancak bunların işletilmesinde, devlet bu hakkını değişik kişi ve kuruluşlara belirli süre için devredebilir. Bu işletmeler ile ülkedeki yeraltı zenginlikleri, hem ülke ve hemde dünya teknolojisinin yararlanmasına olanak sağlanmaktadır. Bu Türkiye Cumhuriyetinin Madencilik doktrinidir.

Ancak bor cevherleri, bu kapsam içerisinde farklılaştırılarak, devlet kuruluşu olan ETİBOR tarafından işletilmesi tekelleştirilmiştir. Bunun nedeni ise, tarihçe bölümünde sunulmuş olan haklı gerekçelerdir.

Dünyadaki tüm ülkeler kendi yeraltı kaynaklarını stratejik olarak kabul ederek, bu doğrultuda gerekli önlemleri alırlar. Bu devletler arasında kabullenilmiş ve yasallaştırılmış bir genel uygulamadır. Türkiye devlet arası genel kurallar kapsamında kendi çıkarlarını koruyucu ve kollayıcı gereken yasal önlemleri almış, bor cevherini stratejik maden kabul ederek genel politikasını da, hiçbir ülkeye karşı bir politik araç olarak kullanmayarak dengeli bir politika gütmüş ve gütmektedir.

Bu bakımdan ATATÜRK’ün “YURTTA SULH, CİHANDA SULH” doktrinini madencilik sektöründe ispatlamıştır. Bu genel uygulama, kriz dönemlerinde dahi dikkatlice ve hiçbir ülkenin çıkarlarını ve endüstrisini dar boğaza sokmayarak, gerek ıı.dünya savaşı sırasında, gerekse kendisi krize girdiği 1960, 1980, 1999-2000’li yıllardaki uygulamalarıyla ispatlamıştır.

Türkiyenin halihazırda uygulamakta olduğu bu politikasını devam ettireceği ortadadır. Şu anda herhangi bir şekilde yasal ve diğer nedenlere dayalı, görünür ve diğer ülkelerin ortaya koyduğu haklı olabileceklerini düşündürebilecek gerekçelere dayalı bir sorununda olmadığı anlaşılmaktadır.

BOR ARAŞTIRMALARI

Bor cevherinin kullanım alanları açısından genel bir spektrum ortadadır. Bu genel spektrum içerisinde, değişik alanlarda mevcut uygulamalarda, herhangi bir elementin yerine bor
kullanılması konusunda araştırmaların yapılmasının yararlı olduğu düşünüldüğünden BOREN-Bor Enstitüsü adıyla yeni bir araştırma kurumu kurmulmuştur.

Böylelikle borun kullanım olanaklarının sınırları genişletilirken, bu yeni ürünlerin tüm dünyada kullanılması ve yaygınlaştırılması çalışmalarına bilimsel bazda başlanılmıştır. Bu çalışmalarla,bir yandan Türkiyenin bor araştırmalarında lokomotif ülke konumu kazanması amaçlanmakta, diğer yandan da teknolojik gelişmelerde önderlik yapabilme kapasitini arttırması öngörülmektedir.

Bor kullanılarak yapılan araştırmacıların örgütlenmesinde, bunların özellikle yurtdışındaki çalışmalara katılımlarında, yurtdışında paralel çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlarla ortak projelerin üretilmesi ve yürütülmesinde desteklenmeleri, hem ülke, hemde dünya teknolojilerinin gelişmesine büyük katkılar sağlayacaktır.

2,5 MİLYAR TON BOR REZERVİMİZ VAR

Akın, en az 800-1000 seneye yakın süreyle dünyaya yetecek kadar, Türkiye’de, yaklaşık 2,5 milyar ton bor rezervi bulunduğunu söyledi.

Borun geleceğin enerjisi olduğunu ifade eden Akın, “Çünkü petrolün 25-30 sene ömrü kaldı. Amerika’nın uzaydan yaptığı tespitlerde, alınan verilere göre bugün borun yüzde 94,7’si Türkiye’de bulunuyor. Ülkemiz 1000 yıl süreyle geleceğin enerjisinin sahibidir” diye konuştu, Dünyanın alternatif enerji arayışına başladığını anlatan Akın, şunları kaydetti: “Global ısınmayla birlikte sanayi ve enerji üretim yerlerinin tamamı sera gazı yayıyor. Doğadaki hidrojen ise sıfır zararlı bir elementtir. Bu nedenle hidrojen gibi doğayı kirletmeyen elementlerle bir takım çalışmalar hızlandı. Hidrojen depolanamadığı için çok pahalıya mal olan bir enerji kaynağı. Bu nedenle burada bor devreye giriyor. Borun elementler ve moleküler yapısıyla hidrojen bileşenleri enerji üretiminde kullanıyor. Dünya bilim çevrelerinin de gizlilik içinde nükleer enerjiyle ilgili büyük çalışmaları var. 200 gram borla günde 50 megabayt elektrik enerjisi üretme imkanı olacak. Bugün bir nükleer santral kuruyoruz. 2,5 milyar dolar harcıyoruz ve yıllık 1200 megabayt elektrik üretiliyor. İnsanlar, 20 günde 200 gram bor füzyonuyla kurulacak nükleer enerji üretimi sistemlerinde 0,001 cent maliyetli bir elektrik enerjisi üretme imkanına kavuşulacak. Bununla ilgili çok hızlı çalışmalar ve alınan mesafeler var. Umarım ülkemizde de bu çalışmalar yürütülüyordur. 2020 yılına doğru bu tür enerjiler artık kullanılmaya başlanacak. O zaman ülkemiz dünyanın yıldız ülkesi olacak.”

ÇİN VE AB ÜLKELERİNE İHRACAT

17 senedir detanasyon denilen nano-bor kristaline (elmas kristali) 100 bin kat katma değer kazandırarak 22 değişik proje geliştirdiklerini ifade eden Akın, Türkiye’deki Eti Bor AŞ’den tonunu 400 dolara aldıkları boru işleyip elmas kristali haline getirdikten sonra tonunu 18 milyon dolara ihraç ettiklerini söyledi. 2008 yılının kendileri için çok önemli olduğunu ifade eden Akın, “2008 yılı sonuna kadar 100 milyon Avroluk nano-bor elması ihraç etmeyi hedefliyoruz” dedi. Türkiye’den Almanya’nın başkenti Berlin’deki şirketleri aracılığıyla AB ülkelerine nano-bor elması ihraç edeceklerini ifade eden Akın, şu an bütün yazışmaların bittiğini, Almanya ve AB ülkeleriyle 54 milyon Avroluk anlaşma yaptıklarını bildirdi. Rusya ile de 500 bin adet nano-bor elması için gerekli yazışmaların yapıldığını ve 11-12 milyon YTL’ye ihracın gerçekleşeceğini belirten Akın, “Çin ile asker ve sivil topluma satılmak üzere 600 bin adet nano-bor elmasını 13 milyon Avro’ya ihraç etmek için anlaşma yaptık. Yıl sonuna kadar bu ihracatların gerçekleşeceğini umuyoruz” diye konuştu. Bor yataklarının kullanım alanının kısıtlı olduğunu belirten Akın, şunları kaydetti: “Biz milyarlarca dolarlık üretim ve entegre tesisi olan bir kuruluş değiliz. Mütevazi olarak bugün 10-15 milyon dolar çerçevesinde genel tesisleriyle işimizi yürütüyoruz. Şu anda mevcut iki projemizin ham maddesini karşılayacak kadar üretim yapıyoruz. 22 projenin ham maddesini karşılayacak bor elmasını ürettiğimiz zaman halkımızı sevindirecek rakamlara ulaşmamız mümkün olacak. Ham madde üretim entegrasyonumuzu büyütme çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde hızlandıracağız.”

Sonuç olarak bor madeni ülkemizin dünya devletleri arasında lider konuma getirecek kadar değerli. Bizde toplum olarak bor madenine gereken önem ve hassasiyeti gösterip gerekli teknoljilere bir an önce sahip olmalıyız.

KAYNAKÇA

elektrikliposta.com,
T.C Devlet Planlama Teşkilatı Özel İhtisas Komisyon Raporları
Tübitak ve değişik dergiler
Etibor, değişik yıllara ait yıllık çalışma raporları, araştırma raporları ve diğer kaynaklar
Maden Kanunu ve Resmi Gazete, bor ilgili yayınlanan kanun ve yönetmelikler

FATİH UYSAL tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…