Haşre inananların tekrar dirileceğine inandığı gibi ölüme yaklaşanlar eğer huzur içinde ölümü istiyorlarsa yeni bir hayata başlayacaklar. Hem de ebedi bir hayat.
Ölümün hayatı yaklaşıyordu. Ölümü ile hayat bulacak bir devlet adamı ve devlet ölüme doğru yaklaşıyordu. Haşrin bir numunesi yaşanıyordu. Yazımızın devamında Türkiye’nin yakın tairihine göz atıyoruz. Buyrun beraber göz atalım.
2007 yılına gelindiğine Türkiye Cumhuriyeti izlediği politikanın doğruluğunu sınadı ve yoluna devam etme kararı aldı. Çünkü komşularla sıfır sorun ilişkileri ve tüm dünya ülkeleri ile iyi geçinen bir Türkiye dünya üzerinde değer kazanıyordu. Artık Türkiye bir çok devletlerin sorunlarının çözümünde baş aktör oluyor ve ekonomik gelişmelerde de baş sıralarda kendisine yer bulabiliyordu.
Türkiye’nin bu ilerlemesine ister süper güç ülkeler Türkiye’nin elinden tuttu, çok önemli bir geçiş noktası olan Türkiye’de istikrar istedi deyin, ister devlet adamlarımızın yoğun gayreti ve emekleri deyin hiç farketmez. Değişmeyen gerçek Türkiye’nin her geçen gün büyüdüğü.
Tüm bunlara rağmen Türkiye hala elinden geldiğince tüm devletlerle ilişkisini olumlu tutmaya çalışıyor ve elinden geldiğince ortamı germeden olayları çözmeye gayret ediyordu. Ta ki İsrail Devleti’nin bardağı taşıran Mavi Marmara saldırısına kadar. O andan itibaren Türkiye artık konumunu değiştirmeye başladı. Aslında bu beklenmedik bir şey olmamalıydı. Olmadı da. Çünkü bu bir zorunluluktu. Hem olayın gelişimi açısından hem de Türkiye’nin dünyadaki itibarı anlamında.
İsrail devlet adamlarının yanlış yaptığı ve özür dilemesi gerektiği söylenerek İsrail karşıya alınmıştı. Gerekçeler insani ve uluslarası hukuka aykırılıktan sebep olmalıydı değilse bir anlamı yoktu. İsrail demek dünya üzerinde bir çok ülkede etkin güce sahip olmak demekti. Bu nedenle İsrail’i karşına almak dünya üzerinde büyük bir güce meydan okumak demekti.
Ölümün hayatına yaklaşılıyordu. Evet artık İsrail karşındaydı. İsrail karışında ise Fransa zaten sana karşı olmada hazır asker. Libya’da, AB’ye giriş sürecinde, Ermenilerin sözde soykırımında her yerde Türkiye karşısında olan bir Sarkozy olacaktı. Almanya ise Merkel etkisi ve Almanların hep süregelen Türkiye üzerindeki etkisi vs. Kıbrıs Rum Kesimi ise zaten İsrail’in maşası olmaya hep müsait konumda. Kim elinden tutarsa onun eline bakacak bir durumda. Yunanistan tutamayınca elinden bir anda kendini İsrail’in kucağında buluverdi. Amerika deseniz içindeki İsrail etkisinin ve gücünün Başkan’dan bile etkili olduğu ortada. Ingiltere her zamanki gibi daha gizemli hareket etmekte ve arka planda işleri sürdürmekte.
Bir gazetecimizin şu ifadesini aktarmak isterim. Diyor ki: “Sıfır sorun poltikasının sonucu sıfır komşu oldu.“ Tüm çabalarını üzerine bina ettikleri sıfır sorun ellerinde patladı gibisinden yorumlar var. Burada Türkiye herkesi karşısına almadı. Sadece İsrail’i haklı olarak karşısına adlı. Ancak İsrail’i karşısına alması demek tüm yukarıda bahsi geçen devletlerin gizli düşmanlıklarını açıktan ortaya koyması demekti. Aslında hepsi bundan ibaretti.
Tabi Suriye’de yaşanan gelişmeler işin farklı bir boyutu. Suriye rejimine karşı olmak demek İran’a karşı olmak demek, Hizbullah’a karşı olmak demek. Yani bu tür olaylarda hep bir zincir var zincirin bir halkası çözüldüğü zaman diğerlerini elde tutmak mümkün değil.
Böyle bir ortamda artık bir seçim yapmak kaçınılmaz oldu. Türkiye burada konumunu halkların yanında olmak olarak belirledi. Yönetimler gelip geçiciydi. Ama şu an için yaşananlar Türkiye açısından olumsuzdu. Çünkü halkı seçen Türkiye Cumhurityeti’nin Başbakanı artık içimizde ve dışımızda Türkiye’nin karşısında duran herkese meydan okumaya başlamıştı.? Her şeyi göze alarak yapılan bir hamle olduğu aşikar. Uzun yıllardır büyük devletlere laf dokunduran bir Türkiye Cumhuriyet’i başbakanını hatırlayan var mı? Evet şimdi hafızalarda çok taze olarak var. Amerikan Başkan’ına bize Filistin’in devlet olarak tanınması ile ilgili verdikleri sözleri hatırlatacağız diyen bir başbakan var. Şimdi Amerika’nın bu tavırlarını anlamakta güçlük çekiyoruz diyen bir Başbakan. Fransa’ya bu coğrafyaya ve olaylara Fransız kaldıkları ortada diyebilen bir başbakan.