Din ancak kutsal kaynağı incelendiğinde doğru ve gerçek anlamda tanınabilir. Çünkü o dini birçok insan yanlış uyguluyor olabilir. Dinimizin kutsal kaynağı Kur’an’dır. Kur’an ahlâkı, sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, özveri, hoşgörü ve barış kavramlarına dayanır. Bu ahlâkı gerçek anlamda yaşayan insan, son derece ince düşünceli, alçakgönüllü, adil, güvenilir ve uyumlu bir insan olur. Çevresine sevgi, saygı, huzur ve şevk verir.

Sponsor Bağlantılar

Terör ise genel anlamda, askeri olmayan hedeflere karşı siyasi amaçlı şiddet kullanımıdır. Genelde teröre hedef olanlar da tamamen suçsuz, sivil insanlardır. Tek suçları, terör eylemcisinin gözünde ‘öteki taraf’ olmalarıdır. Bu nedenle suçsuz insanlara karşı şiddet uygulanması anlamına gelen terörün ahlâki hiçbir mazereti olamaz. Terör, tarih boyunca tanık olunan tüm cinayetler, katliamlar gibi, bir insanlık suçudur.

Kur’an ayetlerinde insanlar, yeryüzünde merhametin, şefkatin, hoşgörü, güvenlik ve barışın yaşanabileceği örnek model olarak İslam ahlakına çağırılırlar. Toplumların güvenliğinin Kur’an ahlakının yaşanmasıyla sağlanabileceği, “Ey iman edenler, hepiniz topluca “barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara Suresi, 208) ayetiyle haber verilir.

Kur’an ahlakını yaşamına hakim kılan bir mümin, diğer tüm insanlara karşı iyi ve adil davranmakla, güçsüzleri ve masumları korumakla ve ‘yeryüzünde bozgunculuğu önlemekle’ yükümlüdür. Bozgunculuk; güvenlik, barış ve huzuru yok eden her türlü anarşi ve terör durumudur. Ve “Allah, bozgunculuğu sevmez”. (Bakara Suresi, 205)

İslam suçsuz yere insan öldürmeyi yasaklar; tüm insanları öldürmekle eş tutar. Kur’an’da,    “… Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur… “ (Maide Suresi, 32) ayetiyle insan öldürmenin en büyük bozgunculuklardan biri olduğuna dikkat çekilir.

Bu durumda, terörist cinayetlerinin, katliamların ve ‘intihar saldırıları’nın ne denli zalimce ve büyük bir suç olduğu çok açıktır. Allah, “Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere ‘tecavüz ve haksızlıkta bulunanların’ aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azab vardır.” (Şura Suresi, 42) ayetiyle terörizm zulmünün ahiretteki karşılığını bildirir.

Masum insanlara karşı terör eylemi düzenlemek, Kur’an’a aykırı bir eylemdir ve hiçbir mümin böyle bir suç işleyemez. Tam aksine, inanan insanlar bu bozgunculuk yapan kişilere engel olmak, zulmü ortadan kaldırmak, insanların huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamak, kısacası yeryüzüne huzuru getirmekle yükümlüdürler. Masum insanları katledip, “Allah adına yaptım” diyen kişinin içinde Allah korkusu yoktur: onun dinle uzak-yakın ilgisi olamaz. Müslümanlık, terörle bir arada asla düşünülemez, çünkü İslam ahlakı terörün engelleyicisi ve çözümüdür.

Terörle İslam’ı bağdaştıranlar kendi siyah gözlüklerinden kirli, puslu bir dünya görürler. En yakınlarımızın, hatta kendimizin aleyhine bile olsa adaletli davranmamızı buyuran Kur’an, bizi aydınlığa ve güzelliğe davet eder.  Karanlık zihniyetin kafasındaki kâbus sistemi başarılı olamaz; o sistemler henüz planlama aşamasında mağlubane kurulur. Allah o sistemi her yerde ezer, o cezalandırılan bir sistemdir, başarıya ulaşma imkânı yoktur.

Fuat Türker