Evet doğru düşündünüz. Ahmet DAVUTOĞLU’undan bahsediyorum. Her ne kadar akademik camiadan kopmak istemese de ısrarlara dayanamayıp siyasete katılan ve katılırken bile Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir tarzda milletvekili olmadan bakan olarak görev yapan birisi. Açıkça söylemem gerekirse Davutoğlu’nun kabineye girmesinin ardından kendisi hakkında kısa bir araştırma yaptım. Daha önceleri siyaset arenasında ismi pek duyulmamış olduğu aşikar. Ancak bakan olmasından sonra yaptığım araştırmaları biraz daha derinleştirince şu sonuca vardım. Dedim ki Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra başbakan olacak kişi belli oldu. Ak Parti’nin tek başına iktidar olacağını zaten kamuoyu araştırmaları gösteriyor. Tabi siyasette her şey mümkün. Ancak biz elimizdeki verilerden hareketle olayları ele alıyoruz Bu nedenle eğer Ak Parti iktidar olacaksa ve Tayyip’ten sonrası düşünülürse Davutoğlu bu anlamda en isabetli kişi. İlerleyen süreçte de Sayın Davutoğlu neredeyse beni hiç yanıltmayacak işlere imza attı. Şimdi bunu tartışalım. “Nasıl olur!” mümkün değil diyenler olabilir. Ayrıca bu yazdıklarım insanları iki türlü düşündürebilir. Bir taraf der ki Ak parti yanlısı diğer taraf der ki parti içi sorun çıkarmaya çalışıyor. Ne koyu bir Ak parti yanlısıyım ne de acımasız bir Ak parti düşmanı. Burada sadece bireysel bazda Ahmet Davutoğlu’nu ele alıyorum.
Neden Davutoğlu? Başbakan olması açısından artıları, eksileri nelerdir bir bakalım. Öncelikle söylemeliyim ki dış siyaset kendisinin uzmanlık alanı. Yani üzerinde geniş çalışmalar yapıp alanda kitaplar yazmış bir profesör. Hayata hep olumlu bakabilen zor durumlarda hayal kırıklığına uğramayan bir siyasetçi. İran ile Türkiye’nin nükleer takas anlaşmasında, Amerika’nın Türkiye’nin tüm gayretlerine rağmen, İran tam da anlaşmaya karşı el uzatmışken Amerika’nın yaptırım kararı alması karşısında Can Dündar’ın Canlı Gaste programına katılan Davutoğlu Dündar’ın “bu kadar çalıştınız, uğraştınız ama yaptırımlara engel olamadınız veya bir cihetten başarılı olamadınız. Bu durum sizi hayal kırıklığına uğratmadı mı” sorusuna “Benim lügatimde hayal kırıklığı yoktur” diyebilen güzide bir insan. Kendi tarihi geçmişine sahip çıkan geleneklerini diğer bazı aydınlar gibi küçümsemeyen bir Anadolu insanı. Ailesine karşı eksik kaldığını düşündüğü yerlerde onlardan özür dilemesini bilen bir baba. Dünya siyasetinde adından söz ettiren bir tarihçi. Ama en önemlisi dünya siyasetine ikili ilişkilerde taraf ülkelerin her ikisinin de karşılıklı çıkarlarının gözetilerek ortak bir paydada buluşabileceğini hatırlatan bir uzman. “Win-win” yani “kazan-kazan” anlayışı. Ayrıca sıfır sorun politikası da aslında olması gerekeni yani nasıl ki insanın komşusuyla düşmanlığı iki tarafa da bir şey kazandırmıyorsa aynı şekilde komşu ülkelerin düşmalığının da sadece iki ülkeye zarar getirdiğinin bilincinde bir gözlemci. Yüz yıllardır kardeş olduğumuz insanlarla yaklaşık bir asırlık süregelen düşmanlık niye. Kime yarıyor bu durum. Türkiye ve komşularına yaramadığı bir gerçek.
Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Siyaset arenasında ağızdan çıkan sözler çok önemli. Bu anlamda Davutoğlu yerinde ve zamanında konuşmayı bilen ve gerektiğinde sert konuşabilen gerektiğinde sükunetini korumayı bilen bir siyaset adamı. Daha da önemlisi devlet adamaları ile ikili görüşmelerinde güven veren ve verdiği güven sayesinde ilişkilerde önemli mesafeler kaydeden bir devlet adamı. Bu durumları göz önüne alırsak yaptığı işlerle kendi kalitesini ve bilgisini ortaya koyan bir akil insan.
“Tayyip’ten Sonraki Başbakan-2” başlıklı yazımızda devamı gelecek.
HAMZA FURKAN OĞUZHAN tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…