ÖZET

Bu çalışmanın ana amacı Türkiye’deki gecekondu olgusunun neden sonuç ilişkileri içerisinde bir süreç olarak tanımlamak ve bu süreçle beraber gelişen İmar Kanunlarının yerel seçim propagandalarına yansımaları irdelenmiştir.

Sponsor Bağlantılar

Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm de kentleşme, gecekondu kavramları açıklanarak İmar Kanunlarına neden ihtiyaç duyulduğu açıklanmıştır. Bununla birlikte bu sürede siyasi iktidar tarafından kabul edilen İmar Kanunları açıklanmıştır.

İkinci bölümde ise 1960 ile 1980 yıllar da gerçekleşen yerel seçimler irdelenmiştir.1960 ile 1980 yıllarda gerçekleşen yerel seçimlerde partilerin yerel seçim politikaları ve özellikle imar politikaları ile ilgili propagandalar irdelenerek; İmar Kanunlarının yerel seçim propagandalarına yansımaları araştırılmıştır.

Siyasi iktidar ve gecekondu seçmeni arasındaki patronaj ilişkisi ve bunun sonucu rant sağlamaya yönelik gerçekleşen ekonomik yapı dönemsel olarak yerel seçim propagandalarına yansımıştır. Partilerin yerel seçim söylemlerini bu dönemde başat etki eden en önemli etmen ve dönüşümü yapı oluşturmuştur. Çalışmada yer alan bu söylemler ikinci bölümde partilerin yerel seçim propagandaları araştırılarak açıklanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kentleşme, İmar Politikaları, Gecekondu, Yerel Seçimler, Parti Propagandaları,

KENTLEŞME SÜRECİ

Kentleşme dar anlamda, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması demektir. Kentsel nüfus köyden kente göçlerle artar. Kentleşme, aynı zamanda o toplumda ekonomik ve toplumsal yapıyla da ilintilidir. Bu nedenle kentleşmeyi tanımlarken o nüfus hareketini yaratan toplumsal ve ekonomik değişmelere de yer vermek gerekir.

Bu şekilde düşünürsek kentleşme, “sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütleşme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim süreci” olarak tanımlanabilir.1

Kent, kalıcı, nispeten daha yoğun yerleşilmiş, tarımsal olmayan birçok aktivitede uzmanlaşarak kendi yaşamını sürdüren bireylerin oturduğu toprak bütünü ve yönetsel bir alan olarak da tanımlanabilir.

Kentlileşme ise; kentleşme sonrasında ortaya çıkan toplumsal değişmenin insan davranış ve ilişkilerinde, değer yargılarında, yaşam şekillerinde değişiklikler yaratması sürecidir.2 Kentlileşme, kente gelen nüfusun burada karar kılması, kentte yaşamasını anlamlı kılacak bir işe sahip olması, belli bir eğitim ve kültür seviyesine ulaşması ve kente özgü davranış kalıplarını edinmesi aşamalarından oluşan bir süreçtir.

HIZLI KENTLEŞME VE GECEKONDU3 (1945 SONRASI)

1960’ların başında ekonomik mekânda ithal ikame modelinin benimsenmesi, gecekondu nüfusu için bir başka kavşak olmuştur. Kentle bütünleşebilme amacıyla, kentli gibi tüketim talebi geliştiren gecekondu nüfusu, arz boşluklarının olduğu noktalarda kendisi üretim yapıp boşlukları kapatmıştır.

Bu dönemde gecekondu nüfusunun karakteristik özellikleri; genellikle hemşerilik ilişkilerine düşkün, yardımlaşma duyguları yüksek, girişimci bir yapıya sahip olmalarıdır. Kendilerine ait olmayan arazilerde kısa sürede elbirliğiyle oluşturdukları barakalarını, polis tehdidinden kurtulduklarını hissettikleri anda geliştirmektedirler.

Köyden kente gelenler, gelecekle ilgili beklentilerine ulaşmak için çok çalışmaya hazırdırlar ve siyasetle de yakından ilgilidirler. Kent nüfusu içinde giderek daha fazla bir orana sahip olmaları, seçim sonuçları üzerinde ciddi bir etkileri olması sonucunu doğurmuştur. Oy potansiyellerinin, siyasi rant peşinde koşanların ilgisini çektiğini fark ettiklerinden, kısa sürede kalabalık bir gecekondu mahallesi oluşturacak örgütlenmeyi sağlama becerilerini geliştirmişlerdir. Kaçak yapılaşma eylemlerini gerçekleştirmek için de çoğu zaman seçim dönemlerini beklemişlerdir.4

Önce yapılmasına göz yumulan, daha sonra alt yapı hizmetleri götürülen ve nihayet tapusu verilen gecekondu artık şehirleri tehdit eder bir hal almıştır. 1950’li yıllar ile birlikte Türkiye’de kentlerin nüfusu hızla artmaya başlamış ve gecekondulaşma, işsizlik ve kentsel alt yapı eksikliği ülkenin en önemli sorunları haline gelmiştir.

Türkiye sanayileşmede yeterli bir gelişme düzeyine ulaşamadığı için kentte göç eden insanların çok büyük bir çoğunluğu iş bulamadı. Kırsal kesimden göç edenler ekonomik olarak varlıklarını devam ettirebilmek için işportacılık ve geçici işçilik gibi iş güvencesi olmayan ve gelir düzeyi son derece düşük alanlarda çalışarak kentte tutunmaya çalıştılar. 1950’lerde başlayan gecekondulaşma olgusu kamu arazisi üzerine yasal olmayan yollardan kaçak olarak gecekondu inşa edilmesi suretiyle başladı. Bu konu ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları kırdan kentte göç eden insanların barınma işlevini yerine getirdiği için gecekondulaşmayı ya yok saymış ya da yasal olarak denetim altına almak istememiştir.

Kırdan gerçekleşen göçler sonucunda kentlileşme sürecinin bir serüveni olarak değerlendirilebilecek ve özellikle şehrin kenarlarında yaşamlarını sürdürmeye yönelik konut ihtiyacını karşılamak için yapılan kanuna aykırı yapılaşma sonucunda gecekondulaşma ortaya çıkmıştır.

1960’lı yıllarla birlikte artan göç ve değişen siyasal söylemin baskısıyla siyasal pazarlık konusu olan kentler, birer getirim kaynağı haline getirilmiş, gecekondu afları önceki dönemden farklı olarak hem nitelik hem de nicelik olarak değişikliğe uğramıştır. Özellikle büyük kentlerde artan konut ihtiyacı gecekondu yaparak karşılanmıştır. Bir süre sonra tümüyle ticarileşen gecekondu yapımı başlı başına bir sektör haline gelmiştir.5

İMAR KANUNLARI VE GECEKONDUNUN DEĞİŞİM SÜRECİ

Gecekondu kavramının ilk ortaya çıktığı günlerden bugüne dek yaşanan ekonomik, toplumsal ve politik olaylar gecekondunun değişim sürecinde önemli rol oynamışlardır.

1960 sonrası gecekondu yapımı süreci bir nitelik değişikliğine girmiş, süreç (gecekonduda yaşayanların konutu yapmalarının dışında) ticarileşmiş ve taşeronlar devreye girmiştir. Artık gecekonduyu içinde oturanlar değil, profesyonel insanlar yapmaktadır. Gecekondu yapım sürecindeki bu değişimin yanı sıra; yaşanan toplumsal değişimle birlikte gecekondu konusunda yaklaşımlarda farklılaşmaya başlamıştır.

Bu dönemde gecekonduya tapu ve sürekli güvence sağlanması yaklaşımının bir seçim propagandası olmaktan çıkıp bir devlet politikası haile geldiği görülmektedir. Sosyal adalet ilkesini yaşama geçirmeye çalışan devlet elindeki hazine arazilerinin işgaline göz yummakta; diğer konutlar için istenen standartlar, vergiler ve harçlardan bu konutları muaf tutarak, gecekondulaşmayı dolaylı da olsa desteklemektedir. Bu yaklaşım gecekondunun giderek ilk barınak anlamını yitirmesine yol açmış ve bir meta haline dönüşmeye başlamasını sağlamıştır. Gecekondu sahipleri güvence kazanmıştır.

YEREL YÖNETİMLERİN DEĞİŞİM SÜRECİNDEKİ YERİ

Gecekondu yerleşmelerine alt yapı götürerek bu yerleşim yerlerini sağlıklı kılmak düşüncesi yerel yönetimlere bazı görevler vermiştir. Bu düşünceye uygun olarak başlatılan çalışmalar, gecekondu alanları düzenli mahallere dönüşmeye başlamıştır. Bu
dönüşümler belediyeler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu durum 1966 yılında çıkarılan Gecekondu yasasına kadar devam etmiştir. Belediyelere 1966 yılında tanınan haklarla, yerel seçimlerde siyasiler oy kaygısı için bu durumu kullanmışlardır. Seçim döneminde belediyeler gecekondu sahiplerine; elektrik, su kanalizasyon, yol sağlamak gibi uygulamalar yapmışlardır. Aynı biçimde çeşitli kaynaklardan sağlanacak gelirle İmar İskan Bakanlığının kullanacağı bir fon oluşturulacaktır ve bu fonun yasanın amaçları doğrultusunda kullanılması öngörülmüştür. Yasanın 18. maddesinde ise kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, hazineye, özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya devletin hükmü tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi ve geçici yapılacak olan bütün yapılar, inşa sırasında olsun ve iskan edilmiş bulunsun, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır.

1960–1980 ARASI DÖNEM

Çalışmanın konusunu oluşturan bu dönem iki darbe arasında yer alan ülkenin en kritik dönemine rastlamaktadır. Bu dönem siyasal krizlerin yaşandığı, siyasal kaosların meydana geldiği, siyasi istikrarsızlıkların yaşandığı ve bunun sonucu olarak Türkiye’de siyasal yaşamın belirgin özelliği parçalı siyasal yapı, kutuplaşma ve çatışmaya dayalı siyasal söylem ve politikalar oluşturmuştur.

Dönemsel olarak bu özelliklerle birlikte köylerden kentlere göç hareketinin en yoğun yaşandığı döneme denk gelmiştir. Bu siyasal, sosyolojik, ekonomik istikrarsız süreçten imar kanunu ve imar politikalarının etkilendiğini söyleyebiliriz. Krizler dönemi denk gelen bu süreç kanımca gecekondu sorununda ve düzenli imar politikaların oluşturulmasında bir dezavantaj oluşturmuş ve bilinçli gereken politikaların hükümetlerce oluşturulmasına engel olmuştur.

1960 ile 1980’li yıllardaki İmar planları geleceğe yönelik ve gelecekteki kentleşme hareketlerine yön vermesi gerekirken bu dönemde geçmişteki oldu bittileri yasallaştıran belgeler işlevi görmüştür. Bu süreci idarenin sorunlara yönelik bilimsel karar ve uygulamalarından ziyade idarenin politik davranıp bilimden uzak siyasi kararlar verme süreci olarak tanımlanabilir.

İMAR KANUNLARINA İHTİYAÇ DUYULMASININ NEDENLERİ

1961 Anayasasının 49. maddesi, “Devlet, yoksul ve dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayan tedbirleri alır” hükmünü getirmiştir. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1963-1967) gecekondu sorununa geniş yer verilmiştir. Ancak 1980’ni izleyen günlerde 1960’lı yılların başlarındaki anlamda planlama çalışmaları yoktur.

1950’lerin sefalet yansıtan; altyapısı ve yolu bulunmayan gecekondu mahalleleri, 1966 yılında Gecekondu Kanunu ile resmen kabul edilmiş; büyük ölçüde altyapı hizmetlerine kavuşmuşlardır. Kent genişledikçe, merkezde kalan bu alanların arazi değerleri artmış, bunu apartmanlaşma dönemi izlemiştir.

Hızlı kentleşmenin gerektirdiği hızda planlama, arsa üretimi, toprak üstündeki değer artışlarının vergilendirilmesi konularında yetersiz kalan ve rasyonel bir kentsel arsa politikası uygulamayan Türkiye’de, arsa üzerinde mutlak rantlar oluşmuştur. Bu da tek parsel üzerinde orta sınıfların konut yapabilmesini ekonomik olarak olanaksız hale getirmiştir.6

1960’ların ortalarında başlayan apartmanlaşma, 1970’lerde hız kazanmış, kent içinde kalan gecekondu bölgeleri bitmek bilmeyen inşaat alanlarına dönüşmüştür. Kente yerleşmesini tamamlamış gecekondu nüfusunun ikinci kuşağı apartmanlara yönelirken, kent çeperinde yeni gecekondu bölgeleri de oluşmaya devam etmiştir. Bu süreç, kent merkezlerinde çöküntü bölgelerinin ortaya çıkmasına da neden olmuştur.

İMAR KANUNLARI

Gecekondu kesimlerinin kentsel siyasette varlığını hissettirmesi, 1963 yılında çıkarılan ve belediye başkanının halk tarafından doğrudan seçilmesinin sağlayan 307 sayılı Belediye Yasası ile başlamıştır.

1960’dan sonraki dönemde oluşturulan İmar Kanunlarını diğer kanunlardan ayıran en önemli özellik ise gecekonduların siyasal bir güç haline dönüşmesidir. Taleplerinin siyasete şekillendirmeye başladığı bu dönem aynı zamanda gecekonduların siyasal bir güç haline dönüşmesiyle gerçekleşmiştir. Gecekondu kesiminin taleplerinin oluşmasıyla birlikte Gecekondu halkı, mahallerine teknik altyapı ve sosyal donatı hizmetleri almak konusunda politikacılara baskı yapar hale gelmiştir.7

GECEKONDU KANUNU

1953’ten 1966’ya kadar geçen dönem, “özel mülkiyete konu arsalar üzerindeki gecekonduların yıkımını ve önceden altyapısı hazırlanmış alanlara gecekondu benzeri yapıların yapımının sağlanmasını gecekondulaşmanın çözümü olarak gören” dönem olarak değerlendirilebilir.8

Bütün bu dönemler boyunca gecekondu hız kesmeyerek artamaya devam etmiştir. 1963 yılında çıkarılan 327 sayılı yasa ile gecekondulara bir kereye mahsus kent hizmetlerinin götürülmesi öngörülmüşken, 1966 yılında 775 sayılı “Gecekondu Kanunu” çıkarılmıştır. O zaman bu yasanın adı gecekondu Yasası değildi; çünkü parlamento ismi kullanmaktan kaçınıyordu. Yasallaştırmaktan, belgelere geçirerek tescil etmekten uzak duruyordu.

Aslında Gecekondu Kanunu, 1961 yılından itibaren hükümetlerin gündemine girmiş, tasarılaştırılarak Meclise sevk edilmiş, ancak 1965 yılında yapılan milletvekili genel seçimleri nedeniyle yasalaşamamıştır. 1965 yılının Aralık ayında, dönemin hükümetince yenilenerek Meclis’e gönderilmiştir. Böylece ilk olarak Gecekondu Kanunu 1966 yılında çıkarılmıştır. Bu kanun daha sonraki yıllarda bazı değişikliklere uğradıysa da halen yürürlükte bulunmaktadır.

Tasarının gerekçesinde; “Her şeyden önce gecekonduyu bir olay olarak kabul etmek ve mevcut gecekonduların ne şekilde ıslah edileceklerini, ıslahı mümkün olmayanların tasfiyesinin hangi yollarla yapılacağını, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi şekillerini açıkça hükme bağlamak zaruridir” ifadesine yer verilmiş, bu zaruret neticesinde hazırlanan tasarının bağlı kaldığı prensipler açıklanmıştır.

GECEKONDU KANUNUN UYGULANMASI

Yasa Gecekondunun tanımını yapan ilk yasadır. Konusu olan gecekonduların ıslahı, tasfiyesi ve yeniden gecekondu yapımının önlenmesi için9, belediyelere arsa sağlanmasını öngörmektedir. Bu arsalar, Hazine, Özel İdare ve Vakıflar İdaresi dışındaki katma bütçeli dairelerin mülkiyetindeki arsa ve arazileri ile devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin belediyelere devrini sağlamaktadır. Özel mülkiyetteki arazi ve arsaların, yasanın amaçları doğrultusunda kullanılması için, bu arsa ve arazilerin sahipleri ile anlaşmak yada kamulaştırılması gerektiği belirtilmiştir. Belediyelerin bu yasada yazılı amaçlara tahsis edilmek üzere devraldığı arsa ve arazileri bu amaçlar dışında kullanamayacakları belirtilmektedir. Yasanın belirlediği hizmetlerin yürütülebilmesi için çeşitli kaynaklardan sağlanacak gelirler, belediyelerin adına açılacak özel hesaplarda toplanarak fon oluşturulması belirtilmiştir. Kanunun bu hükmünden anlaşılacağı üzere yürürlük tarihinden önce yapılmış bütün
yapılar, (yasanın çizdiği çerçevede ıslah etme, ıslah olası değil ise tasfiye etme ilkesi ile birlikte) af adı anılmadan bağışlanmaktadır.22. maddede ise ıslah ve tasfiyenin koşulları belirtilmektedir. Bu maddede 18 maddede verilen dolaylı hükmü açılayarak ortaya koymaktadır. Bu yasanın yürürlüğe girme tarihinden önceki yapılan yapılar hakkında verilecek kararlar bu maddede açıklanmaktadır: “Gecekondu ıslah bölgelerinde bulunup da belediyelere ait olan veya bu kanun uyarınca belediyelerin mülkiyetine geçmesi gereken arazi ve arsalar üzerinde, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan gecekondulardan bu sahalar için yapılacak imar ve ıslah planları ve mevzuat icaplarına göre olduğu gibi veya değiştirilerek korunması mümkün olanları, planın tanziminden sonra yapılacak bildiriden itibaren en geç 2 yıl içinde yönetmelik esasları doğrultusunda sahipleri tarafından imar ve ıslah edilir.”

İMAR KANUNU UYGULAMALARINDAKİ EKSİKLİKLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Kanun koyucu gecekondu yapılarının tamamen tasfiyesini düzenlememiş, tam aksine gecekonduların korunması ve yasallaştırılması sürecine destek olarak bunu hızlandırmıştır. İmar afları süreci ise gecekondu alanlarının yasallaştıran 775 Sayılı Gecekondu Yasası ile başlamıştır. Rant sağlanarak bir kent ekonomisi oluşturulmaya çalışılmış ve kent ekonomisi bu çarpık kentleşmeden yararlanmak ve faydalanmak istemiştir. Kanunlarda yasadışı yerleşimi önlemek için ıslah-imar planları üretileceği hükmü de yer almış, bu planlar yoluyla gecekondu alanları meşru hale getirilmiştir.

ARSA OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Hızlı kentleşme karşısında, ekonomik ve teknik yetersizlik içinde bulunan belediyeler, planlanmış ve altyapısı tamamlanmış arsa üretiminde yetersiz kalmıştır. Yükselen arsa maliyetlerinin konut sıkıntısını ve plansız kentleşmeyi tetiklemesi, merkezi yönetimin konuya müdahalesini zorunlu kılmış; 29 Nisan 1969’da kabul edilen 1164 sayılı Kanunla, İmar İskan Bakanlığına bağlı, Kamu Tüzel Kişiliğine haiz ve Döner Sermayeli Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü 2004 yılının Aralık ayında kapatılarak, görev ve yükümlülükleri Toplu Konut İdaresi’ne devredilmiştir.

1990 SAYILI KANUN ve TOPLU KONUT YAPIMI

1971’deki dünya petrol krizinin yarattığı ekonomik bunalımın kentler de yansıması ile yapı malzemesi, arsa, işçilik gibi konut piyasası girdilerinin fiyatlarındaki büyük artışlar konut fiyatlarında da artışa neden olmuş, dar gelirli halkın tasarrufları ile konut edinemeyişleri gecekondu yapımını artmıştır. Bu durumdan dolayı konut sorununu çözmeyen halk için gecekondu tek alternatif olmaktadır.

1976 yılında çıkarılan 1990 sayılı yasa ile gecekondu gene güvence altına alınmıştır. Bu yasayla 775 sayılı yasanının 1966 tarihine kadar öngördüğü af 1976 tarihine kadar uzatılmıştır. Konut sorunun çözümünde dar gelirli vatandaşlar önceliklidir. Devlet, kamu ve mali kaynaklarında faydalandırarak dar gelirli vatandaşların konut edinmesini teşvik etmiştir. Bunun yanında gecekondu alanlarında yaşayanların ise gerekli alt hizmetlerinden faydalanması ve bu alanlara hizmetlerin götürülmesi yerel yönetimler tarafından benimsenen bir davranıştır. Gecekondu kanununda bazı değişiklikler yapılması hakkındaki 1990 sayılı kanun TBMM’de kabul edilmiş ve 15 Mayıs 1976 yılında resmi gazetede yayınlanmasıyla yürürlüğe girmiştir.

KALKINMA PLANLARINDA İMAR POLİTİKALARI

1963 yılında ilk kalkınma planı olan I. Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulanmaya başlanmıştır. Mevcut gecekonduların iyileştirilmesi için gecekondu çevrelerinin haritaları yapılacak, arsaların mülkiyet ve kamu hizmetleri durumları araştırılacak, gecekonduların durumu tespit edilecektir.11 Belediyelerin gecekondu alanlarına kamu hizmetleri götürmeleri ve gecekondu sahiplerinin bu giderlere katılmaları sağlanarak, hiç oturulmayacak olan gecekondular içinde barınanlara yeni konutlar yapıldıktan sonra yıkılacak, iyileştirilecek durumda olanlara kredi ve ayni yardım yapılacaktır.

II. Beş Yıllık Kalkınma Planı ise 1968-1972 yılları için yapılmıştır. Bu planda konut sadece barınak anlamında değil, gelişmişliğin göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Konut sorununun iyi ve yeterli şekilde çözümünün sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeyi hızlandıracağından söz edilerek dar gelirlilerin bu taleplerinin karşılanmasında ancak devletin konut pazarına girmesinin bir çözüm oluşturacağı değerlendirilmesi yapılmıştır. Karma ekonomide devletin konut pazarının içinde yer alması; piyasaya arz edeceği ucuz konutlarla üretimi etkilemek, düzenleyici tedbirler almak; yapıcı ve alıcıya kredi sağlamak; konut üretimi programları yapmak, fiziki yerleşim planı hazırlamak ve altyapı sağlamak şeklinde olacaktır denilmiştir.12

Bu dönemde yapılan 3. Beş Yıllık Kalkınma Planında (1973-1977) ise konut yatımlarının düşürülmesi hedeflenmektedir. Planda konutla ilgili sorunlar ekonomik sosyal ve toplumsal açıdan ele alınmıştır. Özellikle konutla ilgili olarak mevcut konutların iyileştirilmesi önerilmiştir. Mülk konut veya kiralık konut edinmeye ekonomik gücü yeterli olmayan grupların barınma gereksinimlerini karşılamakta kamu sorumluğunun esas olduğu belirtilmiş ve bu amaçla kamuca tahsis edilecek altyapı gerekleri karşılanmış ve parselasyonu yapılmış alanlar tamamlanması ve bu arsaların dışında gecekondu yapımının engellenmesi öngörülmüştür.13

Planda önerilenlere rağmen kentlerde durum tam tersi olmuştur. Konut ihtiyacı giderilememiş ve iyileştirilemeyecek durumda olan gecekondular tasfiye edilmiştir. Gecekondu sayısında artışlar olmuş ve kentlerin çeperlerini gecekondu alanları sarmıştır. Kentin merkezine yakın olan gecekondu alanlarında ise kat artırımı şeklinde dönüşüm devam etmiştir.

YEREL SEÇİM POLİTİKALARIN İNCELENMESİ

Türkiye’de yerel yönetim seçimlerinin tarihini, seçimlerin yasal çerçevesi açısından üç bölümde incelemek olanaklıdır: İlk dönem, 1913-1963 yılları arasını kapsamaktadır. Bu dönem 2.Meşrutiyet, Tek parti ve Demokrat Parti dönemlerini kapsamaktadır. Tüm yerel seçimlerde çoğunluk sistemi uygulanmıştır. İl genel meclisi ve belediye başkalığı 1963 yılına kadar iki dereceli olarak uygulanmıştır.14 İkinci dönem, 1963-1980 yılları arasını kapsayan dönemdir. Bu dönem, yerel seçim mevzuatında en önemli ve temel değişikliklerinin yapıldığı yılları kapsamaktadır. Nispi temsil sistemine geçilmiş belediye başkanı seçimi tek dereceli olarak yapılmaya başlanmıştır. Üçüncü dönem 1984’den sonraki yılları kapsamaktadır. 1963 yılında yapılan seçimden başlayarak, belediye başkanları halk tarafından doğrudan seçilmeye başlanmıştır. Türkiye’de belediye başkanlarının halkın oyuyla doğrudan seçilmesine, 1961 yılında kabul edilen anayasadan sonra ve olağanüstü bir siyasi ortamda başlanmıştır.

1961-1980 DÖNEMİ YEREL SEÇİMLERİ: AP-CHP EGEMENLİĞİ

1961 Anayasası’nın ve yeni bir seçim yasasının çizdiği temel çerçevede, 1963, 1968, 1973 ve 1977 yıllarında olmak üzere dört yerel seçimin yapıldığı 1961-1980 döneminde seçim yarışması temelde AP ve CHP arasında geçmiştir.

Seçim
dönemlerinde ilk gündeme gelen “imar afları” olmaya başlamıştır.Affın geleceğinden emin olunan gecekonducular ve bu süreçten çıkar uman politikacılar için bu durum karşılıklı kazançtır.bu nedenle, gecekondu, artık barınma temelli bir sorun olmaktan çıkmıştır.Bu sürecin hem sonucu, hem de araçlarından biri olan imar affı uygulamaları artık toplum yararı amacından uzaklaşamaya başlamıştır; aynı zamanda, piyasa mekanizmasının sağlaşmasına neden olmuştur.Gecekondu, ilk kar etme güdüsünden uzak olarak, yalnızca barınma ihtiyacından kaynaklanan bir oluşumdu.İmar affı uygulamaları ile yasal niteliğe kavuşturulmaya başlayan gecekondulara, ıslah imar planlarından sonra kentsel rant ve kar güdüsü hakim oldu.

1960-1980’Lİ YILLARDA Kİ YEREL SEÇİMLERDEKİ PARTİLERİN İMAR KANUNU PROPAGANDALARI

ADALET PARTİSİ

Mahalli idareler yeterli kaynaklara sahip kılınarak kamu görevlerinin ifası ve yurt kalkınmasında tesirli kuruluşlar haline getirilecektir. Ülkemizde nüfus hızlı bir şekilde artmakta ve köylerden kasabalardan şehirlerimize büyük nüfus akımı olmaktadır. Tarımsal birtakım nedenler ve sınaî gelişme gibi etkenlerle hızlı bir şehirleşme cereyan etmektedir. Bir taraftan yeni kasaba ve şehirler meydana gelirken, diğer taraftan yeni şehirlerimiz kısa süre içinde nüfus yoğunlaşmasından ileri gelen hızlı bir şehirleşme karşımıza süratli çözümü gerekli sorunlar çıkartmaktadır.15 Bildirgede kent planlarının, sık değiştirilen ve uygulanmayan özelliklerinden söz edilerek, kent planlarının kentin çeşitli yönlerinde gelişmesini yâda aşamasını izleyen, gelişme, yaşama ve gereksinmelere göre revizyonu yapabilme esneği olan bir biçime kavuşturulması gereği üzerinde durulmaktadır. AP konut politikasının ana hedefini bütün ailelerin konut sahibi olmasını temin etmek olarak açıklamaktadır. Konut sorununun çözümü öncelikle kent planlaması ile ilgilidir. Gecekondu sorunu seçim kampanyasının ana temasını oluşturmuştur. Gecekondu sahiplerinin korkusuz ve endişesiz bir biçimde yaşamalarını devam ettirebilmeleri için 1973 Eylülü’ne kadar yapılmış gecekondu tapularının verileceği vaat edilmektedir. (Genel seçim Ekim ayındadır. AP yöneticileri ‘seçimden önceki aya kadar’ gecekondu yapın demektedir.) Ekonomik toplumsal gelişmeler sonucunda yoğun kentleşme alanlarında insan yaşamını yakından etkileyen hava, su ve kıyıların kirlenmesi gibi çevre sorunlarının yakından etkileyen hava, su ve kıyıların kirlenmesi gibi çevre sorunlarının ortaya çıktığına dikkat çekmektedir. AP ayrıca gecekondulara okul, yol, elektrik, su, yeşil alan, çocuk bahçesi gibi konularda öncelik verileceğini vaat etmiştir. AP, yerel yönetimlere büyük önem atfetmektedir. Adem-i merkeziyet sistemine vurgu yapmışlar ve bunu devlet yönetiminde verimi sağlamanın en önemli ilkelerinden biri olarak vurgulamışlardır. Bu dönemde gecekondu yapımının hızlanmasına göz yumulmuştur. (Gecekondulaşma dönemin muhalif basınında yoğun bir şekilde yer almakta ve muhalefet partilerinin iktidara karşı kullandığı en büyük silah olmuştur.) Gecekonduları gezen Demirel ‘’kuvvetimiz sizsiniz’’ diyerek var olan gecekondulara tapu verme sözünde bulunmuştur.16 İmar İskân Bakanı Haldun Menteşe oğlu 10.000 aileye tapu sözü verileceğini açıklamıştır. Gelişmekte olan ülkelerde, genelde, bireylerin gereksinimleri yasala mekanizmalarla ve mevcut devlet kaynaklarıyla karşılanamıyorsa, yasal olmayan mekanizmalar yasal olanların yerini alır. Bu yolla oy kazanmak da, Türkiye’nin siyasal sisteminden gelenekselleşmiştir.

“Castells’in (1983) tanımıyla kentsel popülizm, arsa, konut ve hizmet sonumu ile kitlelerden destek alarak, bu guruplar üzerinde siyasi bir güç kurma sürecidir.Kentte yaşayan bu karşılıklı çıkar ilişkilerinin sonuçlarına bakılacak olursa, kentsel popülizm bir anlamda kentsel arsa rantının yeniden dağıtılmasına bir müdahale biçimi olarak tanımlanabilir.” (Taşan, 1996, s.20)

Türkiye’de kentsel popülizmin en önemli sonuçlarından birisi imar affı uygulamalarıdır. Devlet, hukuka aykırı oluşmuş yapılaşmaları toplum yararı temeline dayandırarak yasallaştırmakta, bu yararın varlığına da siyasal iktidar karar vermektedir.

1950’li yıllarda başlayan hızla göç dönemindeki popülist politikalar toplumda denge yaratmıştır. 1970’li yılların sonunda değin, siyasal iktidarların politikalarına dayalı uygulamaların yarattığı hızlı kentleşmenin kent mekanındaki görünümü ve Türkiye kentlerinin başlıca özelliklerinden olan gecekondu bölgeleri, 1980’li yıllara doğru, kendisini üreten düzene başkaldıran alanlar haline gelmiştir.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ

CHP’nin konu ile alakalı tespiti konut ihtiyacında spekülasyon ve aşırı kar konusu yapılmaması yönünde olmuştur.

Kent sorunlarının su, elektrik, kanalizasyon, konut, temizlik, çöp, trafik, gıda olduğu söylenmiştir. Ayrıca İstanbul’un bir sanayi kenti olmasının önlenmesi gerektiği dile getirilmiştir. Kentlerin yaşamış oldukları sorunların temel sebebinin düzenlenemeyen imar planlarından kaynaklandığını ve bu nedenle imar planlarının süratle tamamlanması gerektiği ve bunları uygulayan teşkilatlarında kuvvetlendirilmesi gerektiğini dikkat çekmiştir. ‘’Köykentler Projesi’’ bu seçim bildirisinde yer almaktadır. Kalkınmayı köylüden başlatmayı hedeflemektedir. Hizmetlerin köye götürülmesi ve planlamaların hızla yapılmasını öngörmektedir. Köy kent ayrımının ortadan kaldırılmasını ve köyden kente geçişi ifade eden bir kavramdır. CHP; öncelikle su ve gecekondu sorunu üzerinde dururken: 220.000 kaçak gecekondu ile ruhsatsız 20.000 yapının bir kereye özgü olmak üzere affedilebileceğini Ankara için vaat etmiştir.17 İstanbul Belediye Başkan adayı Ahmet İsvan özellikle imar planlarının vatandaşın bilgisi dâhilinde yapılacağının sözünü vermiştir.18 Belediyelerin gelir sağlama yetki ve olanakları yasalarla genişletilecek, arsa değerlerindeki spekülatif artışlar engellenecektir. Kararlar geniş halk kitlelerine dayandırılarak alınacaktır. 1973 yerel seçimleri ile başlayan ve yeni belediyecilik akımı olarak kavramsallaştırılan harekete ilişkin olarak argüman kullanılmamıştır.

DEMOKRATİK PARTİ

1970 yılı bütçe görüşmeleri sırasında, daha sonra 41’ler olarak adlandırılan AP’li 41 milletvekili bütçeye karşı oy kullanınca Demirel hükümeti kendi partilerince düşürülmüştür. AP’den ayrılan bu muhafazakar grup 1970’de Demokratik Partiyi kurmuştur. DP, kentleşmeyi, sanayileşmeyi ve tarımda modernleşme ile kalkınmanın üç sacayağından biri olarak görmüştür.Büyük kentlerin nazım planlarının yapılacağı ve tavizsiz olarak uygulanacağı, ayrıca büyük kentleri duman ve diğer kirlenme sorunlarının ciddiyetle ele alınacağını ileri sürmektedir. DP, gecekondu sorunu üzerinde de ısrarla durmakta ve 1 Eylül 1973’e kadar yapılmış olan gecekondular için bir af getirileceğini belirterek, esas olarak gecekondu sorununun köküne inilmesi ve yeni arsa üretecek kurum olan Arsa Ofisine genel bütçeden daha fazla kaynak sağlanması gerektiği savunmuştur.

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin, 8-9 Şubat 1969’da yapılan Kongresinde, adı MHP olarak değiştirilmiş ve genel başkanlığa Alpaslan Türkeş
seçilmiştir. Türk Milliyetçiliği ülküsüne ve Türk için Türk’e göre Türk tarafından ilkesine dayanan yeni bir dünya düzen kurmak olarak özetlemektedir.(m.1)Tarım kentleri projesi ile merkezi köy uygulamasını pratiğe geçirerek dağınık vaziyette olan yerleşim yerlerini belli merkezlerde toplamak istemektedir. Bugün hangi vatandaşımız belediyelerden memnundur? Bazı sorumsuz kişilerce bazı belediyeler rüşvetsiz iş yapamaz hale gelmiştir. Belediye kapısı vatandaşlar için bir zülüm kaynağı haline gelmiştir. Belediyeler de çalışan ve bu müesseselerden maaş alan bazı açıkgözler, inşaat müteahhitliği yapmakta, usulüne uygun olmayan, oturulmaz tehlikeli olan çürük, ruhsatsız yapıları kullanarak ruhsat alıp vatandaşlarımıza zarara uğratmaktadır. Gecekondulara üvey evlat muamelesi yapılmaktadır. Buralarda yaşayan insanların pek çok sorunu vardır. Gecekonduların ancak seçimden seçime oy karşılığı tapu dağıtmak için hatırlandığını ve zaten kıt ve verimsiz olan belediye hiç faydalanmadığı ve gecekondu sorununun ancak şehre göç eden insanların verimli işlerde istihdamı ile çözülebileceğini öne sürmektedir.

MİLLİ SELAMET PARTİSİ

Kendisini inananların partisi olarak tanımlayan ve dayandığı temel felsefeyi ‘milli görüş’ olarak adlandıran MSP’ye göre, görüşü Türk ve kültür medeniyetinin özüne dayandığından millidir.19 1973 Yerel Seçimleri için seçim bildirisi hazırlayan tek parti olmuştur.Tanzim ve murakabe hizmetleri, amme hizmetleri, sağlık ve sosyal yardım hizmetleri, iskan hizmetleri, kültür ve eğitim hizmetleri, özel idare ile ilgili hususlar MSP, İskan Hizmetleri başlığı altında vatandaşların sağlıklı ve yeterli meskenlere biran önce kavuşmalarının temin edilmesi ve kentlerde huzurlu ortamın sağlanması, ayrıca yoksul ve dar gelirlere, konut ihtiyaçlarını karşılamak üzere, arsa verilmesi, gecekonduların yol, su, elektrik gibi medeni olanaklara kavuşturulması için belediye ve ülke koşullarının hazırlanması üzerinde durmuştur. Aşevi, yaşlı ve dar gelirlilere yardım, ucuz ekmek gibi projeleri pratiğe Ankara, İstanbul illerinde RP’li ve FP’li partilerle ilerleyen yıllarda aktararak başarılı olmuşlardır.

CUMHURİYETÇİ GÜVEN PARTİSİ

Ortanın solu kavramına karşı sağ bir Atatürkçülük yorumu geliştirmeye çalışan Güven Partisi;CHP’yi onun kurucusu Atatürk’ten ve Atatürkçülükten uzaklaşmakla suçlayarak kendisini, aşırı sol ve sağ ideolojilere karşı bir parti olarak tanımlamaktadır. Hızlı nüfus artışının ve sanayileşmenin tabii bir sonucu olarak Türkiye’de kentleşme hareketinin hızlandığı, hızlı kentleşmenin, kentlerin düzenli gelişmesini sağlamak üzere İmar planları süratle tamamlanacak ve bu planları uygulayacak teşkilat kuvvetlendirilecektir.Gecekondu sorunlarına ilişkin olarakta ise, gecekondularda oturanların menfaatlerinin korunması temin edilmektedir.

SONUÇ

Gecekondu kırsal alanlardan kentlere göç edenler için barınma gereksinimlerini karşılayabilecekleri uygun bir barınma yöntemi olarak ortaya çıkmıştır. Gecekondu denilen yerleşim biçimi kırdan kente göç ile beslenerek kendine özgü dinamikler yaratmıştır.

Dinamik ve kendiliğinden oluşmuş yerleşme düzenleri ile gecekondu bölgeleri -yasalara uygunsuz- ama yerel yönetimler ve siyasi iktidarlar tarafından, sosyal ve fiziksel hizmet götürme zorunluluğundan dolayı bir sorun olarak kabul edilmiştir. Gecekondu sorununu çözmeyen siyasiler imar affıyla mevcut gecekonduları yasallaştırmış ve sorunun çözmeye çalışmışlardır. Siyasiler ve seçmenler arasında bu durum bir ilişkiye dönüşmüştür. Bu ilişki sonucunda ve özellikle seçim dönemlerinde gecekonduda yaşayan seçmenlere yönelik vaatler sonucunda bir patronaj ilişkisine dönen bu yapıda bir fayda maksimizasyonu ortaya çıkmıştır. Siyasi partiler oy oranlarını artırmaya yönelik olarak gecekondulara yönelik bulundukları talepler sonucuyla oy oranını artırmaya çalışırken, gecekondularda yaşayan kesimde oy karşılığı sonucunda kanunsuz yapılaşma olan gecekonduların kanuni güvence altına almak istemişlerdir. Bu ikili fayda maksimizasyonunda gecekondulara yönelik rasyonel çalışmalar ve uygulamalar gerçekleşememiştir. Türkiye, elli yılı aşkın bir süredir plansız kentleşme olgusuyla karşı karşıya bulunmaktadır ve yıllar içinde üretilen politikalar, problemin daha da büyümesine engel olamamıştır. Ülkemizin nüfusu 77 milyonluk bir büyüklüğe yaklaşırken, hızla artan genç nüfus oranına paralel olarak ihtiyaçları da beraberinde getirmektedir. Barınma ve bir yuva sahibi olma ihtiyacı, bunların en başında gelmektedir. Bu en temel ihtiyacın karşılanması için ülkemizde geçmişte neler planlanmış, hangi kanunlar çıkarılmış ve nasıl bir uygulama yapılmış bu çalışmada ayrıntılı olarak değerlendirilmiş ve geçmişte yanlış uygulamaların sonucu ortaya çıkan çarpık yapılaşma üzerinde durulmuştur.

Bu süreçte kanun koyucu tarafından gerçekleştirilen İmar Kanunları’nın yerel seçimlerde parti propagandalarına yansımasına doğrudan etki ettiğini söylemek yerinde olacaktır. Oy oranını artırmaya çalışan siyasi partiler dönemsel olarak bu süreçte gecekondu kesimine yönelik ve gecekondu sorununa içeren söylemler ve argümanlar kullanmışlardır. Gecekondu kesimi bir güç haline dönüşmesi ile taleplerini daha güçlü dile getirmeye başlamışlarıdır. Bunun sonucunda gecekondu isteklerini ve resmi anlamda konutlarını belgelendirmek için söylemlerini dile getirmişlerdir. Bu talepler bir güç haline dönüşerek siyaseti şekillendiren bir mekanizma olarak siyasette yer almaya başlayarak karşılıklı bir ilişki haline dönüşmüştür.

DİPNOTLAR

1. Amos H. HAWLEY, Urban Society – An Ecolojical Approach, The Ronald Press Company, NY 1971, s.9.
2. Ruşen KELEŞ, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1980, s.70.
3. 1948 yılında büyük şehirlerde 25-30 bin gecekondu bulunmaktaydı. Bu sayı 1960’ta 240 bine yükselmiş, 1983 yılında ise 1, 5 milyona ulaşmıştır. Günümüzde gecekondu sayısının 2 milyon 200 bin dolaylarında olduğu tahmin edilmektedir.
4. DPT verilerine göre; gecekondulaşma oranı Ankara’da % 45, İstanbul’da % 21, İzmir’de ise % 18’dir.
5. Rusen Keles, 100 Soruda Türkiye’de Kentlesme, Konut ve Gecekondu, Gerçek Yayınları, İstanbul, 1983, s. 211.
6. İlhan Tekeli, “Yetmiş Yıl İçinde Türkiye’nin Konut Sorununa Nasıl Çözüm Arandı” Konut Araştırmaları Sempozyumu (1-2 Temmuz 1993), Konut Araştırmaları Dizisi-1, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, 1996b, S: 1-11.
7. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, bireylerin gereksinimleri eğer yasal yollar ve mevcut kaynaklar ile karşılanamıyor ise yasal olmayan sistem yasal olanın yerini almaktadır. Bunun en büyük sebebi ise siyasetçilerin oy kazanma arzusudur.
8. Ümit Özcan, İmar Mevzuatının ve Kentsel Toprak Mülkiyetinin İrdelenmesi, www. dapaturk.com, 2000.
9. Bunlar “iyileştirme”, “tasfiye” ve “yeni gecekonduların yapımını önleme” şeklinde sıralanabilir. Buna göre; ilk olarak, gecekondu bölgelerinin tespiti yapılacak ve ilgililerden beyanname almak suretiyle bu bölgelerin içinde veya dışında kalan gecekondu binaları tespit edilecektir. Bu tespitin ardından; ıslah, tasfiye ve önleme bölgeleri kurulacaktır.
10. Emlak Kredi Bankası, Toplu Konut İdaresi İmar İskan Bakanlığı
vb.
11. 1.Beş Yıllık Kalkınma Planı, 1963
12. 2.Beş Yıllık Kalkınma Planı, 1968
13. 3.Beş Yıllık Kalkınma Planı, 1973
14. Yerel Seçimler Panoraması 1963-1999, Birgül Ayman Güler, TODAİE, 2001
15. 1973 AP Seçim Bildirisi, Şehirleme Hizmetleri ve Çevre Sorunları
16. Süleyman Demirel, Seçim Konuşmaları, AP yayınları, 1969
17. Ankara Belediye Başkanı Vedat Dolakay
18. Milliyet, 21 Kasım 1973
19. MSP Seçim Beyannamesi, Fatih Yayınevi, İstanbul, 1973, s.15-16

KAYNAKÇA

* Amos H. HAWLEY, Urban Society – An Ecolojical Approach, The Ronald Press Company, NY 1971, s.9.
* Rusen Keles, 100 Soruda Türkiye’de Kentlesme, Konut ve Gecekondu, Gerçek Yayınları, İstanbul, 1983, s. 211.
* İlhan Tekeli, “Yetmiş Yıl İçinde Türkiye’nin Konut Sorununa Nasıl Çözüm Arandı” Konut Araştırmaları Sempozyumu (1-2 Temmuz 1993), Konut Araştırmaları Dizisi-1, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, 1996b, S: 1-11.
* Yerel Seçimler Panoraması 1963-1999, Birgül Ayman Güler, TODAİE, 2001
* 1973 AP Seçim Bildirisi, Şehirleme Hizmetleri ve Çevre Sorunları
* Süleyman Demirel, Seçim Konuşmaları, AP yayınları, 1969
* Ahmet Özer, Kent Yazıları, Karşı Yayınları, 1994
* Cevat Geray, Türkiye’den ve Türkiye’ye Göçler ve Göçmenlerin İskânı (1923- 1961), SBF Maliye Enstitüsü, 1962.
* Emre Kongar, Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Bilgi Yayınevi
* Erdoğan Bayraktar, Çarpık Kentleşme ve Gecekondu
* H. Kemal Karpat, Türkiye’de Toplumsal Dönüşüm, İmge Kitabevi, Aralık 2003.
* İlhan Tekeli, “Türkiye’de Kent Planlaması Düşüncesinin Gelişimi”, XXII. Yunus Aran Konferansı, 12
* Ruşen Keleş, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, İmge Kitabevi, Mart 1998 ayıs 2005
* Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi, Mayıs 2004.
* DPT, Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2001b.
* Tahire Erman, Kentteki Kırsal Kökenli Göçmenlerin Yaşamında Gecekondu ve Apartman, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Tarih Vakfı Yayını, 1998: 317-324.

CEM KEYSAN
PAÜ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ
TEZLİ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ
keysan_17@hotmail.com