Yazar: Cansu Gülay

Göçmen Kuş

Yorgunluk bir şal gibi üstünüzde dolaşırken Kader bu demek Umut parlak bir yıldız gibi kaymakta Varlık, bitkinlik değilse Bir vak’a, kim bilir bir fısıltı, bir vesvese İçinize döndünüz ve büzüldünüz Küstüm çiçekliğiniz tuttu Bugün açılmayı unuttunuz Pencerenizde sizi görmek isteyen bir umut meleğinin var olma sebebi, hayatına mutluluk katma fırsatını ve iyilik yapma imkanını kaçırmayın… Bir zamanlar yanlız yaşayan bir adam varmış. Göçmen kuşlardan birisi bu adama aşık olmuş, ilanı aşk etmek için adamın penceresine konmuş ve başlamış cama vurmaya… Adam pencereyi açmış ne istiyorsun diye sormuş? Kuş heyecanla ben sana aşık oldum, seninle kalmak istiyorum demiş. Adam olur mu öyle şey, görülmüş değildir bir kuşun bir adama aşkı diyerek kuşu kovmuş. Kuş ısrarla diğer günlerde gelmeye devam etmiş. Her gelişinde adam sinirli bir şekilde kuşu kovmuş. Defol seni bir daha buralarda görmek istemiyorum demiş. Kuş yalvarırcasına son kez ne olur izin ver! Seni çok seviyorum, seninle birlikte kalan yaşamı paylaşalım demiş. Adam yine kuşu kovmuş. Günler geçmiş kuş görünmez olmuş. Derken kış gelmiş. Bir kar, bir fırtına, buz… Kış sert ve uzun geçmekteymiş… Adam yalnızlıktan sıkılmış, keşke kuşun teklifini kabul etseydim diye düşünmeye başlamış. Birlikte bu soğuk ve uzun kış günlerinde birbirimizi eğlendirir, can yoldaşı olurduk demiş. Karar vermiş, kuşu bulup kalan zamanlarını mutlu geçirmek için dalmış ormana. Kuşu bulamamış ancak başka kuşlara rastlamış. Durumu anlatmış ve bu kuşu nerede bulabileceğini sormuş. Kuşlar iç geçirerek be adam sen...

Devamını Oku

Türklerin İlme Kazandırdıkları

İlim; bilmek, öğrenmek, yeni şeyler bulmak için yeni bir şeyler elde etmektir. İlimle uğraşmak, insanlığa yeni buluşlar sunmak, insanların yaşamlarını kolaylaştıracak alternatifler sunmak çok zevkli şeyler olsa gerek. Türk ve İslam tarihinde insanlığın bugün kullandığı bir çok şeyin temeli atılmış veya yapılmıştır. Tıp, astroloji, coğrafya, matematik… gibi bir çok alanda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bir İbni Sina Piri Reis ilme önem veren ilim adamlarıdır. Avrupa’da birçok üniversitede İbni Sina’nın yazmış olduğu kitaplar okutuluyor. Piri Reis dünya haritasını çizen, dünyanın yuvarlak olduğunu ilk söyleyen coğrafyacıdır. Matematiği ilk bulan Cabir’dir. Matematik onun öne sürmüş olduğu esaslar üzerine kurulmuştur. Bazı şeyleri bizim bulmamıza rağmen Arupalıların bizden alıp kendi isimleriyle kullandıklarını duymuştum. Örneğin Pisagor üçgenini Pisagor’un değil Ömer Hayyam isimli birisinin bulmuş olduğu öne sürülüyor. Günümüzde Türkler tarafından bilimsel çalışmalar yapılmıyor değil, yapılıyor ama bilim adamlarına gereken değeri vermediğimiz için Amerikan laboratuarlarında ya da Avrupa’da yapılıyor. Tabi ki bize faydası olmuyor. Örneğin Behçet hastalığın Behçet isminde bir türk doktorun Avrupa’da bulmuş olduğunu duymuştum. Dünyada başka bilim adamları tarafından da buluşlar olmuştur. Bugün her yerde kullandığımız güç kaynağı elektriği bulan Edison her elektrik gidişinde eminim ki hayır duası alıyor. Japonlar teknoloji alanındaki gelişmelerle isimlerini duyuruyor. Biz de duyuracağız ama şartlar gerekli konuma gelirse. Bilime önem verirsek ülke olarak kalkınırız. Teknolojiye önem verirsek ordumuz da gelişir. Ürettiğimizi satarız böylece milli gelirimiz yükselir. Son olarak diyeceğim bilime önem veren, öğrenmeyi seven bir toplum...

Devamını Oku

İnsanı Eyleme Geçiren Güzel Sözler

HER ŞEY SENİNLE BAŞLAR!!! “İnsan isterse” adlı kitaptan derlenmiş yazılardır… Okumanızı tavsiye ederim. Okuduğum da çok etkilenmiştim ve sizlerle paylaşmak istedim… Umarım sizler de beğenirsiniz ve umarım sizleri de eyleme geçirir bu sözler…   “Asla vazgeçmeyin. Dünya da hiçbir şey ısrar etmenin yerini alamaz. Yetenek alamaz dünyada yetenekli ama başarısız insandan daha çok ne var? Deha alamaz uygulamaya sokulmamış deha, atasözü gibidir. Tek başına eğitim alamaz, dünya başı boş gezen insanlarla doludur. Israrlı ve kararlı olmak tek başına bir güçtür.”Calvin CoolidgeABD Eski Başkanı “İnsanoğlunun içinde uyuyan güçler vardır. Kendisi bilse şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmez. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçirebilse, o kişinin hayatında büyük bir devrim olurdu.”Sweet Marden “Sen neye hazırsan, o da sana hazırdır!”Mark Victor Hansen “Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız çoktan kaybetmişsinizdir. Dışarıki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki başarı, ancak onu istediğiniz takdirde gelecektir. Her şey insanın kafasında biter. Alt edildiğinizi düşünüyorsanız, alt edilmişsinizdir. Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz. Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız. Yaşam savaşını kazanan her zaman, en güçlü ya da en hızlı olan değildir. Er ya da geç kazanan kişi, kazanacağını önceden düşünebilen kişidir.”Arnold Palmer “İhtiraslar, geminin yelkenlerini şişiren rüzgardır. Bazen gemiyi batırdığı olur, ama onsuz gemi, yerinden kımıldayamaz…”Voltaire “Yenilmesi gereken ilk düşmanlar öfke ve umutsuzluktur.”Colette “Düşünmek kolaydır, uygulamak güçtür. Dünya da en güçlü olan şey de, insanın bir şeyi düşüncesine göre uygulamasıdır.”Johann Von Goethe “Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil hazmettiklerimizdir, bizi zengin...

Devamını Oku

Cansu Gülay

16 Ekim 1989’da Kayseri’de ailemin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim. İlköğretime Burhan Dinçbal İlköğretim Okulunda başladım. Daha sonra Şükrü Malaz İlköğretim okulu ve Besime Özderici ilköğretim okulu olarak iki okul değiştirdim. Lise öğrenimimi Sümer Lisesin’de tamamladım. Yazı yazmaya merakım orta okul yıllarında başladı. İlk olarak günlük ile başladım. Daha sonra amatör olarak kendimce küçük yazılarla devam ettim. Yazı yazmak benim için bir tutku haline geldi. Duygu ve düşüncelerin daha çok yazı ile ifade edilmesi benim için hep ayrı yer tutmuştur. Nasıl ki resim yapmak, bir filmi icra etmek ve bunun gibi bir çok şey sanat ise yazı yazmak da benim için bir sanattır. Yazarak duygu ve düşüncelerimi daha iyi ifade ettiğime inanıyorum. Yaşam ve psikoloji içerikli kitaplar ilgimi çekmektedir. Necip Fazıl ve Canan Tan’ın eserlerini okumaktan büyük zevk alıyorum. Hayatta herşeye rağmen yaşamanın çok güzel olduğuna inanırım ve ona göre yaşarım. YazılarımYanımda KalTürklerin İlme KazandırdıklarıGöçmen KuşSon Ziyaretİnsanı Eyleme Geçiren Güzel SözlerTürk Kalanlar Parmak Kaldırsın!Umutlarımız ve HayallerimizDünden BugüneHayata DairMutluluğun AnahtarıHayata DairPeki Ya Siz Karşı Pencereye Geçtiniz mi?Yıldızlar ve...

Devamını Oku

Umutlarımız ve Hayallerimiz

İnsanlar yaşamları boyunca çoğu kez hayallerle yaşarlar. Hayallerimizi gerçekleştirmek bize bağlıdır. İnsanın hayalleri olduğu gibi umutları da olmalıdır. Gerçekleştirilmesi gereken umutlar…… Umutlar, beklentiler, hayaller yaşamımızda her zaman yer alırlar. Mesela üniversiteyi kazanmak hayali! Bana göre hayallerin en güzeli. Zaten bu hayalim gerçekleşsin başka hayal kurmam. Tek kelimeyle muhteşem bir şey! Her hayalin içinde umut vardır. Her umudun içinde de hayal…… Umudu olmayan, her şeyden pes etmiş, yaşaması için herhangi bir nedeni olmadığını düşünen kişidir. Umut etmek, hayal kurmak, bunlar olmalı ki yaşam güzel olsun, hayat anlamlı olsun. Her hayal gerçekleşmez. Yalnız öyle hayaller vardır ki insanı yaşama bağlar, mutluluk verir. Umutlarımızın gerçekleşmesi için elimizden gelen her şeyi...

Devamını Oku

Dünden Bugüne

İnsanlar hayatın her döneminde bir önceki durumun ya da anın analizini yapar. “Dün neydim bugün ne oldum?” Her anımızda mutlaka eskiye yönelik düşüncelerimizi yeniden gözden geçirir, geçen zaman da fikirlerin düşüncelerin değişikliğe uğradığını görürüz. Zaman geçtikçe insanla ilgili her şey değişiyormuş demek ki… Bir gün şöyle bir geriye bakıp düşündüğümüz de artık bize hoş gelmeyen o kadar çok şeyle karşılaşırız ki hatta sonradan “Ben nasıl böyle bir şey yaparım?” diye kendimize sorup düşünürüz. Bu en ufak bir konuda da böyledir. Önemliliği olan konularda da böyledir. Zaman her şeyin ilacıdır derler; ama bizler sabırsızlık gösterip bu aceleciliğimizden dolayı hata yapmaya mahkumuz. Durup düşüneyim demeyiz. Zamanla birlikte hayat da ilerliyor ve değişiyor. Kendime baktığım da çoğu şeyden haberi olmayan masum bir çocuk, şimdi ise pek çok tecrübe yaşamış, neyin ne olduğunu biraz da olsa anlamış biriyim. Bu yaşadıklarımla ben ve zaman ilerliyoruz. Şimdi durup düşündüğümde geçmişin geçmişte kaldığını, geçmişte ki pişmanlıklarım ve iyi olduğuna inandığım olaylarla yaşıyorum. Giden gidiyor, bizim için geçmiştekilerden ders olarak yaşamak, şu anki yaşadıklarımız ve gelecekteki yaşayacaklarımızla hayatı devam ettirmek önemli olmalıdır. Geçmişteki deneyimlerimiz ve bazı şeyler yapmamıza engel olabilir. Ama o yaşadıklarımız olmasa şu an nasıl ayakta durabiliriz? İşte her şey birbirine pamuk ipliğiyle bağlı. Önceki yaşadıklarımız olmasa şu an da olmaz eskiler olmasa yeniler de olmaz. Böylece bizler  geçmişi olmazsa geleceği de olmayan ve elindeki o geçmişle ayakta durabilen kişileriz. Hani derler ya nasıl başlarsa...

Devamını Oku

Hayata Dair

İnsan geriye dönüp de hiç düşünür mü acaba bugüne kadar yaşadığım duyguları ilk ne zaman yaşadım, diye. Bilirsiniz ya işte, ilk heyecanı aşkı, korkuyu, utanmayı, bencilliği, kıskançlığı.Bugüne kadar neler değişti hayatımızda? Bu duygularınızdan körelenler oldu mu ya da üstüne ekleyipte yaşamınıza götürdüğünüz? İlk ne zaman bir bencillik yaptınız? Karşınızdaki insanı düşünmeden ne zaman “İLK ÖNCE BEN” dediniz? İlk ne zaman birisini kıskandınız? İlk ne zaman aşık oldunuz? Ayaklarınızın yerden kesildiğini, içinizde tuhaf duyguların belirdiğini ilk ne zaman fark ettiniz? İlk ne zaman utandınız? Yanlış bir şey söyleyip de pişman olduğunuz zaman mı? İlk ne zaman korktunuz? Yalnız kaldığınızı hissedip bir şey yapamamanın verdiği acıyla mı yoksa ilk kez ölümü düşünüp içinizin ürperdiği zaman mı? İlk heyecanınızı hatırlıyor musunuz? Bu heyecan çok sevdiğiniz birisine kavuşmanın verdiği heyecan olabilir mi? İnsan dünyaya gönderilmiş; ama gönderilirken de bazı duygular verilmiş yüreğine. Verilmiş ki bu duygularıyla hareket etsin, aklını kullanıp hayatına yön versin diye. Siz ileriki hayatınız için bir yön belirlediniz...

Devamını Oku

Son Ziyaret

Her şey bir cumartesi başladı. Uykusuz ve yorgun bir gecenin sabahı duyduğum bir tıkırtı ile uyandım. Sabahın bu vaktinde top atılsa uyanmayacak kadar derin uykudayken böylesi küçük seste nasıl uyandığımın şaşkınlığındaydım. Birkaç dakika sessizliği dinledim, ardından yine o tıkırtı! Etrafa baktım kimse yoktu. Sonra yine aynı ses! Birden gözüm cama takıldı. Yatağımın hemen yanındaki pencerede tül perdenin ardında bir gölge olduğunu farkettim. Biraz ürkerek; ama daha çok merakla hızla açtım perdeyi. Gördüğüm şey beni şaşırtmaya yetmişti: küçük bir kuş! Perdeyi açtığımda kaçmamıştı. Sarı minik bir gagası, simsiyah tüyleri ve en az tüyleri kadar siyah gözleri var. Gözlerimin içine baktığını hissediyorum. Minik adımlarıyla pencereye yaklaştı. Aç veya üşümüş olabileceğini düşündüm. Koşarak mutfaktan bir parça ekmek getirdim, ufaladım yemedi. İçeri girmek istediğini düşündüm, camdan uzaklaştım ama onunda adımları geri geri gitti. Çok fazla uykum vardı ve soğuk hava beni üşütmüştü. Camı kapatıp uyumaya devam ettim. Gözlerimi yeniden açtığımda hava yarı kararmıştı. Ve ben ter içindeydim. Hızla yataktan kalktım. Yastığım göz yaşlarımla sırılsıklam olmuştu. Neden ağladığımı bilmiyordum ve rüyamda ne gördüğümü hatırlamıyordum. Ani bir hareketle camı yeniden açtım. Birkaç siyah tüyden başka bir şey yoktu. Birkaç gün sonra olanları unuttum ve uzun bir süre hatırlamadım. Ta ki o cumartesiye kadar… O cumartesi evden çıktığımda hava oldukça soğuktu. Atkımla yüzümü gözlerime kadar sarmıştım ki sokaktaki hemen hemen herkes benim gibiydi. Yolsa yürürken hep önüme bakar kimseyle göz göze gelmekten pek hoşlanmam; ancak nasıl oldu...

Devamını Oku

Mutluluğun Anahtarı

Hayatımda ilk önce sevmeyi öğrendim. Çünkü sevdikçe kendimi hissettiğimi gördüm. Bir insanı affetmenin aslında bana çok şey kazandırdığını ve bu yüzden her şeye rağmen o insanı affetmem gerektiğini öğrendim. Bana değer veren insanların çok yakınımda olduğunu; fakat gözlerimin yine uzaklarda olduğunu anladım.Dostuma “benim için önemlisin” sözlerini sarf etmenin güzelliğini ve bir bakışın bile çok şey ifade ettiğini öğrendim. Çünkü gözlerin kelimelerden daha değerli olduğunu ve hiç bir zaman yalan söylemeyeceklerini biliyorum. Hayatımın bazı devrelerinde üzüntümün, sevincimin veya mutlu bir anımın telefon tuşlarına bile sığabileceğini anladım. Zaman zaman kendi içimde yanmaktan ve daha sonra bu alevin bana kalan küllerini yüreğimden kovmaya çalışmaktan yorulduğumu hissediyorum. Ve ben “beni” yaşamak istiyorum. Mutluluğun sırrı mutluluğun anahtarını bulmakmış, acaba biz o kapıyı açmayı başarabilecek...

Devamını Oku

Hayata Dair 2

Hayat! Her gün farklı bir şekilde, farklı bir rengiyle çıkıyor karşımıza. Bir nehir nasıl ki dur durak bilmeden akıyorsa hayat da bizi önüne almış hiç durmadan akıyor. Kimisi acılarla katılıyor yaşama, kimisi mutlulukla kimi umutla bağlanıyor kimi umutsuzca. Hayat önce üzerinde tek bir çizgi olmayan adeta kapağı açılmamış bir kitap olarak sunuldu herbirimize.  Bizler yazdık kendi hayat hikayelerimizi. Anlamlı anlamsız, iyi kötü, mutlu mutsuz bir şekilde içindeydik hayatın. Peki neydi hayatı hayat yapan şeyler? Neydi bizi sarıp sarmalayan hayatın içinde? Belki ilk başarı kazandığımız, belki ilk yenilgi kaybettiğimiz, kimi zaman paylaşımlarımızdı, çoğu zaman kırgınlıklarımız, dinlediğimiz o şarkı ya da yalnızken okuduğumuz o şiir. Yaşam neyi gerektiriyorsa onu yaşadık, yaşamak zorundaydık. Bir yazar bir romanı nasıl şekillendiriyorsa biz de hayatı öyle şekillendirdik. Yapmış olduğumuz her bir iyilik, karşımızdaki insana küçük bir tebessüm, paylaşımlarımız, güzele iyiye dair her şey yaşamımızı binbir renkli bir gül bahçesine, yapmış olduğumuz her bir kötülük, her bir haksızlık, ufak da olsa ya da kötülüğe yanlışa dair her şey yaşamımızı zifiri bir karanlığa çevirdi. Belki isteyerek belki istemeyerek iyisiyle kötüsüyle bu hayatın içindeyiz ve hayat bir roman yazılmamış. Ve bu romanı yazmak bizim elimizde. Şimdiye kadar kötü bir yazar olmuş olabilirsiniz. Ama nasıl ki bu romana başlayan sizlerseniz unutmayın ki  BİTİRECEK OLAN DA...

Devamını Oku

Peki Ya Siz Karşı Pencereye Geçtiniz mi?

Düşünüyorumda acaba hayatımız boyunca hiç karşı pencereye geçip izledik mi? Kavgalarımıza kırılan dökülenlerimize alışkanlıklarımıza sevinçlerimize pişmanlıklarımıza bambaşka açıdan bakarak hesaplaştık mı hayatımızla? Dürüst olmak gerekirse ilk defa şuanda ben böyle bir şey düşünüyorum. Ve yine şuan farkettimki aslında üstünde ciddi durmam gereken bir konu bu. Düşünsenize hayatınızın bir film ve siz bunu oturmuş izliyorsunuz. Yani başrol oyuncusu olduğunuz izleme imkanı elinizde ve siz sanki tanımadığınız birini izleyip eleştiri yapıyorsunuz. Böyle bir şey yapmak insanlar için çok zor. Bazen ”haksızlık mı ediyorum” diyorum ama galiba insanın doğasında var bencillik… Belkide bütün yanlışlıkların kilit noktası burada yatıyor. İnsan kendini asla ikinci plana atamıyor. Her ne kadar eleştiriye açığım ve özeleştiri yapabiliyorum dese de… Çünkü bence yaptığı öz eleştirinin çoğunuda inanarak yapmıyor. Ancak karşısındaki hatasını yüzüne vurunca aklı bşına geliyor; ama yinede ben merkezciliği elden bırakmayıp hatasını kendiside bildiği halde asla itiraf etmiyor. Bir ikinci sorun ise, insan hiçbir zaman ”ben nereye gidiyorum” demiyor. Varsa yoksa günü kurtarmak. İşte bunlar sadece birkaç hata ve insan bnları ancak karşı pencereye geçince görebiliyor. Örneğin sabah kalkıyoruz peki o gün için ne yapıyoruz? Ben karşı pencereye geçince bunu gördüm. ”Ben bugün için bugünü ölümsüz, değerli, verimli ya da nasıl adlandırırsanız öyle kılmak için ne yaptım?” İşte bu sorunun cevabı kocaman bir boşluk. Hayat böyle basit olamaz. Ben bu dünyada varsam var olduğumu belli etmek zorundayım. Görüyorsunuz ya daha pencereden yeni bakmaya başladık; Galiba bunu kelimelere...

Devamını Oku

Türk Kalanlar Parmak Kaldırsın!

Bizlerdik yani gençlerdi, bu vatana sahip çıkacak olan. Koruyacak ayakta tutacak, çağdaş bir seviyeye ulaştıracak… Öylede yaptık galiba!.. Batı ülkelerine özenip örf ve adetlerimizi unutmadık! Bombalar atıp kendi ülkemizi kargaşaya sokmadık! Resim, müzik gibi sanat dallarını gezip eğlenmeyi hayatımızın tek gayesi gibi görüp her şeyi boş vermedik! Aşk sevda gibi hevesleri abartıp geleceğimizi hiçe saymadık! Daha ne ister ki insan?!..Gözümüzü açmakla görmüş sayılmayız, görmek beyinde başlar aslında. Neden hiç kimse kendi ülkemizdekilerle yetinmek istemez de hep Avrupa ülkelerini, orada yaşayan insanları, onların yaşantısını örnek alır? Neden kimse titanik filmini unutmaz da o kadar gencimizin şehit olduğu, mesela Dumlupınar olayına hiç değinmez, bu olayı film olarak sinemaya taşımayı istemez? Ölümün kaçınılmaz olduğunu anlayan askerlerimizin son nefeslerini verirken söyledikleri ”VATAN SAĞ OLSUN” cümlesi ve askerlerimizin bu muhteşem hikayesi kaç istinâî kişiyi etkiliyor? Pek çok kişininde bu olayı bilmediğinden de eminim aslında. Tarih sayfalarına sıkışmış kaç kahramanımızın ismini biliyoruz? Vatan için neler hissediyoruz? Ülkemizi ve kültürümüzü kendi ellerimizle yozlaştırıp yok eden bizleriz. Biz sahip çıkıp kollamazsak ABD başkanı, PKK gibi terör örgütüne bile yazdığı mektupta saygı sözcükleri sarf ederken, ülkemize gönderdiği mektuplarda tabi ki en sert dili kullanır. Anlamıyorum, ya biz ülkemizden vazgeçtik, ki ondan sahiplenmiyoruz ülkemizi ve değerlerimizi ya da damarlarımızdaki asi kan atalarımızla birlikte yok...

Devamını Oku

Yıldızlar ve Ben

Sonunda koskoca bir cuma gününü de bitirdim. Gece olmak üzereydi. Balkona çıkmaya karar verdim.Balkona çıktığımda gecenin karanlığında etrafı aydınlatan bir tek yıldızlar vardı.Yanımdaki sandalyeye oturdum.Yıldızlara baktım biraz kıskandım onları, o kadar parlak ve görkemli duruyorlardı ki. Onları kıskanmayana aşk olsun. Sonra yıldızlara bakarak dedim ki: ”Biraz da siz beni kıskanın, siz milyonlarcasınız, ben ise bir taneyim” Aralarında en büyük olan, görkemli, parlak,en güzel olan bana göz kırptı. Yanıp söndü. Sanki dediklerimi anlamışcasına. Neden bilmiyorum yıldızlar bana bir anda yalnız olduğumu hatırlattılar.Onlar o kadar çoktu ki… Onları izlemeye devam ettim.İçimden bir anda üniversite sınavı geçti. ”Kazansam o kadar mutlu olacağım ki” dedim ve bir yıldız kaydı.O yıldızın kayması da bana san ki bi şey fısıldadı: ”KAZANACAKSIN”   Etrafıma bakındım sadece yıldızlar ve ben vardm YILDIZLAR VE...

Devamını Oku

Yanımda Kal

Mesafeler insanları birbirine yaklaştırır diye avunuyorum aylardır. Hani olur ya bir gün ayrı düşeriz diye…. Oysa ben yıllardır seninle yaşamaya öyle alıştım ki… Belki de benim için ailemden sonra en değerli insan ve vazgeçemeyeceğim tek kişisin. Bugüne kadar onlarca mektubu açıp okuduğumda arkadaşlığımız hala en ince ayrıntısına kadar gözümün önünde… Çünkü en güzel yıllarımızı en güzel şekilde bazen de birbirimize zehir ederek ama en önemlisi birlikte geçirdik. Ve birbirimize en ihtiyacımız olduğu zaman gece saat kaç olursa olsun ya telefona ya da kağıt kaleme sarılırdık. Anlattık birbirimize her şeyi, insanlara söyleyemediklerimizi, yaptığımız yanlışların nedenlerini… Sanki birbirimize ispat etmek zorundaydık. Oysa sen beni adın gibi biliyordun ben de seni… Ama yazmak yinede rahatlatıyordu beni… Zaten ya hep mutlu anlarımda sarılırdım kağıda kaleme ya da sana ihtiyacım olduğu zamanlarda… Ama hiç birinde beni anlayabilecek misin acaba, diye düşünmedim. Çünkü yazdığım insan beni tüm karmaşıklığımla anlayan tek insan: DOSTUM! Bir dost… Akrabadan bile daha değerli; çünkü onu kendin seçiyorsun. Birlikte olmak, ilgilenmek ya da sevmek zorunda olmadığın biri… Ama onu çok seviyor, ona güveniyor ve her şeyini anlatıyorsun. Bundan daha değerli ne olabilir? Ama bazen şaşırıyorum kendime onca zıt yönlerimize karşı nasıl seninle dost oldum diye… Daha da garibi bu kadar zıt yönlerimize karşın bazen kendimi senin gibi düşünürken ve davranırken yakalıyorum. Ve seninle konuşmaya o kadar alışmışım ki, bir şey düşündüğümde senin ne diyeceğin aklıma geliyor ve cevap veriyorum kendi kendime...

Devamını Oku