Normal şartlarda bu davanın reddedilmesi gerekirdi ama Anayasa Mahkeme’sinin geçmişte almış olduğu kararları göz önüne aldığımız da davanın kabulüne hiç de şaşırmamıştık. Ve mahkeme bugün davayla alakalı “işin şekil yönünden incelenmesine” karar verdi. Oysa ki Anayasa Mahkemesi Raportörü davanın reddedilmesi yönünde görüş beyan etmişti. Gerçi raportörün görüşü mahkeme açısından bir bağlayıcılık taşımaz ama hukuk kuralları açısından kararın bu şekilde verilmesi gerekirdi ama verilmedi.
Meseleye bir de şu açıdan bakacak olursak : bir kanunun iptal edilmesi için onun yasalaşmış olması gerekir, referandum süreci bitmemiş, yasalaşmamış bir kanunu iptal etmeyi bırakın, hakkında görüşemezsiniz bile. Çünkü ortada sürecini tamamlamış bir kanun metni yoktur, olmayan bir şeyi de inceleyip, hakkında hüküm veremezsiniz. Maalesef ülkemizde öylesi olmadık işler oluyor ki en olmaz dediğimiz şeylerin bile olmasına şaşıramaz hale geldik daha doğrusu biz gelmedik de bizi bu noktaya getirdiler.
Anayasa’nın 148. maddesi bu konuda gayet açık : “Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve T.B.M.M içtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler Anayasa değişikliğinin şekil bakımından denetlenmesi ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır.” Sonuçta Mahkeme henüz kanunlaşmamış bir metni “şekil yönünden inceleme” kararı aldı. Muhtemelen 5 Temmuz’da da karara bağlayacak. Mahkeme daha önce T.B.M.M’de 411 oyla geçen ve başörtüsünü yasağını önünü açan anayasa değişiklik kanununu önce şekil bakımından inceleyeceğini açıklamış ama sonra her ne hikmetse karar vereceği gün esasa girerek kanun değişikliğini iptal etmişti. Sayın Bülent ARINÇ’ın belirttiği üzere “sui misal ,emsal olmaz” ama yaşadığımız da bunca tecrübe var. Temenni ederiz ki mahkeme kötü örneği örnek almaz da incelemesini şekil yönünden yapar. Zaten şekil bakımından da görüşmeler esnasında herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını göz önüne alırsak, mahkemenin vereceği kararın “davanın reddi” şeklinde çıkacağı kanaati, geçerlilik kazanacaktır. En azından hukukun işlevselliğinin ve T.B.M.M’nin etkinliğinin devamı adına umudumuz bu yöndedir. Aksi bir karar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni dolayısıyla da milli iradeyi yok sayma anlama gelir ki bunu düşünmek dahi istemiyorum.
5982 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un önü sürekli tıkanmaya çalışıldı. Önce 60 güne indirilen referandum süresi ve referandumu seçim kanunu kapsamına alarak eski hali olan 120 güne çıkarılmasını kabul eden Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı şimdi de Anayasa Mahkemesi’nin karar süreci. Bu engeller de aşılacak ve sonucunda hukukun üstün geleceği bir kararın alınacağından şüphem yoktur.Hukukun bir gün herkese lazım olacağı tezini asla unutmayalım
ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN