Eğitim konusu üzerinde de bana göre farklı olduğunu düşündüğüm bir açıdan bakılması gerekmektedir. Düşüncelerimi açtığımda bana, “Biz onları sen doğmadan önce, ansiklopedilere yazmıştık.” diyeceklerdir. Ama benim elimde fazlaca bana kendini kanıtlamış kaynak olmadığından kullandığım kaynak ekseri yakın çevremdir. Çevremdeki gül kokulu çocuklarımızı incelediğimde hazin sonuçlar maalesef gözlerimi doldurmaktadır.Lise son döneme gelene kadar “ağaç yaşken eğilir“ atasözümüzün gereği hiç cidden bir meslek öğrenmiş çocuklarımıza rastlayamıyorum. Onlarda örneğin söz konusu tıp olduğunda asla doktorluk dışında herhangi bir mesleği gururlarına yediremiyorlar. Bir radyoloji teknikeri olmayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Hedefin nedir sorusuna “Tıp“ diye cevap veren bir çocuğumuza “Hemşirelik mi?“ diye sorsanız, programlanmadığı bu diyalogda şok olurdu. Ama hedefine yaklaştıkça işin aslının böyle olmadığını anlamaya başlayan bebeğiniz büyük bir depresyon içinde en sonun da “ tıp olsun da nasıl olursa olsun “ düşüncesiyle ambulans şoförlüğüne bile talip olsa da ulaşamayabiliyor.
Benim burada anlatmak istediğim olayın özü şudur. Lütfen çocuklarımızın beynini en kutsal şey üniversite okumakmış gibi doldurmayalım. Okumazsan yanarsın nidaları ile onları kandırarak bir meslek sahibi olmalarını önlemeyelim. Yüksek okul okumanın dışındaki bütün diğer işlerinde en az yüksek okul okumak kadar yüce olduğu gerçeğini onlara öğretelim. Özel dershanelerin daha az para kazanmalarından hiç korkmadan. Ama sanat ve sanatçılara verilen değer ya da verilmeyen değer ve destek velileri aksi yöne doğru yönlendirmektedir. Çocuklarımızın yüksek ve ulvi olduğuna inandıkları şeylerin peşinden gitmeleri kesinlikle doğrudur. Ama çocuklarımız yetkili ağızlardan her şeyin yerli yerinde ulvi olduklarını öğrenmeli ve özendirilmelidirler.
Bu nedenle kesintisiz eğitim, zorunlu eğitim kavgalarını da bir türlü anlayamamışımdır. Acaba siyasi nedenlerle sürdürülen bir kavgamı olmuştur? Mecburi eğitim olsun ama neden, sekiz yıl veya on bir yıl hiçbir sanata eğilmeden kesintisiz eğitim olsun. Bence çocuklarımız daha birinci bilemedin ikinci sınıfta iken eğer spora yatkın ve eğilimli ise derhal eğitimi o yöne yönlendirilebilsin. Ara meslekler de tanıtılsın ve özendirilsin. Ara meslek tercih eden bir aday mecbur kaldığı için değil sevdiği için mesleğini icra etsin.
Mesleğini severek icra edebilen, yasaların koruma altına alabildiği bir ağaç oymacısı, ağaç ustası kim bilir sevimli dünyasında bize neleri gösterir hatta tarihin bilemediğimiz değişik bir yolunda çıkaracağı yolculukta hangi gizemli sırlarını sunardı? Bugün özensiz bir şekilde üzerinde oturma fırsatını bulabildiğimiz bir piknik masasının, belki de Kuzey Amerika veya İtalya’nın hangi ormanlarından ne şekilde bize ulaştığının hikâyelerini kendisiyle gurur duyan ağzından dinlemek ne kadar keyifli olurdu. Küçük yaşta kaç yüz yıldır dedelerinin icra ederek geldiği mesleğini babasının yanında öğrenirken aynı anda bilimin bu kolunda eğitim görme şansını yakalayacak bir birey kim bilir belki de o sanatın gelişiminde ve bilimin ilerlemesinde de rol oynardı? Ben böyle bir aile tanıyorum. Anlattığım şeylerden tek noksanları bu konu ile ilgili Üniversite de eğitim şansını yakalayamamış olduklarıdır. Bu bilime katkılarının ölçüsü olarak da zaman, zaman çeşitli etkinlikler dolayısı ile aldıkları ödüllerini mahalli gazetelerimizden takip ediyorum.
Acaba bu anlattıklarımdan, ahilik zamanlarından kalan usta çırak usulü ile modern eğitimin her ikisinin birlikte en uygun tarzda kullanılması için yapılacak bir çalışmanın zamanla verimli olabileceğini düşünebilir miyiz?
OLUP BİTENLER
* Olup Bitenler 1
* Olup Bitenler 2
* Olup Bitenler 3
* Olup Bitenler 4
* Olup Bitenler 5