Yazar: erden

Ayşe Özyılmazel & Ali Taran Düğünü

Ayşe Özyılmazel… 32 yaşında şarkıcı, yazar… Yaz aylarında çok dinlenmesi beklenen Arabesk ve Tatlım gibi şarkıları söyleyen şarkıcı… Sabah gazetesi yazarı… Köşesi Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman’ın köşesi gibi (Medyanın iki Ayşe’si!)… Ne yedi, ne içti, nereleri gezdi, gezdiği yerlerdeki erkekler nasıldı, oralarda sevgilisiyle neler yaptı, en çok nereleri beğendi, gezdiği yerlerden neleri ve nereleri tavsiye eder falan filan… İşte Özyılmazel’in köşesinde okurları bunları okuyor aynı Arman’ın köşesinde okudukları şeyler gibi…Yani köşesi ‘özel hayatı ifşa’ köşesi… Ama okunuyor yazdıkları… Arman’ın yazdıkları da okunuyor… Çünkü insanlar merak ediyorlar… “Acaba bugün Ayşeler köşelerinde neler yazdılar?” “Acaba dün sevgilisiyle Özyılmazel neler yaptı, nereleri gezdi?” (En son Beyrutlu sevgilisinden bahsediyordu. Sahi 2 günde gitti adamcağız!) “Acaba Arman dün kocasıyla ne tür aktiviteler yaptı?” “Acaba Arman, bu hafta yaptığı röportajda nasıl pozlar verdi? Bir dahaki hafta nasıl verecek?” Merak işte… Ali Taran… Özyılmazel’in yaşının neredeyse 2 katı yaşında… Özyılmazel’in babası, Neco (Kurtlar Vadisi’nin “Demedim mi İbrahim”i), yaşında bir reklâmcı (Yok yok gerçekten reklâmcı!)… 59 yaşında… Acun Ilıcalı’nın “Yetenek Sizsiniz” yarışmasında Hülya Avşar ile ‘jüri üyesiydi’… Doğrusu Avşar gibi Taran da halk tarafından sevilmişti. Bir keresinde yayında A………m şeklinde küfür etmişti. Eee ne de olsa halkın içinden geliyordu demi? (Allah Allah aklıma birden Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Niye acaba?) Ayrıca Türkçe Olimpiyatlarının reklâmlarında da emeği vardı Taran’ın. Doğrusu güzel reklâmlardı… Ne de olsa işin içinde Taran vardı! Neyse… Bunlardan ziyade ben asıl başka bir konuya dikkat...

Devamını Oku

9. Türkçe Olimpiyatlarının Düşündürdükleri

Bizim dilimizle bizim şarkılarımızı, bizim türkülerimizi söyleyen yüzlerce çocuk bugünlerde ülkemizdeler… Çünkü 130 ülkeden 1000 çocuğun katıldığı 9. Türkçe Olimpiyatları başladı… Farklı dilde, dinde, renkte ve ırktaki yüzlerce çocuk TÜRKÇE konuşacaklar, TÜRKÇE şarkı ve türkü söyleyecekler, TÜRKÇE fıkra anlatacaklar…15 Hazirandan itibaren yaklaşık 2 hafta ülkemizde bu çocuklar ve öğretmenleri… 24 ilde milyonlarca insanın karşısına çıkacak ve tüm hünerlerini sergileyecek 1000 çocuktan kimisi Hekimoğlu’nu söyleyecek, kimisi Zeybek oynayacak…   15 Haziran’da İstanbul Dolmabahçe Sarayında Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile TBMM Başkanı M. Ali Şahin’in de katıldığı açılışla başlayan, 25 Haziran’da Ankara ASKİ Spor Salonunda yapılacak olan final ile de son bulacak olan bu olimpiyata bakınca aklıma şunlar geldi: Hani birileri hep diyor ya ‘‘Bu Gülen cemaatinin amacı farklı’’ veya hani birileri bu cemaatin üyelerini ‘‘Terörist’’ olmakla suçluyor ya… Allah’ınızı severseniz söyleyin, ülkelerinde rahat rahat yaşamak varken yurtdışında, adını bile bilmediğimiz ülkelerde, sırf o ülkenin çocuklarına Türkiye’yi, Türkçe’yi öğretmeye ve onları koruyup kollamaya çalışan bu fedakâr insanlar mı terörist? Zaten ‘terörist’ suçlamasını yapanlar da bu insanların terörist olmadıklarını biliyorlar ve onun için ‘masum insanların’ evlerine silah ve uyuşturucu koyma planları yapıyorlar. Yani bu ‘masum insanlara’ komplolar kurarak onları ‘terörist’ ilan etmeye çalışıyorlar. Yoksa hem kendileri hem de milyonlar biliyor ki bu insanlardan ‘terörist’ filan olmaz. Nasıl terörist olur ki dershanelerinden ve okullarından her yıl dereceler çıkaran, yurtdışına gidip öğretmenlik yapan, eğitime ve öğretime bu kadar önem veren bu insanlardan? Bu ülke...

Devamını Oku

12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 5: Cemaat, İtaat ve Siyaset

‘Cemaat’, sosyolojik bir gereksinim olarak toplumlarda görülen bir gerçektir. Özellikle Türkiye gibi ‘sosyal devlet’in yeterince etkili olamadığı toplumlarda insanlar, cemaatlere daha fazla gereksinim duyarlar.Birtakım temel gereksinimlerin karşılanmasını kolaylaştıran, ilişkileri geçmişten gelen değerlerin düzenlediği ve insanların herhangi bir zorlamaya tabi olmaksızın katıldıkları ‘geleneksel cemaat’lerin yanı sıra modern toplumlarda veya cemaatlerde görülen gönüllü ilişkilerin esas olduğu ve ortak karara dayanan kurallarca yönetilen ‘yeni cemaatleşme tipi’de görülebilir. Ancak ülkemizde hangisi görülürse görülsün şimdiye kadar çokça tartışıldı cemaatler. Birçok insan cemaatlerin gerekliliğini anlamazlıktan geldi, cemaatlerin gerçek amaçlarının farklı şeyler olduğunu düşündü, düşünmeye de devam ediyor. Ülkemizde ‘cemaat’ denilince akla ilk ‘Gülen cemaati’ veya ‘hareketi’ geliyor. Bu cemaat hakkında yüzlerce iddiada bulunuldu, onlarca iftira atıldı. Fethullah Gülen hakkında davalar açıldı ve Gülen bunların hepsinden beraat etti.   “Fethullah Gülen ve onun telkinlerinin etkisiyle bir araya gelen insanlar ‘cemaatleştiler’, sayıları günbe gün arttı, medya ve ekonomi dünyasında etkinliklerini artırdılar, yurtdışına açıldılar, yurtdışında okullar açtılar. Dolayısıyla da başta ülkemiz olmak üzere birçok ülkede merak edilen ‘Gülen ve Hareketi’ çok sayıda kitaba, konferansa ve akademik çalışmaya konu oldu. Birçok kişinin sempati duyduğu cemaat, bazı basın yayın organları ve bir kesim insanlar tarafından ise tehlike olarak görüldü ve görülmeye devam ediyor. Cemaati tehlike olarak gören kesim Ergenekon sürecinde ortaya çıkan belge ve bilgilerde cemaatin parmağının olduğunu düşündü ve bu kuşkuları Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat’ adlı kitabında yer alan iddialarla...

Devamını Oku

12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 4: Kim Ne Dedi?

Seçim Sonuçları İçin İş Dünyasının Önde Gelenleri Ne Dedi? Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Naif Zorlu: Hükümetin 2023 vizyonu tuttu Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak: Seçim bitti, şimdi uçma zamanıTUSKON Başkanı Rızanur Meral: İstikrar ve gelişimi destekleyenler, statükoyu destekleyenlere galip geldi İTO Başkanı Murat Yalçıntaş: İktidar partisi döneminde önemli yapısal adımlar atıldı. Bunların devam edecek olması açısından iktidarın yeniden işbaşına gelmesini çok önemsiyoruz.    13 Haziran günü gazeteler nasıl manşet attılar? Zaman: Yüzde 50 oyla istikrara güçlü destekSabah: Sürmanşet: Haydi Usta, Manşet: 74 milyonun hükümetiyizTaraf: Sürmanşet: AKP ezdi geçti, Manşet: Halk Ergenekon’u istemiyorStar: ZaferMilliyet: Menderes’in rekorunu kırdıPosta: AK Parti ezdi geçtiHürriyet: Hesaplaşma değil, helalleşme Dünya Basını ne dedi? Amerika Wall Street Journal: Türkler tüm bilgelikleriyle, Erdoğan’ı ekonomik çıkış için ödüllendirirken, tüm istediklerini yapabilecek çoğunluğu vermediNew York Times: Başbakan Erdoğan’ın partisi, seçimleri 3. kez kazandı İngiltere Guardian: Ezici çoğunluk elde ederek zaferle çıkan Erdoğan, Türkiye’nin çok partili sisteminde tarihin en başarılı başbakanı oldu BBC: Erdoğan, ülkenin kurucusu Atatürk günlerinden bu yana Türkiye’de en güçlü siyasi şahsiyetFinancial Times: Bazı liberaller endişe duysa da Erdoğan köylerde, kentlerin fakir bölgelerinde ve orta sınıf arasında kahraman olmaya devam ediyorThe Economist: Erdoğan’dan hat- trick Fransa Liberation: Erdoğan, Yeni SultanLe Figaro: Türkiye’de modernleşmenin zaferi Erdoğan Almanya Der Spiegel: Erdoğan üçte ikilik çoğunluğu kaçırdıBild: Erdoğan üçüncü tura giriyor Erden ÖZKANT * 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 1: Partiler ve Oy Oranları * 12...

Devamını Oku

12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 3: Yeni Meclis'te Dikkat Çekenler

Kadın vekil sayısı 48’den 78’e yükseldi. AKP’den 45, CHP’den 19, BDP’den 11 ve MHP’den 3 kadın, milletvekili olarak Meclis’e girmeye hak kazandılar: AKP’den İlknur İnceöz, Öznur Çelik, İlknur Denizli, Nurcan Dalbudak, Ülker Güzel Nimet Çubukçu gibi isimler; CHP’den Sabahat Akkiraz, Fatma Nur Serter, Sena Kaleli, Emine Ülker Tarhan ve Binnaz Toprak gibi isimler; BDP’den Leyla Zana, Sabahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Gültan Kışanak gibi isimler ve MHP’den de Meral Akşener, Zühal Topçu ve Ruhsar Demirel…En genç milletvekili (27) AKP İstanbul 1. bölge 16. sıra adayı Bilal Macit oldu… En genç kadın milletvekili (32), 5 aylık bebeğiyle Meclis’te yemin etmek isteyen AKP Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak… Meclis’in yarısından çoğu yenilendi… 349 yeni isim Meclis’e girdi… Milletvekilleri arasında hukukçular ağırlıklı durumdalar… Meclis’in yaklaşık 5’te biri (107) hukukçu. 71 Mühendis, 37 doktor ve 10 gazeteci izliyor bu sayıyı…   MHP’nin merhum Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in iki oğlundan Tuğrul Türkeş MHP’den, Ahmet Türkeş ise AKP’den Meclis’e girdiler. Erden ÖZKANT * 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 1: Partiler ve Oy Oranları * 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 2: Bazı Büyükşehirlerdeki Durum Ne? * 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 3: Yeni Meclis’te Dikkat Çekenler * 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 4: Kim Ne Dedi?* 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 5: Cemaat, İtaat ve...

Devamını Oku

12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 2: Bazı Büyükşehirlerdeki Durum Ne?

İstanbul: 2007 seçiminde 70 milletvekili çıkaran İstanbul, bu seçimde 85 milletvekili çıkardı. Bunlardan 46’sını AKP, 29’unu CHP, 7’sini MHP ve 3’ünü bağımsız adaylar aldılar. Ankara: AKP 17, CHP 10, MHP ise 4 milletvekili gönderdi Meclis’e.İzmir: AKP 11, CHP 13 ve MHP ise 2 milletvekili gönderdi Meclis’e. (Binali Yıldırım ile Ertuğrul Günay’ın İzmir’den aday gösterilmelerinin etkisi bu sayılarda epey etkili olmuş anlaşılan) Diyarbakır: AKP 5, BDP ise 6 milletvekili gönderdi Meclis’e. Antalya: AKP 6, CHP ise 5 milletvekili gönderdi Meclis’e. (Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın şehirdeki birçok projeyi durdurduğu, şimdiye kadar yaptığı en büyük projelerin ise ‘bira festivali’ ile ‘şehrin bazı yerlerine heykeller koydurmak’ olduğunu ve seçim sonucunun üzerinde Akaydın’ın yaptıklarının daha doğrusu yapamadıklarının etkisinin büyük olduğunu söyledi seçimlerin ardından konuştuğum Antalyalı bir dostum. Ayrıca Deniz Baykal faktörünü de unutmamak lazım Antalya’da. Zira onun genel başkanlıktan gitmesi de CHP’yi Antalya’da olumsuz etkiledi bu seçimde) Kayseri: AKP 7, CHP ise 1 milletvekili gönderdi Meclis’e. (CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Kayseri Belediye Başkanı’nın yolsuzluk yaptığından bahsetti seçim sürecinde sürekli olarak. Ancak bunun pek de Kayserilileri etkilemediği görülüyor. Bunun sebebi ise Kılıçdaroğlu’nun iddialarının gerçek dışı olması olabilir) Bursa: AKP 11, CHP ise 5 milletvekili gönderdi Meclis’e. (Bülent Arınç’ın Bursa’dan aday gösterilmesinin bu sonuç üzerinde etkisinin olduğu söylenebilir.) Erden ÖZKANT * 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 1: Partiler ve Oy Oranları * 12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 2: Bazı Büyükşehirlerdeki Durum Ne? * 12...

Devamını Oku

12 Haziran Seçimi ve Sonuçları – 1: Partiler ve Oy Oranları

Aylardır merakla beklenen 12 Haziran 24. Dönem Parlamento Genel Seçimini kazasız belasız atlattık… Tahminler… Tartışmalar… Siyasi parti liderlerinin atışmaları derken millet sandıkta son sözü söyledi, partilere ve liderlerine bazı mesajlar verdi.İşte bu yazı dizisinde % 87 gibi yüksek bir katılımla gerçekleştirilen 12 Haziran seçim sonuçlarına, seçim sonuçlarına yönelik tepkilere, milletin partilere verdiği mesajlara ve cemaatlerin seçime olan ilgisine bakacağız. Malum bu seçimde cemaatler de siyasetin içine daldılar… OY ORANLARI VE PARTİLER… AKP: Millet, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) “Durmak yok, yola devam” ve “yeni anayasa” mesajı verdi… AKP, 3. kez oy oranını artırarak yeniden iktidar oldu. Böylece ilk kez bir siyasi parti, oy oranını 3. kez artırarak yeniden iktidar olmuş oldu. Millet yapılan sağlık, ulaşım, eğitim, konut (TOKİ) hizmetlerine, Ergenekon Davasının devam etmesine ve Başbakan Erdoğan’ın karizmasına oy verdi. Ve böylece girdiği ilk seçimlerde, 3 Kasım 2002 seçiminde, % 34, 3 oyla 363 milletvekili elde eden; 22 Temmuz 2007 seçiminde % 46, 6 oyla 341 milletvekili elde eden; 29 Mart yerel seçiminde % 38, 6 oyla yaklaşık bin 500 belediye kazanan AKP 12 Haziran 2011 genel seçiminde % 50 oyla 326 milletvekili kazandı. AKP’nin oyları arttı ama Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bazı illerdeki milletvekili sayısını düşürmesi ve ayrıca seçmenin Meclis’teki temsil gücünün artarak % 95’e ulaşmasıyla milletvekili sayısı 326’da kaldı. AKP, bu seçimde yine bir rekor kırarak 81 ilin 66’sında birinci parti oldu. AKP’nin Doğu ve Güneydoğu’da oyları düşerken,...

Devamını Oku

Babalar Günü

Sevgililer günü… Anneler günü… Derken Babalar günü de geldi… Hiç düşündünüz mü babaları, babaların görevlerini, babalığın zorluklarını…Çocukların dertleri, sorunları olduğunda anneler de babalar da seferber olurlar; annelerin bir dertleri, sorunları olduğunda babalar seferber olurlar… Ya babaların dertleri, sorunları olduğunda kimler seferber olurlar? Bunu hiç düşündünüz mü? Sadece babaların çalıştıkları bir ailede ekonomik sorun baş gösterdiğinde babaların güç durumunu hiç düşündünüz mü? Çünkü babalar evdekilere bu gibi durumları çaktırmamaya çalışırlar. Ancak annenin de, çocukların da istekleri devam eder bu süreçte. İşte bu gibi durumlarda babaların içinde bulundukları ‘ruh haletini’ hiç düşündünüz mü? Çocuklar okullarında yaşadıkları bir sıkıntıyı gelip anne- babalarıyla paylaşırlar; çalışan anneler iş yerlerinde bir sıkıntı olduğunda kocalarıyla paylaşırlar… Ya babalar… Onlar işyerlerindeki bir sıkıntıyı gelip de evdekilerle paylaşırlar mı? Genelde hayır… Çünkü babalar çocuklarının ve hanımlarının canlarını sıkmak istemezler böyle şeylerle… Baba olmak aslında çok keyiflidir… Ama bir o kadar da zordur… Bir ailenin temel direği görevini üstlenir babalar, o direği ayakta tutmanın zor bir iş olduğunu bilirler ve o direği ayakta tutmak için çabalarlar… Anneler çalışsa da, evde ortaklaşa yapılsa da yapılacaklar yine de babalar tüm sorumlulukları üstlerinde taşıyarak büyük bir görevi sırtlanırlar… Tabii bazı babalar bu görevi üstlenmek istemeyebilirler ve bu yüzden evlenmekten korkarlar… Evlendikten sonra bu görevi üstlenmenin çok büyük bir iş olduğunu gören babalar ise evlerini, eşlerini, çocuklarını terk ederler… Yapamazlar babalığı… Ama büyük çoğunluk, bu keyifli ama bir o kadar da zor olan...

Devamını Oku

Söz Milletin

Tartışmalar…Sert üsluplar…Mitingler…Yalanlar…Vaatler…Derken beklenen seçim günü, 12 Haziran Pazar geldi. Partiler ve adaylar çalıştılar, yoruldular… Artık milletin vereceği kararı bekleyecekler. Ergenekon sanıkları milletvekili olabilecekler mi? MHP barajı geçebilecek mi? Kılıçdaroğlu, CHP’nin oylarını hangi seviyeye getirecek? AKP, 367 milletvekili sayısına ulaşabilecek mi? Bütün bu sorular cevaplanmış olacak 12 Haziran gecesinde. Tahminler, hayaller ve ümitler yerini gerçeklere bırakacak.Ak koyun kara koyun ortaya çıkacak… Kimileri sevinecek… Kimileri üzülecek…Kimileri şaşıracak… Kimilerinin gelecekle ilgili ümitleri biraz daha artacak, kimilerinin ise azalacak… Ama millet kararını verecek…Demokrasi işleyecek… Kazanan ise eninde sonunda biz olacağız, Türkiye olacak, demokrasi olacak. Erden...

Devamını Oku

Denizli'de Seçim Havası ve Cihaner'in CHP Adaylığı

Denizli– Denizli’de seçim havası kendisini iyice hissettiriyor. İnsanlar seçimle çok ilgililer. Gündemlerinde siyaset var. Çarşıda, pazarda, kahvehanelerde, evlerde…Özellikle Denizli eski Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi’nin AKP 1. sıra adayı olması Denizlileri çok heyecanlandırmış. Zeybekçi, AKP’ye epey oy kazandırır. Zira Denizli’ye çok büyük hizmetleri olmuş, Denizli’nin çehresini değiştiren birisi. Bir de CHP’nin Erzincan eski Başsavcısı, Ergenekon sanığı İlhan Cihaner’i aday göstermesi AKP’nin lehine görünüyor. Çünkü görüştüğüm birçok insan, hakkında onlarca iddia bulunan Cihaner’i milletvekili olarak görmek istemiyor. Evet, hepsi birer iddia ama bu iddiaların ne kadar ciddi olduğunu ve bazı iddiaların da Erzincan’da hayata geçirildiğini gösteren gizli tanık ifadeleri, bilgiler ve belgeler mevcut. Adı Ergenekon ile birlikte anılan, masum insanlar aleyhine çalışmalar yaptığı ileri sürülen Cihaner’in milletvekili olma ihtimali çok yüksek Denizli’de. Çünkü şu anda 4 AKP, 2 CHP ve 1 MHP milletvekili var Denizli’de. Ve Cihaner de Denizli’de CHP 2. sıra adayı. Daha önceki genel seçimlerde AKP 300 bine yakın oy almış. Eğer AKP, 350 bin oya yaklaşırsa Denizli’de, Cihaner milletvekili olamaz. Bu ihtimal gerçekleşir mi? Zor ama olabilir. Çünkü bir önceki seçimde Süleymancılar olarak bilinen cemaat oylarının büyük çoğunluğu DYP’ye gitmişti ve böylece DYP yaklaşık 50 bin oya ulaşmıştı Denizli’de. Şu anda DYP öldü. Yerine DP var ama pek sesi soluğu yok. Ayrıca Süleymancıların da büyük bir çoğunluğu oylarını bu sefer AKP’ye verecek. Dolayısıyla bir önceki seçimlerde DYP’ye giden oyların bu seçimde nereye gideceği çok büyük önem arz ediyor....

Devamını Oku

12 Haziran Seçimi ve Partiler -2

12 Haziran Seçimi ve Partiler -1 MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin Erdoğan- Gülen- APO üçgeni gibi saçma sapan sözleri ve partinin üst düzey isimlerinin internette yayınlanan ‘seks kasetleriyle’ partinin oyları düştü. Barajı bile zar zor geçecek büyük ihtimalle. Gülen Cemaati mensubu binlerce ülkücü çok büyük bir ihtimalle bu seçimlerde MHP’ye oy vermeyecek. Ayrıca MHP’yi özellikle seçimlerden sonra çok zor günler bekliyor desem herhalde kehanet sayılmaz. Çünkü görünen köy kılavuz istemez.BDP Ertuğrul Kürkçü, Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder gibi çıkardığı adaylarla herkesi şaşırtan BDP çok büyük bir ihtimalle milletvekili sayısını artıracak. Kendisinin tam zıddı MHP ile son zamanlarda kol kola giren BDP acaba Kürt sorununun çözümü konusunda yıkıcı bir rol oynamaya devam edecek mi yeni dönemde de? Diğer Partiler… Has Parti, DP ve BBP gibi partilerin işleri çok zor. Ancak HAS Parti’nin oylarının kurulduğundan bu yana arttığını söylemeliyiz. Özellikle Numan Kurtulmuş epey bir oy kazandıracaktır partisine. Erden...

Devamını Oku

12 Haziran Seçimi ve Partiler -1

Şimdiye kadar partilerle ilgili bir yazı yazmamış birisi olarak kısaca partilere değineceğim seçim öncesi yazılarımda. 12 Haziran genel seçimlerine artık sadece saatler kaldı. Doğrusu sonuçlar aşağı yukarı belli olduğundan pek bir heyecan yok vatandaşta. Çoğu kişi AKP’nin % 50, CHP’nin % 30, MHP’nin % 10 ve BDP’nin de % 5 civarında oy oranına ulaşacağını tahmin ediyor. Belirsizlik ise sadece partilerin kaçar milletvekiline sahip olacağı konusunda. Örneğin AKP 367 milletvekili sayısına ulaşabilecek ve böylece Meclis’ten istediği kararları, referanduma bile götürmeden çıkarabilecek mi?  Kasetlerle çalkalanan MHP barajı aşabilecek mi? CHP % 30’a ulaşabilecek mi? BDP 30 milletvekili çıkarabilecek mi? Vs… Tahminler, anketler gırla gidiyor…Benim tahminim AKP’nin % 48- 50, CHP’nin %25- 27, MHP’nin % 10- 12 ve BDP’nin de % 6- 7 aralıklarında oy oranlarına sahip olacakları yönünde… Partiler… AKP AKP’nin seçimleri 3. kez kazanmasına az kaldı. Büyük oy oranıyla ve milletvekili sayısıyla 1. parti olacağı kesin. Doğrusu AKP, çok büyük hizmetler yaptı ülkeye. Eğitimde, sağlıkta ve ulaşımda büyük reformlara imza attı. Ali Babacan ve Binali Yıldırım gibi isimler bu hizmette büyük rol oynadılar. AKP aynı başarıyı Türkiye’nin ‘askeri vesayetten’, darbelerden ve muhtıralardan kurtulması için de gösterdi. Ancak benim en çok dikkatimi çeken ve eleştirdiğim konu (Tabi ki başka konular da var) Başbakan’ın Taraf gazetesi için olumsuz tavır takınması… Taraf gazetesi, bu ülkenin demokratikleşmesi yolunda çok büyük adımlar atılmasına vesile oldu yayınladığı darbe planlarıyla. Örneğin AKP ve Gülen’i Bitirme Planı’nı yayınladı...

Devamını Oku

Ergenekon'dan Kimler Geldi, Kimler Geçti…

Ergenekon Davasını toparlayalım ve Dava’dan şimdiye kadar kimler geldi, kimler geçti bir görelim… 13. 06. 2007 1. DALGA: Ümraniye’de bir gecekonduda 13 Haziran 2007’de 27 el bombası bulundu. Bombaların sahibi emekli astsubay Oktay Yıldırım ve emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin tutuklandılar.26. 06. 2007 2. DALGA: Eskişehir’de emekli Binbaşı Fikret Emek’in cephaneliğine ulaşıldı. 15 kişi tutuklandı. 15. 07. 2007 3. DALGA: Başbakan Erdoğan aleyhine kitaplar yazan ve JİTEM’den maaş aldığı ortaya çıkan Ergun Poyraz “terör örgütü üyesi” olmaktan tutuklandı. 21. 01. 2008 4. DALGA: Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Avukat Kemal Kerinçsiz ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol’un da aralarında yer aldığı 14 kişi “halkı silahlı isyana tahrik, silahlı terör örgütü kurmak” suçlamalarından tutuklandılar. 21. 02. 2008 5. DALGA: Doç. Dr. Ümit Sayın, Doç. Dr. Emin Gürses, gazeteci Vedat Yenerer tutuklandılar. 21. 03. 2008 6. DALGA: Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, İstanbul Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in de aralarında olduğu 13 kişi gözaltına alındı. Perinçek ile beraber 5 kişi tutuklandı. 01, 07. 2008 7. DALGA: Emekli Orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün tutuklandılar. Levent Ersöz ve Arif Doğan aylarca hastanede yattıktan sonra cezaevine gönderildiler. Orgeneraller, sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildiler. Bu dalgada gözaltına alınan gazeteci Mustafa Balbay serbest bırakıldı ancak 6 Mart 2009’da tutuklandı. 18. 09. 2008 8. DALGA: Beş teğmen ve bir askeri öğrenci ile...

Devamını Oku

Mutsuzuz, Mutsuzsunuz, Mutsuzlar

Geçenlerde Hukuk okuyan bir arkadaşımla telefonda konuştum. “Nasılsın” diye sordum arkadaşıma ve “Boğuluyorum. Tadım tuzum yok” cevabını aldım. Birkaç gün sonra mühendislik okuyan bir arkadaşımla oturuyorum. Arkadaşım bana şöyle dedi: “Hayat sıkıcı. Çok monoton. Senin nasıl?”Ardından mühendislik okuyan bir başka arkadaşımla konuşuyorum. Arkadaşım diline şu cümleyi dolamış: “Hayat yaşayana güzel” Her görüştüğümüzde arkadaşım bana bu cümleyi söylüyor. Çünkü kendi hayatından memnun değil arkadaşım. Bir de şunları söyledi bana: “Üniversiteye kapağı bir at, rahatlarsın. Üniversite hayatı çok zevklidir. Unutamazsın ve ‘hey gidi günler’ dersin diyorlardı ama galiba pek bir alakası yokmuş” Aslında yukarıdaki örnekleri daha önceden yazacaktım ama araya hep başka konular girdi. Ancak yazıyı yazdığım geçtiğimiz pazar günü sabahında markete gittim ve “artık bu yazıyı biran önce yazmalıyım” dedim kendi kendime. Niye mi? Çünkü… Türkiye genelinde hizmet sunan bir marketten ekmek aldım ve kasaya geldim. Kasiyere, bir müşteri “Yüzün asık. Canın sıkkın galiba. Niye?” dedi. Kasiyer de “Sıkkın. Öyle işte.” diyerek konuyu kapattı. Diğer kasiyere de aynı müşteri aynı şeyleri söyledi ve şu cevabı verdi kasiyer: “Bazı arkadaşlarımız canımızı sıkıyor.” Tabii bence bir de buna ‘istemediği işte’ çalışmayı da eklemeliyiz… Çünkü… Biliyoruz birçok kimse ülkemizde istemediği, sevmediği işte çalışıyor. Örneğin geçenlerde, birçok kimsenin okumak istediği bir bölümde okuyan arkadaşım “Seneye üniversiteye yeniden hazırlanacağım” dedi. Bilmem belki de birçok öğrenci gibi o da ailesinin zoruyla yazmıştı okulunu. Çünkü bu ülkede birçok öğrenci, ailesinin zoruyla “Tıp olsun da neresi olursa olsun”...

Devamını Oku

MHP'lilerin Gizli Kasetleri ve Pusu

Kastamonu mitingi için Başbakan Erdoğan’a eskortluk eden polis ekibine pusu kuruldu. Konvoy, Ankara’ya dönmek için yola çıktığında silahlı ve bombalı saldırıya uğradı. Polis memuru Recep Şahin hayatını kaybetti. Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu 27 Nisan’daki yazısında “PKK, Öcalan’a rağmen eylem yapabilir. Hatta bu eylemlerin Karadeniz’de olması, ikinci Reşadiye vakası yaşanması ihtimali var.” diyerek önceden uyarmıştı…Saldırının ardından Başbakan Erdoğan şunları söyledi: “Biz bu yola merhum Menderes gibi kefenimizi giyerek çıktık. Allah’ın kader planında bizler için koymuş olduğu ömrü, tayin ettiği ömrü, kimsenin kısaltmaya veya uzatmaya gücü yetmez.” Bu arada pusu kurulan birileri daha vardı… MHP Genel Başkan Yardımcısı Recai Yıldırım ile Kırşehir 1. sıra adayı Genel Başkanı Yardımcısı Metin Çobanoğlu’nun iki kadınla birlikte görüldüğü kasetin internette yayınlanması, görüntülerdeki iki ismin Alevilere ve sağ seçmene hakaretler etmesi ve ardından iki ismin istifa etmelerinin ardından bu sefer de 12 Haziran genel seçimlerinde İstanbul’dan aday gösterilen MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez ve MHP İstanbul İl Başkanı İhsan Barutçunun genç kızlarla ‘cinsel ilişkilerinin’ yer aldığı görüntüler internette yayınlandı. Ve bu iki isim de istifa etti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kaset olayları için “Okyanus Ötesini” işaret etti. Fethullah Gülen ise “İftiralara hukukla cevap veririz, yumruk sallayana yumruk sallamayız” dedi. Tunceli’de 7 PKK’lının öldürülmesini protesto eden gruptan bir kişi, silahla Mustazaf- Der İlçe Yöneticisi Ubeydullah Durna’yı öldürdü. Mısır’ın başkenti Kahire’de Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında çıkan çatışmalarda 10’dan fazla ölü ve 250’ye yakın yaralı var....

Devamını Oku

Anneler Günü

Bir anneler günü daha geldi… Cennet, ayağının altında olan annelerimizin günü… Aklım ise çocukluğuma gitti… Anneler günü geldiğinde, sabah erkenden kalkıp, annemi uyandırdığım ve yanağına bir öpücük kondurup “Anneler günün kutlu olsun anneciğim” dediğim aklıma geldi… Ona aldığım hediyeleri, “Anneler günün kutlu olsun anneciğim” deyip verirkenki heyecanlanmam aklıma geldi… Sizlerin de aklına gelmiyor mu bunlar? Geçmiyor mu gözünüzden sizin de o eski günler, hatıralar? Duygulandığınız olmuyor mu? Gözleriniz dolmuyor mu? Kabul etmiyor musunuz annelerin yerinin ayrı olduğunu? Babaların da çok sevildiğini ama annelerin yerinin apayrı olduğunu… Tabii bir de annelerini kaybetmiş olanlar var… Buruk geçen anneler günü… “Keşke annem hayatta olsaydı” diye başlayan cümleler… Bence, keşke dememek için annelerimize bu özel günde “Onları çok ama çok sevdiğimizi” söyleyelim. Onlara “iyi ki varsınız” diyelim. Doğrusu annelerimizi, babalarımızı ve sevdiklerimizi yılın hiçbir zamanı unutmamalıyız ancak en azından bu özel günleri, yoğun iş tempomuzun arasında unutmayalım ve madem böyle özel günlerimiz var, o halde bu özel günleri bir şekilde değerlendirelim. Uzakta olanlar bir telefon etseler, yakında olanlar yanlarına gidip ellerini öpseler, hayır dualarını alsalar… Anneleri hayatını kaybetmiş olanlar, anneleri için dualar okusalar… Huzurevlerindeki anne- babalar unutulmasalar… Hatta bizi dünyaya getiren bu iki özel insan, anneler ve babalar, bir kenara atılır gibi huzurevlerine filan bırakılmasalar, unutulmasalar oralarda… Neyse… Ben de, benden çok uzakta olan annemin “anneler gününü” buradan kutluyorum. Çoğu yazımı okumayan annem, belki bu yazımı okur da “Oğlum uzaklardan yazısıyla anneler günümü...

Devamını Oku

Çılgın Başbakan'ın Çılgın Projesi ve Tepkiler

Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘çılgın proje’sini 27 Nisan’da açıkladı. Projeyi açıklamadan önce “İnsan, âlemde hayal ettiği kadar yaşar. F. Sultan Mehmet, Alparslan hayal etmişlerdi. Hayal, gerçeğe atılmış bir tohumdur. Bütün büyük zaferlerin temelinde hayaller vardır. Biz kardeşliğin, dayanışmanın ve paylaşmanın hayalini kurduk… Açıklayacağım proje, şahsımın olduğu kadar yüzlerce yıl önceki yöneticilerin de projesidir. Aynı zamanda bir enerji ve ulaştırma projesidir.” dedi ve ardından projesini açıkladı: KanalİstanbulKanalİstanbul ile İstanbul’da iki yarımada ve bir ada olacak. Projeyle boğaz trafiği rahatlayacak. İstanbul, içinden iki deniz geçen bir şehir olacak. Türkiye’nin en büyük havalimanı kanal bölgesinde yapılacak. İstanbul’un Avrupa yakasında, Karadeniz ve Marmara arasında 45- 50 km’lik su kanalı açılarak yeni bir Boğaz oluşturulacak. Kanalın derinliği 25 m., genişliği ise 145- 150 m. olacak. Proje ile İstanbul yeni bir çehre kazanacak. Siyasiler projeye nasıl tepkiler verdiler? CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu “İçinde insan unsuru yok. Bu memleketin çılgın adamlara değil düşünen adamlara ihtiyacı var.” derken MHP, projeye olumlu yaklaştı. BDP ise “ Başbakan, Kürt sorununu çözeceğim diyeli 8 yıl geçti.” diyerek çılgın projenin uzun bir süre alacağına işaret etti. 28 Nisan günü gazeteler ve yazarların gündemi de Kanalİstanbul idi… Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan: “Osmanlı’dan beri hayali kurulan projeyi gerçekleştirmek üzere harekete geçme cesaretini Başbakan Erdoğan gösterdi. Bu ihtiraslı cesaret, Erdoğan’ın kişiliğine uygun düştüğü kadar, bize Türkiye’nin nerelere geldiğini de gösteriyor.” Sabah gazetesi genel yayın yönetmeni Erdal Şafak: “İçinden iki deniz geçen, bir...

Devamını Oku

Kılıçdaroğlu: A…

Sayıştay üyesi Necla Eroğlu’nun ‘protokol hatası’ denilerek Meclis locasından çıkartılması ve olayı muhafazakâr medyanın “Dışarı çıkarılma sebebi başörtüsü zannedildi” şeklinde vermesi…İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde ALES’e giren bazı adaylara ‘hatalı basılmış kitapçıkların’ dağıtılması… CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Zonguldak mitinginde Başbakan’a yönelik “Yakınlarıma çıkar sağladığımı ispat edersen eyvallah. İspat edemezsen, adımı yolsuzlukla anarsan a… gerisini söylemeyeyim” demesi ve bu sözleri, muhafazakâr medyanın 1. sayfada büyükçe vermesine karşın diğer basın yayın organlarının görmezlikten gelmesi… Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşunun 49. yıldönümü dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nde düzenlenen törende Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “Anayasa ve yasalar ne zaman patlayacağı belli olmayan mayınlarla dolu. Katılımcı ve yeni bir anayasa kaçınılmaz.” demesi… Balyoz’un B Planının, Eskişehir’deki emekli Albay Hakan Büyük’ün evinde çıkması… HSYK’nın, Kenan Evren’in yargılanması talebiyle iddianame hazırladığı için ihraç edilen eski Savcı Sacit Kayasu’ya hukukçu kimliğini iade etmesi… 2007’de Diyarbakır’da askerlik yaparken, birliğini izinsiz terk ettiği gerekçesiyle komutanı yüzbaşı tarafından askerde ‘Disko Cezası’ diye tabir edilen 7 gün oda hapsine çarptırılan Ersin Pulatlı’nın AİHM davasını kazanması ve AİHM’nin “Hak ihlali var” diyerek Türkiye’yi 9500 Avro tazminata mahkûm etmesi… MHP Genel Başkan Yardımcısı Recai Yıldırım ile Kırşehir 1. sıra adayı Genel Başkanı Yardımcısı Metin Çobanoğlu’nun iki kadınla birlikte görüldüğü kasetin internette yayınlanması, görüntülerdeki iki ismin Alevilere ve sağ seçmene hakaretler etmesi ve ardından iki ismin istifa etmeleri… Tartışmalı YGS sonuçlarının açıklanması ve sınav sonuçlarındaki hataların ortaya çıkması… Taraf gazetesinin 30 Nisan’da “Balyoz Yasası Başbakan’dan” manşetiyle verdiği haberle Eskişehir’de...

Devamını Oku

Çocuğum Kayboldu!

Ülkemizin kanayan yaralarından biri son zamanlarda sıkça görülen ‘kadın cinayetleri’, diğeri ise kayıp çocuklar… Aşağıda bu kanayan yaramızla alakalı bazı bilgiler, sayılar var. Bu sayılar, TBMM’de kurulan kayıp ve mağdur çocuklarla ilgili araştırma komisyonu raporundan…Kayıp çocukların yaklaşık üçte ikisini kız çocukları oluşturuyor… Kayıp müracaatları ilkbaharda artıyor… Kayıp ihbarı yapılan çocukların yaklaşık yarısı ilk 15 gün içinde bulunuyor… Kayıp ihbarı yapılan çocukların yaklaşık üçte ikisi 15- 19; üçte biri 10- 14; % 5’i de 0- 9 yaş arasında… Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı kuruluşlarda yaşayan kayıp çocukların oranı % 15… Türkiye genelinde 2 binin üzerinde çocuk halen kayıp. Rapora göre çocuklar, evlenme vaadiyle, fuhuş amacıyla, uyuşturucu işinde kullanmak için, dilendirmek için, insan ticareti amaçlı kandırılıyor. Türkiye’de kayıp çocukların illere göre dağılımında ise İstanbul 261 çocukla birinci; Ankara 180 çocukla ikinci; Bursa ise 93 çocukla üçüncü sırada yer alıyor. Peki dünyada… Britanya’da 140 bin kayıp çocuk var. Belçika’da günde 5 çocuk kayboluyor. Yani tüm dünyada kanayan bir yara ‘kayıp çocuklar’… Aman aileler dikkat! Erden...

Devamını Oku

Bir, İki, Üç, Dört… Oley!

12 Haziran genel seçimleri için belirlenen aday listelerinde CHP’nin, Ergenekon sanıkları Başkent Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı Merhum Başbakan Bülent Ecevit’in ismiyle özdeşleşen Zonguldak’tan, gazeteci Mustafa Balbay’ı İzmir’den, ATO (Ankara Ticaret Odası) eski başkanı Sinan Aygün’ü Ankara’dan, Erzincan eski Başsavcısı ve Erzincan Ergenekonu’nun 2 numaralı sanığı İlhan Cihaner’i ise Denizli’den aday göstermesi tartışma yarattı.Denizli 2. sıra adayını kontenjana ayıran CHP’nin önerilerini YSK iki kez iptal edince, CHP de Erzurum’daki Ergenekon soruşturmasının tutuksuz sanığı Erzincan eski Başsavcısı İlhan Cihaner’i Denizli ikinci sıradan aday gösterdi. Ve tartışmaların fitili de ateşlenmiş oldu. Cihaner’in adaylığının belirlendiği günün akşamında Denizli’de birçok insan sokaklara çıktı ve Cihaner’i Denizli’den aday olarak görmek istemediklerini haykırdılar. Fakat bir diğer grup ise Cihaner’i 20 Nisan Çarşamba günü Denizli Çardak Havaalanından konvoy eşliğinde Denizli merkeze getirerek adeta ‘gövde gösterisi’ yaptılar. Darbecilikle suçlanan isimlerin aday gösterilmeleri elbette ‘Ergenekon davasını’ destekleyen kesimden CHP’ye oy kazandırmaz ancak ‘Ergenekon davasının’ “muhalifleri susturmak amaçlı yürütülen bir dava olduğunu” savunan kesimden CHP’ye oy kazandırır. Tartışmaların fitilini ateşleyen Cihaner… 27 Ekim 2009’da Erzincan Çatalarmut Köyü mevkiindeki Gönye Baraj Gölü’nde suların çekilmesiyle birlikte cep telefonu ve sim kartıyla beraber onlarca mühimmat bulundu. Bulunan bu el bombaları ve mühimmatla ilgili Erzincan’da bazı Jandarma ve MİT personelleri tutuklandı. Soruşturma gittikçe derinleşti ve Cihaner ile beraber 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk de soruşturmaya dâhil edildiler. Cihaner, Erzincan’da Ergenekon’un “İrtica ile Mücadele Eylem Planını” uyguladığı gerekçesiyle tutuklandı Ergenekon kapsamında...

Devamını Oku

Yaşananların Hesabını YSK Verebilecek mi?

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), bir vatandaşın (Bu arada bu vatandaş Sabih Kanadoğlu gibi adammış! Çünkü ihbarcının detaylara ve anayasaya olan hâkimiyeti bunu gösteriyor.) ihbarı üzerine yaptığı inceleme sonucunda BDP’nin desteklediği 7 isim dâhil 12 bağımsız adayın ‘eski mahkûmiyetlerini’ gerekçe göstererek, milletvekili olma yeterliliği taşımadıklarına karar verdi. Bu isimler arasında halen milletvekili olan Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ile İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de bulunuyor. Diğer isimler ise şöyle: Salih Yıldız, İsa Gürbüz, Ertuğrul Kürkçü, Leyla Zana, Hatip Dicle, Şerafettin Efe, Nezir Sincan, Harun Özcan ve Abdullah Kızılay.YSK kararının ardından başta İstanbul ve Diyarbakır olmak üzere birçok ilde olaylar çıktı, bu çıkan olaylarda birçok araba ve işyeri zarar gördü, birçok insan yaralandı, Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde İbrahim Oruç hayatını kaybetti, Batman’da bir polis memuru 3 kurşunla vuruldu, Van’da bir banka şubesi atılan molotofkokteyller sonucunda içindeki müşterileri ve çalışanlarıyla beraber alev içinde kaldı. YSK, TCK reformunu, “Yasak infazla biter” diyen 53. maddeyi görmezden geldi. Yıllar önce aynı şeyle suçlanan Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü’den Kürkçü aday olamazken, Önder aday oldu. YSK, Anayasa’nın 76. maddesine sığınıyordu kararında. Oysa 2007’de de Anayasa’nın bu maddesi vardı. Ancak YSK’nın yasakladığı kimi isimler, 2007 seçimlerinde Meclis’e girmişlerdi. YSK’nın verdiği ‘ilk kararla’ ilgili olarak kim ne dedi? YSK kararının ardından medyanın büyük bir çoğunluğu uzun süredir ilk kez bir konu üzerinde birlik oldu ve “YSK bu karardan biran önce vazgeçmeli” dedi kimi uyarılarda bulunarak.    Radikal gazetesi yazarı...

Devamını Oku

Alex'in Adı Ne Olsun?

Şırnak’ta düğün yapılan bir mahallenin yakınından geçen polis aracının taşlanmasıyla çıkan olaylarda, polisin attığı gaz bombalarından birinin 20 aylık Elif bebeğin başını yaralaması… 18 Nisan Pazartesi günü Sabah gazetesinin “Büyük Davalara Rüşvet Konseyi” manşetiyle avukatlar, hâkimler, üst düzey memurlardan oluşan ve rüşvetle sanıkları beraat ettiren ‘gizli konseyin’ ortaya çıkarıldığını duyurması…Aynı gün Ressam Bedri Baykam’ın bıçaklanması, Baykam’ın bıçaklanmasından sonra hiçbir sürücünün hastaneye götürmek için Baykam’ı arabasına almaması ve bıçaklayan kişinin ‘manik depresif’ çıkması…( Bu arada caddede, sokakta gezerken her an birisi bıçaklayabilir ve bıçaklayan kişi ‘manik depresif’ çıkabilir. Biz ya hastanede ya da ‘öbür tarafta’ oluruz, bıçaklayan kişi de ‘raporlu’ olduğu için elini kolunu sallaya sallaya dışarıda gezer!) Aynı günün akşamında YSK’nın “7’si BDP’li 12 bağımsız isme Meclis yolunu kapattığını” duyurması, ülkemizde ortalığın karışması ve sonunda YSK’nın kararından geri dönmesi… (Ayrı bir yazının konusu) 19 Nisan günü Radikal gazetesi yazarı Cüneyt Özdemir’in “Medyanın bir bölümü bu liseli eylemlerini Ergenekon’a bağlayacaklar ama 17 yaşındaki çocuklara bile Ergenekoncu demeye çekindikleri için ‘gizli bir el’in bütün bu öğrencileri yönlendirdiğini iddia ediyorlar. Bu ‘gizli el’ olarak TKP’yi göstereni de var, Ergenekoncu diyeni de… Durun liselileri sokağa döken gizli eli açıklayayım. O gizli elin adı Facebook… Hükümete karşı olan herkesin ve her eylemin Ergenekoncu ilan edildiği yeni Türkiye’de yakın bir zamanda malum gizli el Facebook da kendini Silivri Cezaevi’nde bulur mu bulur” demesi ve Özdemir’in yazısının bir başka ara başlığında ise oyuncu Tarık Akan’ın “12...

Devamını Oku

Wikileaks Belgelerinde Bir 'Koç'

Taraf gazetesi, WikiLeaks Türkiye Belgelerini yayınlamaya devam ediyor… 6 Nisan: ABD’li diplomatlara, 12 Haziran seçimleri için tahminini söyleyen Mustafa Koç’a göre AKP parlamentodaki çoğunluğunu yitirecek, AKP- MHP ya da CHP- MHP koalisyonu olabilir: “AKP, 2011 parlamento seçimlerinde 2009 yerel seçimlerinde olduğundan daha kötü performans gösterecek ve iktisadi krizi iyi yönetememesi nedeniyle çoğunluğunu bile yitirebilecek…Koalisyon demokrasinin yararı için gerekli olabilir.” Ayrıca Koç’a göre IMF yardım etmezse, özel sektör 20 milyar dolarlık borcunu döndüremez. (Koç, medyada geniş bir şekilde yer bulan bu Wikileaks belgesini doğruladı ama Taraf’ın haberini “kasıtlı bulduğunu” söyledi. Ayrıca Koç, “şartlar değişti, AKP 1. olur” dedi.) 7 Nisan: Genelkurmay, 19 Mart 2009’da yabancı elçilik görevlilerine brifing verip “Çözüm için af dâhil her seçenek masada” demiş. 8 Nisan: ABD Dışişleri: “Genelkurmay ve ordunun diğer birimleri, mesela Deniz Kuvvetleri, Ergenekon’a ne kadar bulaştı? Asker ile AKP arasında müzakere var mı? Erdoğan bu soruşturmayı dizginlemek isteyebilir mi?” sorularının cevaplarını istemiş. 9 Nisan: Habertürk gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı yıllarca çalıştığı Aydın Doğan ve grubu için : “Doğan Grubu hırsız. Türkiye’de kimse Doğan için ağlamayacaktır” demiş. 10 Nisan: Amerikan belgelerine göre askerin 27 Nisan e- muhtırasına cevap olarak Cemil Çiçek’in bir gün sonra okuduğu hükümet bildirisini kaleme alan kişi Abdullah Gül’dü: “AKP’yi demokratik açıdan ahlaklı yolu seçmeye ve Çiçek’in 28 Nisan’daki açıklamasına yansıyan çizgiyi izlemeye ikna eden Başbakan değil, bu açıklamayı kaleme aldığı belirtilen Gül oldu.” 11 Nisan: 2007’deki cumhurbaşkanlığı krizi...

Devamını Oku

Başbakan Erdoğan'ın Strasbourg Konuşması

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kuruluna hitap eden Başbakan Tayyip Erdoğan’a, ‘İmamın Ordusu’ kitabının yazarı Ahmet Şık’ın tutuklanması, azınlıkların ibadet olanaklarına ulaşımı ve % 10 seçim barajı gibi konularda soruların sorulması sırasında Erdoğan’ın sert cevaplar vermesi gündemin ‘bir numaralı’ sırasına oturdu. Kimileri Erdoğan’ın konuşmasını “İkinci One Minute” diye yorumlayarak alkışladı kimileri ise “Bu konuşmanın yeri orası değildi” diyerek eleştirdi.‘İmamın Ordusu’ kitabıyla ilgili “Bombayı kullanmak da malzemeleri kullanmak da suçtur” diyen Erdoğan, azınlıklarla ilgili soru yönelten Fransız Parlamenter Muriel Marland- Millitello’ya “Zannediyorum arkadaşımız Fransız mı? Ama Türkiye’ye de Fransız.” şeklinde cevap verdi. % 10 seçim barajı konusunda ise “Düşürülmesi gerekirse halkımızla müzakeresini yaparız ama onu size soracak değiliz.” dedi. Önce bazı bilgileri vermek gerek… 1) Avrupa Konseyi demek Avrupa Birliği (AB) demek değildir.2) Türkiye, Avrupa Konseyinin kurucu üyelerinden birisidir.3) AKP’nin büyük ölçüde yararlandığı Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi’nin istişare organı durumundadır.4) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM) Avrupa Konseyinin bir kuruluşudur.5) Uzun zamandan beri ‘ilk kez’ AKPM başkanlığını Türkiye’den bir milletvekili, AKP Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu üsteniyor. Bu bilgilerin ardından konuyla ilgili 2 yazıdan kısa bir bölüm… Birinci yazı, 14 Nisan’da Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan’ın “Avrupa’ya Türk kalmak” başlıklı yazısı: “Erdoğan’dan daha etkileyici, daha ağırbaşlı, daha kapsamlı, demokrasi açısından daha ikna edici bir performans beklerdim. Ama bana sorarsanız, Fransız temsilciye ‘siz Türkiye’ye Fransız kalmışsınız’ diyen Başbakan’ın asıl kendisi Avrupa’ya Türk kaldı. Erdoğan konuşmasını neredeyse tümüyle ‘siz- biz’...

Devamını Oku

AİHM'nin Verdiği Kararlarla Birlikte 'Hayata Dönüş' Yolunda Şifre İddialarının Kabul Edilmesi ve Aday Listeleri

Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Yargıç Orhan Gazi Ertekin’in, mahkemenin 24 Mart günü aldığı “Ahmet Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ adlı kitabına el konulması” kararı için 3 Nisan Pazar günü Radikal 2’deki “24 Mart Muhtırası” başlıklı yazısında “Mahkeme, sadece Ahmet Şık’ın özgürlüğünü değil, bütün toplumun siyasal özgürlüğünü, neyi okuyup neyi okumayacağımızı da keyfince tayin etme yetkisine sahip olduğunu ilan etmekten çekinmedi…Yapmamız gereken şey, bugüne kadarki muhtıralara verdiğimiz cevabı yenilemek ve ona karşı direnmektir” demesi; bu yazının ardından Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz’ün “Demokrat Yargıç Ertekin demokrasiyi savunmasız bıraktı” başlıklı bir yazı kaleme alması ve daha sonra bu yazıya cevap olarak 17 Nisan Pazar günü Ertekin’in, Radikal 2’de “Militan demokrasinin yeni militanları” başlıklı bir yazı yazıp, yazısında Osman Can’ı ‘eski arkadaşı’ olarak nitelendirip “Yeni Vural Savaş” olarak tanımlaması ve böylelikle kimi demokratlar arasında bazı ayrılıkların ortaya çıkması… Enflasyonun, 3.99 ile son 41 yılın en düşük düzeyinde çıkması… Radikal gazetesinin Bayrampaşa Cezaevinde 12 tutuklunun öldüğü, 55 kişinin yaralandığı “Hayata Dönüş Operasyonu”na ilişkin 11 yıl boyunca saklanan Tufan adlı ‘müdahale planını’ yayınlamasıyla yıllardır “kamera kaydı yok” diyen askerin operasyonu görüntüye aldığı gerçeğinin ve ayrıca Jandarmanın, operasyona katılanların isimlerini ‘bilmediği gerekçesiyle’ savcıya vermemesinin aksine operasyona katılanların isimlerini bildiği gerçeğinin ortaya çıkması… Ve operasyonla ilgili olarak gazetelerin 20 Aralık 2000’de attıkları manşetlerin akıllara gelmesi: Hürriyet: “Devlet girdi”; Sabah: “Kendilerini ateşe verdiler”; Milliyet: “Sahte oruç, kanlı iftar”; Zaman: “Sahur operasyonu”… AİHM’nin, Samsun’un 19 Mayıs ilçesine bağlı Yörükler beldesinde,...

Devamını Oku

Haftanın "En"leri ve Olayı…

Ayın en çok ses getiren kitabı: Birçok bilgi ve fotoğrafı ilk kez kamuoyuna sunan Erzincanlı gazeteci Kemal Özdemir’in “Ergenekon Fay Hattında Erzincan” adlı kitabı…Haftanın olayı: Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kuruluna hitap eden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın azınlıklarla ilgili soru yönelten Fransız Parlamenter Muriel Marland- Millitello’ya “Zannediyorum arkadaşımız Fransız mı? Ama Türkiye’ye de Fransız.” şeklinde; % 10 seçim barajı konusunda ise “Düşürülmesi gerekirse halkımızla müzakeresini yaparız ama onu size soracak değiliz.” demesi… Aday listelerinin en garip olayı: Denizli 2. sıra adayını kontenjana ayıran CHP’nin önerilerini, YSK iki kez iptal edince CHP’nin, Erzurum’daki Ergenekon soruşturmasının tutuksuz sanığı Erzincan eski Başsavcısı İlhan Cihaner’i Denizli ikinci sıradan aday göstermesi… Haftanın köşe yazısı: Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan’ın 15 Nisan günü yayınlanan “Sen ki…” başlıklı edebi yazısı: “Kılıç şakırtılarını, top seslerini, en güzel şarkıları, en içten ayinleri bu topraklarda duydun. Nasrettin’le güldün, Şeyh Bedrettin’le ağladın. Zındık şeyhülislamlar, gizlice ibadet eden günahkârlar gördün. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü seven bir geçmişten geldin. Sen, bu tarihin çocuğusun. Meydan okumak yakışmaz sana. Sen, meydan okunacak olansın. Övünmek yakışmaz sana. Sen, övülecek olansın. Sen, ‘toprak vatanım, nev-i beşer milletim’ diyen şairin çocuğusun. Dünya senin vatanın, insanlar senin milletin. Dininle, dilinle, inancınla, tevekkülünle, bu dünyanın kulu ve efendisisin, ne başkasını kendinden, ne kendini başkasından ayırırsın. Sen ki bu geçmişin çocuğusun… Hüzün kadar vakar yaraşır sana, tevekkül kadar tevazu yaraşır. Sen ki bu geçmişin çocuğusun, ne başını eğersin, ne...

Devamını Oku

Teşekkürler Zekeriya Öz

31 Mart Perşembe günü Taraf gazetesi, aynı konuda diğer gazetelerden farklı bir manşetle çıktı okurlarının karşısına: “Teşekkürler Zekeriya Öz: Türkiye tarihinde ilk kez cesurca darbecilerden hesap soran Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, dün özel yetkileri kaldırılarak başsavcıvekili yapıldı.”Konuyla ilgili “Bir savcı” başlıklı yazısında Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan şunları yazdı: “Bir ucu devletin derinlerine uzanan, bugün hala devlette, medyada, orduda desteği bulunan bir suç örgütünü ortaya çıkarıp yargıya havale etmek öyle her babayiğidin yapacağı bir iş değil. Evet, Ergenekon’un yakalanıp yargılanması için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin siyasi iradesini ortaya koyması çok önemli ama gece gündüz demeden işi takip eden, uğraşan, hayatını tehlikeye atan da Savcı Zekeriya Öz’dü. Dün onu bu görevden aldılar… Zekeriya Öz, bu toplumun tarihine çok genç bir yaşta imza atmayı başardı, bugün bir çeşit sürgüne gidiyor ama iki şeyi hiç unutmasın, birisi artık kimse onun adını bu ülkenin hukuk tarihinden silemez. İkincisi onun bu tür büyük hizmetlerini sürdürmesi için daha epeyce fırsatı olacak. Türkiye, onun gibi birinden o kadar da kolay vazgeçemez.” Genelde Zekeriya Öz’ün yaşanan son tartışmaların ardından HSYK tarafından özel yetkileri alınarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine getirildiği düşünülüyor. Kimileri bu durum karşısında Ergenekon sürecinin sekteye uğramasından korktuğu için üzülürken, kimileri de Ergenekon sürecinin eskisi gibi ilerlemeyeceğine ve sekteye uğrayacağına inandığı için seviniyor. Ancak devletin üst kademelerinden yapılan “Ergenekon süreci aynen devam eder” açıklamaları ile Turan Çolakkadı’nın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına getirilmesi ve Fikret...

Devamını Oku

"İmamın Ordusu" Ekseninde Yapılan Tartışmalar ve Medya Analizi

24 Mart Perşembe günü gazeteci Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı kitabıyla ilgili Zekeriya Öz’ün talebiyle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince “kitap taslağına el koyma” kararı alındı. Kararda elindeki nüshaları polise teslim etmeyenlerin ‘terör örgütüne yardım ve yataklık suçu’ işlemiş olacakları yazıldı. Karar uyarınca polis, kitabı yayımlayacağı belirtilen İthaki Yayınevine baskın yaptı.Kitabın elektronik ortamdaki taslağı alındı, orijinali silindi. Ve daha sonra da Radikal gazetesi muhabiri Ertuğrul Mavioğlu’nun bilgisayarındaki kitabın nüshasını almak üzere polis, Radikal’e geldi. 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 23 Mart tarihli ‘el koyma’ kararında “İmamın ordusu belgelerinin, henüz basılmadığından kitap niteliğinde olmadığı, şu haliyle ‘örgütsel doküman’ olduğu” yer aldı. Karara göre İstanbul Emniyet Müdürlüğü kitabı inceleyip 49 sayfalık rapor yazdı ve raporda “Kitabın Ergenekon’un talimatlarıyla yazdırıldığı” iddia edildi. Ve deyim yerindeyse kıyamet koptu… Ertesi gün neredeyse tüm gazeteler bu konuyu manşete çekmiş ve birkaç tanesi hariç tüm gazeteler, eleştiri yağmuruna tutmuşlardı bu ‘uygulamayı’ ve ‘uygulamayı uygulayanları’. 25 Mart günkü gazetelere bakalım… Taraf gazetesi, “Ergenekon’da Radikal yanlış: Ahmet Şık soruşturmasının ekseni kayıyor. Şık’ın yazdığı kitabın peşine düşen polis dün Radikal’i bastı. Mahkeme kitaba yayın yasağı koydu ve toplatma kararı aldı.” manşetiyle çıktı ve genel yayın yönetmeni Ahmet Altan şunları yazdı “Şık ve sivil itaatsizlik” başlıklı köşe yazısında: “Ergenekon Davasına, başladığından bu yana en büyük zararı veren Ahmet Şık operasyonunu yapan polislerle savcı için, o kitapta bu kadar önemli ne bulunabilir? Bütün davayı toplumun gözünde değersiz kılmayı göze aldıracak ne yazılmış...

Devamını Oku

Taraf ve Wikileaks Türkiye Belgeleri

Daha önce birçok bilgi ve belge yayınlayan Taraf gazetesi, 17 Mart Perşembe gününden itibaren WikiLeaks Türkiye Belgelerini yayınlamaya başladı. Doğrusu birçok insan gibi ben de WikiLeaks Belgelerinin ortaya ilk çıktığı zamanlarda ülkemiz medyası tarafından yoğun ilgiyle karşılandığını hatırlayarak, Taraf’ın yayınladığı belgelerin de çokça tartışılacağını düşündüm ülkemiz kamuoyunda. Ancak beklediğim gibi olmadı. Belgelerde çok ciddi iddialar, bilgiler olmasına rağmen Cengiz Çandar, Mehmet Barlas gibi bazı köşe yazarları haricinde medya pek itibar etmedi WikiLeaks Türkiye Belgelerine.İşte şimdiye kadar Taraf’ta yayınlanan WikiLeaks Türkiye Belgelerinde nelerin yer aldığını ‘yorumsuz’ olarak veriyorum… -17 Mart Perşembe: Fethullah Gülen için “Türk devletine karşı açık ve yakın bir tehlike değil” diyen ABD yine de uyarıyor: “Nihai niyeti kuşkulu.” -18 Mart: Abdullah Gül başbakanlığındaki hükümet güvenoyu aldıktan 5 gün sonra Irak’ı işgale niyetlenen ABD Başkanı Bush, 2 adamını Türkiye’ye gönderip taleplerini sıralıyor: “Amerikan ve İngiliz askerleri Türkiye’den geçsin ve Türkiye de bizimle savaşa girsin.” -19 Mart: Emniyet, ABD’li diplomatlara verdiği brifingde Ergenekon sanığı Veli Küçük için “Özdemir Sabancı’yı vur emrini verdi, Hrant Dink ve Mustafa Duyar cinayetlerine karıştı, Örgütün üst kademelerinde” diyor. Ayrıca ABD, her taşın altında Ergenekon’un görülmesini ve davanın siyasi manipülasyona açık olmasını eleştiriyor. -20 Mart: Erdoğan’ın henüz başbakan ve hatta milletvekili bile değilken Beyaz Saray ziyaretine ABD Başkanı Bush, Erdoğan’ın Ankara’dan gelen portresini okuyarak hazırlandı: “Karizmatik, otoriter, sempatik, aşırı gururlu, eleştiriyi sevmez.” -21 Mart: “Derin Devletin Tele Yargısı Var: Derin devlet, yargı mensuplarına görüş aktarmak...

Devamını Oku

Dopdolu Bir Mart: Libya, Tatlıses, Sivil İtaatsizlik, Vekilin Polise Tokatı ve TÜSİAD Anayasası…

Mart ayı hızlı başlayan ve hızlı biten, yoğun gündemli bir ay oldu ülkemiz ve dünya için… Japonya’nın 8,9 büyüklüğündeki deprem ve tsunami ile sarsılması…Devrimci Karargâh sanığı Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın, Ergenekon Soruşturması kapsamında Oda TV’de yapılan aramalarda ele geçirilen belgelere ilişkin ifade vermesi ve Ergenekon Terör Örgütü üyeliği suçundan da tutuklanması… Taraf gazetesinin WikiLeaks Türkiye Belgelerini yayınlaması…(Ayrı bir yazının konusu) Ergenekon savcısının emriyle 9 ilde 20 adrese yapılan operasyonda Zirve katliamı emrini vermekle suçlanan Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ile birlikte 9 kişinin gözaltına alınması… AB, ABD ve Arap Birliği ile BM Genel Sekreteri’nin Paris’teki zirvede aldıkları ‘uçuş yasağına’ rağmen Kaddafi’nin tek taraflı ateşkesi bozarak Bingazi’de sivilleri öldürmesi sonucu birçok ülkenin Libya’ya operasyon başlatmaları… Libya operasyonunda Fransız uçaklarının Libya’yı havadan bombalaması; ABD ve İngiltere savaş gemilerinin ise denizden Libya’ya ‘seyir füzeleri’ fırlatmaları… Hükümetin, Libya ile ilgili Başbakanlık tezkeresini Meclis Başkanlığına sunması, tezkerenin oyçokluğuyla kabul edilmesi ve böylece Türkiye’ye 1 yıl boyunca Libya’da istikrar ve güven ortamının sağlanması çalışmalarına katılma yetkisinin verilmesi…          İzmir’in, Libya Operasyonunda NATO üs komuta karargâhı olması… Türkücü İbrahim Tatlıses’in, Beyaz TV’deki programının ardından vurulması… BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel’in, Şırnak’ın Silopi ilçesindeki Nevruz kutlamaları sırasında Başkomiser Murat Çetiner’e tokat atması… 40. yılını kutlayan TÜSİAD’ın “Yeni anayasada değiştirilemez maddeler olmamalı, Vatandaşlık tanımında Türklük kavramına yer verilmemeli, Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı, % 10 seçim barajı düşürülmeli, Nüfus kâğıtlarından din hanesi çıkarılmalı”...

Devamını Oku

Haftanın Gözden Kaçan Önemli Olayları

28 Şubat’ın 14. yıldönümünün arifesinde eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın hayatını kaybetmesi… Ardından aralarında gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık ile Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün de bulunduğu 7 kişinin Ergenekon Operasyonu kapsamında tutuklanmaları… Tutuklamalarla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın “Kimse bize fatura kesmeye kalkmasın” demesi…Gazetecilerin, tutuklanan gazeteci arkadaşlarına destek amaçlı olarak İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere birçok ilde yürüyüş ve açıklama yapmaları derken bazı önemli olaylar göz ardı edildi maalesef… İşte haftanın gözden kaçan önemli olayları… 3 Mart Perşembe günü Sabah gazetesinin “Gün Doğmadan Delil Temizliği” manşetiyle verdiği Özel Haber: Hakkâri Çukurca’da 27 Mayıs 2009’da 7 askerin mayına basarak şehit olduğu olayla ilgili Bilirkişi Raporunu SABAH ele geçirdi: “Ottowa Sözleşmesine ve TSK’nın iç talimnamelerine aykırı olan mayın kullanıldı. Tuğg. Zeki Es yasadışı mayınları temizledi.” Başbakan Erdoğan “İran Türkiye’nin iktidar partisine 25 milyon dolar bağışladı” haberi nedeniyle İngiliz Daily Telegraph’a İngiltere’de açtığı davayı kazandı. 5 Mart Cumartesi Sabah gazetesinin “Reşadiye’yi İhbar Ettim” başlığıyla verdiği Özel Haber: 11 yıl JİTEM için çalışan Ulaş Özel: “7 Aralık 2009’da Reşadiye’de 7 askerin şehit edildiği PKK baskınını önceden bildirdim, dinlemediler”. Habere göre Ulaş Özel, Erzincan İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı N, E’ye gittiğini ama N.E’nin “irticai faaliyetlerle” ilgilendiklerini söyleyerek ihbarla ilgili hiçbir işlem yapmadığını söylüyor. Aynı günkü Taraf’ın sürmanşetinde yer alan haber: “Hakkında yakalama kararı bulunan MİT görevlisi Kaşif Kozanoğlu’nun AKP’li vekiller için topladığı özel istihbarat notları, Soner Yalçın’ın odasındaki “koz” isimli dosyadan çıktı. MİT,...

Devamını Oku

Kadınlar Öldürülüyor, Gazeteciler Ergenekon'dan Tutuklanıyor

Kadın cinayetlerinde son zamanlarda büyük bir artışın yaşandığı ülkemizde bir grup kadın, 2 Mart’ta TBMM Dikmen Kapısı önünde kadın cinayetlerini protesto ederek Meclis’in cinayetlere karşı harekete geçmesini istedi. CHP de Meclis Araştırması istedi. Cinayetlerin sebepleri üzerinde gerçekten bir oturup düşünmek gerekiyor.Ülkemizde niçin cinayetlerde, tecavüzlerde, tacizlerde, lise ve üniversitelerdeki kavgalarda bir artış görülüyor? Hadi bir grup medya organı ülkemizde meydana gelen her olayı “Provokasyon”, “Ergenekon’un oyunu” şeklinde değerlendirerek olayların sosyolojik ve psikolojik yönlerini görmezden geliyor. Peki, ama işlenen kadın cinayetleri de mi “provokasyon” veya “Ergenekon’un oyunu”? Meydana gelen olaylarda insanlardaki “empati kuramama”, kendisinden olmayanı “düşman belleme” gibi etkenler ne olacak? Maalesef her olayı “provokasyon” şeklinde değerlendirmeye devam ettiğimiz, olayların içinde yer alan kişilerin sosyolojik ve psikolojik analizlerini yapmadığımız müddetçe hem işlenen kadın cinayetleri hem de diğer küçük ve büyük olaylar, suçlar ülkemizde görülmeye, bizler de 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla böyle yazılar yazmaya ve okumaya devam edeceğiz. Gazetecilere Tutuklama Medyada tam kadın cinayetleri ile ilgili haberlerin ve yazıların sayısı artmaya başlamıştı ki 3 Mart Cuma günü aralarında Dünya Basın Özgürlüğü Kahramanı seçilen, “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” adlı kitabın da yazarı olan Milliyet gazetesi muhabiri ve Posta gazetesi yazarı gazeteci Nedim Şener, Nokta Dergisi’nde Darbe Günlüklerini yayınlayan gazeteci Ahmet Şık ile Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün de bulunduğu 10 kişi Ergenekon Davası’nın 18. dalgasında gözaltına alındılar. Ertesi gün ise 3- 4 tane gazete hariç tüm gazeteler bu gözaltıları eleştiren manşetlerle...

Devamını Oku

28 Şubat ve 28 Şubat'ın 14. Yıldönümünden Bir Gün Önce Hayatını Kaybeden Erbakan

Türkiye siyasetinin önemli isimlerinden, Milli Görüş’ün lideri, Saadet Partisi’nin genel başkanı ve eski başbakan Necmettin Erbakan 28 Şubat Post- modern darbesinin yıldönümünün arifesinde Anakara’da tedavi gördüğü hastanede 85 yaşında hayatını kaybetti.1 Mart günü İstanbul Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, siyasi parti temsilcileri, bürokratlar başta olmak üzere 1,5 milyona yakın insan katıldı. Erbakan’ın ölümünün ardından “Değerli bilim ve siyaset adamı olarak ülkemize yaptığı büyük hizmetler daima hatırlanacaktır. Şahsım ve TSK adına merhuma Tanrı’dan rahmet, ulusumuza ve kederli ailesine başsağlığı dilerim” diyerek “28 Şubat’ın ruhuna el fatiha” dedirten TSK’yı cenazede 28 Şubat için “Bin yıl sürecek” diyen Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun kuzeni Birinci Ordu Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu temsil etti. 28 Şubat sürecinde bir numaralı hedef konumunda bulunan Erbakan’ın cenazesine TSK’nın Ankara’dan çelenk, İstanbul’dan ise komutan göndermesi tabii ki ilginçti. Hem de 28 Şubat’ın 14. yıldönümünde… Peki, ama neler olmuştu o dönemde kısaca hatırlayalım… Tarihler 28 Şubat darbesinden 1 gün önceyi, yani 27 Şubat 1997 Perşembe’yi gösteriyordu. Erbakan liderliğindeki Refahyol hükümeti 22. Bakanlar Kurulu’nu topluyordu. Medyanın ilgisi çok büyüktü… Çünkü günlerdir, 28 Şubat’ta toplanacak Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) Aczmendi tarikatı lideri Müslüm Gündüz ile Fadime Şahin’in uygunsuz vaziyette basılması, 11 Ocak günü bazı dini cemaat liderlerine Erbakan tarafından Başbakanlıkta yemek verilmesi, 3 Şubat günü Sincan’da Kudüs Gecesi’nin yapılması gibi olaylar nedeniyle “irticai faaliyetlerde bulunduğu öne sürülen” hükümete...

Devamını Oku

Özay Gönlüm’ü Anma Gecesi Muhteşemdi…

22 Şubat Salı günü akşam Ankara Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu’nda Denizliler Kültür ve Dayanışma Derneği ile Kızılcabölüklüler Vakfı işbirliğiyle ”Türk Halk Müziği sanatçısı Özay Gönlüm’ü Anma Gecesi” düzenlendi. TRT sunucusu Derya Kaya’nın sunumuyla TRT Anadolu’dan canlı yayınlanan programa ben de katıldım. Konuklara Denizli yiyecek ve içeceklerinin ikram edildiği gece kokteylle başladı.Kokteylin ardından Denizli Valisi Yavuz Erkmen, Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi ve hanımı, Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel, Denizli Milletvekili ve DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi ve hanımı, Çocuklar Duymasın dizisinde Haluk (Tamer Karadağlı) ile Meltem (Pınar Altuğ)’in Denizlili dünürlerini oynayan oyuncuların da aralarında bulunduğu konuklarla gecenin düzenleneceği salona geçtik. Büyük salon doluydu… Gençler ağırlıktaydı… Denizlim Derneği Başkanı Avukat Hasan Oymak’ın ”Denizli horozu, zamanlamayı iyi yapmak ve liyakat esas olmak kaydıyla her mekanda ötmeye devam edecektir” sözleriyle bitirdiği açış konuşmasının ardından Pamukkale Halk Oyunları grubunun ”zeybek gösterisi” izleyenleri büyüledi. Buldan Kız Meslek Lisesi öğrencilerinin sunduğu defile ile devam eden program Türk Halk Müziği sanatçısı Makbule Kaya’nın türküleriyle devam etti. Eğlencenin doruğa çıktığı bu mini konserin ardından sahneye Çocuklar Duymasın dizisinin sevilen oyuncuları çıktı. Oyuncu Osman Gidişoğlu ”Denizli’nin yeri bizde başkadır. Denizli’yi seviyoruz” dedi ve ardından Özay Gönlüm ile ilgili bazı hatıralarını anlattı salondakilere. Ayrıca gecede Özay Gönlüm anısına düzenlenen Halk Müziği yarışmasında dereceye girenlere ödülleri verildi. Ankara’da Denizli havasını estiren bu güzel gece özel olarak kullandığı ”bagi”yi kendisi çalan Efe’nin türküleriyle 23 civarında sona erdi. Erden...

Devamını Oku

Meclis’ten İzlenimler…

Cumhuriyet tarihinin en geniş tahliye çalışmasıyla Libya’dan vatandaşlarımızın sağ salim getirilmesi… Ordu içinde hücre şeklinde örgütlenen bir çetenin TÜBİTAK’a sızarak sınır güvenliği projelerini engellemeye çalıştığı ve 5 bin kişiyi fişlediği; bazı subayların yazışma ve konuşmalarında “sınır güvenliğinin” sağlanmasının “dağ kadrolarını” rahatsız etmesini dile getirdikleri gibi iddialar içeren 56 sanıklı “askeri casusluk ve şantaj” iddianamesinin İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesi…Gündemde öne çıkan bu başlıklar ve kafamdaki “Kim bu dağ kadroları? Ordunun “dağ kadroları” mı yoksa bu subaylar “dağ kadroları” derken PKK’dan mı bahsediyorlar?” soruları arasında geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeydim. Bazı milletvekilleri, danışmanları ve sekreterleriyle konuştum. İşte izlenimlerim… Milletvekilleri yoğun çalışıyorlar. Bazı milletvekilleri seçim bölgelerinde bazıları ise Meclistelerdi… Ne de olsa seçimlere 3,5 ay gibi kısa bir süre kaldı. Soruyorum milletvekillerine: “Nasılsınız? Çalışmalarınız nasıl gidiyor?” “İyiyiz… Çalışıyoruz… İşler yoğun…” Milletvekili danışmanına soruyorum: “Siz nasılsınız? İşleriniz yoğun mu?” “Seçimlere yaklaştıkça işlerimiz yoğunlaşıyor. Meclis hareketli. Milletvekilleri heyecanlılar.” Anlıyorum ki yeniden aday gösterilip gösterilmeme heyecanı bu. Daha sonra bazı milletvekillerinin sekreterleriyle konuşuyorum ve diyorlar ki: “Valla akşama kadar telefon trafiği… Misafirler… Bazen oluyor ki konuşmaktan çenelerimiz ağrıyor. Yorucu bir iş…” Bu arada milletvekillerine ziyarete gelenlerin arasında işe girmek için vekilden yardım isteyenler ve bunun için de CV’lerini vekillere getirenler dikkatimi çekiyor. Öğreniyorum ki bu CV’lerin birçoğuna bakılmıyormuş bile. Meclis’te birkaç saatin izlenimi kısaca işte böyle… Erden...

Devamını Oku

Her Türlü Atış Serbest… Bacak Arasından da!

Seçimlere 4 ay kala adeta “gündem bombardımanı” yaşıyoruz. 163 Balyoz sanığı hakkında tutuklama kararı veriliyor… Bugün gazetesi 17 Şubat Perşembe günü “İşte Karartılan Balyoz Delilleri” manşetiyle Balyoz belgelerinin 2010’da temizlendiğini ortaya çıkarıyor ve içinde Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmenlerinin liselerde yapacakları fişlemelere ilişkin emirlerin de yer aldığı bazı belgelerin kopyalarını yayınlıyor. Gazete 18 Şubat günü ise “Balyozcuları Kurtarma Planı” manşetiyle kamuoyuna Balyoz tutuklularını kurtaracak yasal değişikliğin yapılması için girişimlerde bulunulduğunu duyuruyor…Şırnak Akçay 6. Motorlu İç Güvenlik Piyade Tugayı Seslice Taburu’nda görevli Yüzbaşı Metin Gürcan’ın, hedef tahtasının etrafına bir grup asker dizerek bacak arasından hedefe silahla atış yaptığı görüntüleri ortaya çıkıyor ve bir gazetemiz bu yüzbaşına manşetten “Çıldırdın mı?” diye soruyor… CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aşağı inmek için yürüyen merdivenlerin “yukarı çıkan merdivenleri”ne biniyor ve ancak yürüyen merdiven durdurularak aşağıya inebiliyor… Oda Tv internet sitesine baskın yapılıyor, sitenin imtiyaz sahibi ve aynı zamanda Hürriyet gazetesi yazarı Soner Yalçın ve sitenin 2 yöneticisi tutuklanıyor… Star gazetesi yazarı Mehmet Metiner’e yönelik suikast hazırlandığı ortaya çıkıyor… Güneydoğu’da sokaklar karışıyor… Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile görüşen Kürt sanatçı Şivan Perwer için PKK linç kampanyası başlatıyor… Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Orhan Çeker açık giyinen kadınlara “Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değildir” diyor… Dünyada ise devrim ateşi Mısır’ın ardından İran, Libya, Irak, Yemen ve Bahreyn’e ulaşıyor… Ve maalesef bu...

Devamını Oku

Yaşamak – Yaşarken Ölmek

Genç, güneşin “Haydi kalkın sabah oldu” dediği saatlerde açtı gözlerini, hemen pencereye koştu, “Güneş doğuyor, yeni bir gün başlıyor” dedi ve hemen arkasından üzülerek ekledi: “Olamaz!”…Peki ama niye böyleydi? Niye birçok insan gibi sabah erkenden yatağından sevinçle kalkıp, pencereyi açıp, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte derin bir nefes çekip, “Çok şükür yeni bir güzel güne uyandım” diyemiyordu da üzülerek “Olamaz yeni bir gün başlıyor” diyordu ve hayatın, yaşamın tadını çıkaramıyordu? Bütün bunları düşünerek hızlıca giyindi, birkaç lokma aldı ağzına ve okula doğru yola çıktı. Kapıdan ilk adımını “Keşke bir araba çarpsa da ben de kurtulsam artık” diye düşünerek attı. Okuluna gitti. Ders çıkışı “Yine mi eve gideceğim” dedi ve istemeye istemeye evin yolunu tuttu. Güneşin yerini aya bıraktığı saatlerdi. Genç, aya baktı ve “Yine akşam oldu. Ne kadar sıkıcı bir hayat” dedi ve sabahki kaldığı yerden devam etti aklını kurcalayan sorulara… “Evet, ben niye sevemiyorum bu hayatı? Niye bu hayattan zevk alarak yaşayanlar gibi değilim? Hâlbuki param var, okulum güzel, yaşadığım şehri ve ailemi seviyorum, ailemin de benim de sağlığımız yerimizde… Eeee daha niye mutlu değilim ben bu hayatta? Niye yaşarken öldüm ben daha bu gencecik yaşımda?” Genç aklındaki bu sorularla, yeni bir güne ‘uyanmamak isteğiyle’ uyudu… Evet, sevgili okurlar biliyorum ki birçok insan bu düşüncelerle yaşıyor hayatta. Hayatı sevmeyerek, hayattan tat almayarak ve biran önce ölmek isteyerek… Dağın tepesinden düşen bir kayanın yere çakılmamak için dağa sürtüne sürtüne yuvarlanmasının...

Devamını Oku

"Muhteşem Yüzyıl"da İşçi Ölümleri

Mısır’da bir türlü gitmek bilmeyen, “Yetti be Mübarek!” dedirten Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e yönelik halk isyanı, bu isyanlarda hayatlarını kaybeden onlarca kişi ve bu olaylarla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın “Artık Mübarek’ten çok daha farklı bir adım atması bekleniyor. Halkın beklentisi bu. Oradaki bir demokrasi uygulamasının çok kısa bir sürede başlaması için de şu andaki mevcut yönetim güven vermiyor” açıklamasını yapması, Kıbrıs’ta 28 Ocak’ta Türkiye aleyhine yapılan eylemde “Kurtarıldık mı? Has…tir” pankartlarının açılması, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybetmesinden aylar sonra daha yeni yeni ortaya çıkan bazı önemli bilgiler, Başbakan Erdoğan’ın yıllardır çocuklarını arayan Cumartesi Anneleri ile görüşmesi, içinde CHP’li milletvekillerinin de olduğu binlerce insanın Ankara’da Torba Yasası’nı protesto etmek ve TBMM’ye yürümek istemeleri üzerine polis ile karşı karşıya kalmalarıyla ortalığın bir anda karışması, Hanefi Avcı’nın da sanıkları arasında olduğu Devrimci Karargah Terör Örgütü İddianamesi’nin mahkemece kabul edilmesi, sunucu ve oyuncu Defne Joy Foster’in hayatını kaybetmesi ve Hıncal Uluç’un bu ölümle ilgili olarak köşesinde “Su testisi su yolunda kırılır” yazması… Ve hayatın diğer gerçekleri… Geçen yıl Zonguldak’ta 30 maden işçimizin çalıştıkları maden ocağında 400 bin liralık anti- grizu araç ve gereçleri ile metan gazı ölçen cihazlar kullanılmadığından dolayı yani gerekli önlemler alınmadığından dolayı hayatlarını kaybetmişlerdi. Acaba bu önlemleri almak çok mu zordu? Yoksa ölen işçilerin ailelerinin her birine verilen 10’ar bin TL tazminattan çok daha yüksek mi gelmişti alınması gereken araç ve gereçlerin fiyatları “maden işleticilerine”? Yoksa insan hayatını kolay harcanacak malzeme...

Devamını Oku

Oradaydım, Başbakan Erdoğan ve Gazetecilerin Bulunduğu Bişkek'teydim

Son yazımda Başbakan Erdoğan’ın 1- 2 Şubat tarihlerinde Bişkek’e resmi ziyaret gerçekleştireceğini, ziyaretinden önce Kırgızistan Zaman gazetesine “Bugün artık Kırgızistan için geçmişe değil, geleceğe bakma günüdür” başlıklı bir yazı yazdığını, yazısında “Cumhurbaşkanı Sayın Otunbayeva ve değerli kardeşim Başbakan Atambayev liderliğinde Kırgızistan için yeni ve umut dolu bir geleceğin kapılarının ardına kadar aralandığına inanıyoruz. İşçi, öğrenci ve işadamı olarak yklaşık 6 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kırgızistan’da barış ve huzur içinde hayatlarını ikame ettiriyorlar… Farklı lehçelerde de olsa, bizler, aynı dili konuşuyoruz. Aynı kültürü paylaşıyor, ortak bir geçmişi gururla taşıyoruz. Bugün bu ortaklıkları, ülkelerimiz, bölgelerimiz için refaha dönüştürmek elimizde… Gün, hüzünleri olduğu kadar, sevinçleri; sıkıntıları olduğu kadar, tecrübeleri paylaşma günüdür. Yaşasın Türkiye Kırgızistan kardeşliği…” dediğini ve gazetenin aynı nüshasında Kırgızistan Başbakanı Almazbek Atambayev ile yapılmış bir röportajın da olduğunu, röportajında Atambayev’in siyasi ilişkilerden ekonomiye, kültürel ilişkilerden Türk okullarına kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulunduğunu ve şunları söylediğini yazmıştım: “Dostlar zor günlerde belli olur. Kardeş ülke Türkiye her zaman bizim yanımızda oldu. Özellikle nisan ayından itibaren zor ve sıkıntılı bir dönemden geçen ülkemiz her zaman Türkiye’yi yanında gördü. Türkiye bizden hiçbir fedakarlığı esirgemedi… Türkiye bizim kutup yıldızımız, o ne kadar büyür ve gelişirse bize örnek olur. Kardeşlerinin de önünü açar. Türkiye çok güzel bir yer. Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsunuz, çok şanslısınız. Şu anda Türkiye’de olmayı, İstanbul’u ve İzmir’i gezmeyi çok isterdim.  Türkiye cennet gibi bir ülke… Yapılan eğitim çalışmaları Türk Birliği’ni oluşturmanın...

Devamını Oku

Mısır’daki Ayaklanma, “Türkiye Bizim Kutup Yıldızımız” Diyen Bir Başbakan, Her Şeye Muhalefet CHP ve Kılıçdaroğlu!

Tunus’un ardından Mısır’da da halk diktatör yönetime karşı ayaklandı. Mısır’da ayaklanan halkın hedefinde 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetimi var. Halk, Mübarek’in istifasını “Mübarek yeter! Diktatörlüğe son” sloganlarıyla istiyor. Mübarek ise önce polisi ardından askeri, sokaklardaki halkı susturması için görevlendirdi ancak asker halkın yanında yer alıyor, polis ise olayları bastırmada yetersiz kalıyor. Mübarek’in, halkın isyanlarına karşı fazla direnemeyeceği gözlemleniyor ülkede. Zaten Mübarek’in karısı, çocukları, torunları ve akrabaları ülkeyi terkettiler. Yani Mübarek’in de gidişi yakın görünüyor. Peki oradaki vatandaşlarımızın durumu nedir? Vatandaşlarımızı almak üzere Kahire ve İskenderiye’ye THY uçakları gönderildi ve vatandaşlarımız ülkemize dönmeye başladılar. Tunus ve Mısır’daki bu ayaklanmaların dünyaya örnek olacağı ve bundan sonra diktatör rejimlerin işinin pek de kolay olmayacağı ortaya çıkıyor. Dünyada bunlar yaşanırken ülkemizde de olaylar ve tartışmalar hızla devam ediyor. Geçen haftaki yazımda değindiğim Bugün gazetesi yazarı ve Ankara temsilcisi Adem Yavuz Arslan’ın “Bi Ermeni Var- Hrant Dink Operasyonu’nun Şifreleri” kitabının ardından Arslan’a Yozgat Yerköy’den gönderilen kargonun içinden beyaz bere içinden 4 tane mermi çıktı. Ayrıca ülkemizde yargının iflasını gösteren olaylar da devam ediyor. Erzincan eski Başsavcısı Ergenekon sanığı İlhan Cihaner’in “fotokopiden tahliye edilmesine” 6 Yargıtay üyesinin “Bu tahliye geçersiz” diyor, davalara zamanında bakılmadığı için davalar zamanaşımına uğruyor, Hizbullahçılar tahliye ediliyor ve üstüne üstlük tüm bunları görmeyen Yüksek yargı ve CHP yargı reformunu engellemek için elinden geleni yapıyor, CHP yargının iş yükünü azaltmayı ve yargılama sürecini hızlandırmayı amaçlayan yasa tasarısını engellemeye çalışıyor. Tabii bir de...

Devamını Oku

Hrant Dink, Balyoz, Medya, Başbakan ve Liberallere Yönelik Eleştiriler

Bu hafta ülke gündemi yine dopdoluydu. Tabii tartışmalar da… 15 Ocak Cumartesi günü, Türk Telekom Arena Stadının açılış maçında Başbakan Tayyip Erdoğan, taraftarlar tarafından ıslıklanarak stadı terk etmek zorunda kaldı. Ardından Başbakan “Galatasaray Kulübünün bir Allah kuruş hesabı yoktur.600 trilyonu bulan yatırımın karşılığı bu olmamalıydı. Ama biz ‘At denize balık bilmezse Halık bilir’ diyoruz” açıklamasını yaptı ve protestoların ‘organize’ olduğunu söyledi.   17 Ocak Pazartesi günü, Taraf gazetesi şok bir manşetle okurlarının karşısına çıktı: “Savcı şüpheli bilirkişi tutuklu” Emre Uslu’nun haberine göre ordudaki bir Ergenekon soruşturmasına bakan askeri savcı Balyoz şüphelisi olurken, o soruşturmada bilirkişilik yapan binbaşı ise Gölcük soruşturmasında tutuklanmıştı. Sonuç: Sanık, savcı ve bilirkişi Ergenekon’la ilişkili davalardan sanık olarak yargılanıyor! Aynı günkü Taraf’ta Mehmet Baransu köşesinde şunları yazıyordu: “Önümüzdeki 6 aylık süreçte kamuoyunu meşgul edecek bir dizi eylem planı sahneye konulmaya çalışılıyor. Hedefte 2011 genel seçimleri ve ardından yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi var… 2011 planıyla ilgili düğmeye Deniz Baykal’ın kasetinin servise konulmasıyla basıldı. Planın bir bölümünü ilk fark eden isim, arkasından hançerlenen Baykal oldu. Aday değilim diyen Kemal Kılıçdaroğlu, 24 saat sonra CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıkladı. Ankara planı devreye sokmuş ancak referandum sonucu istediği gibi olmamıştı. Yaşanan tam bir hayal kırıklığıydı. Ankara uzun bir süre bu şoku üzerinden atamadı. Ta ki Fenerbahçe’nin emekli sakinleri devreye girene kadar. Yeni bir plan için eldeki tüm kartlar açıldı. CHP- MHP koalisyonunun kurulması için bazı stratejik planlamalar yapılacaktı. Bu arada beklenmeyen...

Devamını Oku

Türkiye'nin Gündemi ve Gündeme İlişkin Liberal Yazarların Değerlendirmeleri

Son yazımda “yoğun gündemli 2010”dan “yoğun gündemli 2011”e girdiğimizi belirtmiştim. Yoğun gündemimiz gittikçe daha da yoğunlaşıyor ve tartışmalar da şiddetleniyor. İşte son günlerdeki “nur topu” gibi tartışmalarımız…Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Mehmet Aksoy’un Kars sınırındaki İnsanlık Anıtı’na “Ucube bir yapı, yıkılmalı” dedi ve ortalık karıştı. 11 Ocak günü Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan bu konuyla ilgili “Ucube” başlıklı yazısında şunları yazdı: “ Saygısızlık genellikle bilgisizlikten ve derin bir cehaletin verdiği güvenden kaynaklanır. Kenan Evren de bir vakitler Picasso’yu beğenmemişti,   “onun resimlerini kendisinin de yapabileceğini” söylemişti. İktidar koltuğuna oturan allame-i cihan kesiliyor başımıza. Hangi konuda olursa olsun en iyisini onlar biliyor. Heykel biliyorlar, mimari biliyorlar, edebiyat biliyorlar, bale biliyorlar. Oturdukları iktidar koltuğu sanırsın koltuk değil de her şeyi öğreten bir akademi, akşamları oturup koltuklarıyla mı konuşuyorlar, ne yapıyorlar, bilmiyorum. Belki de “iktidar çarpması” diye bir şey vardır, bir süre sonra iktidar, sahiplerini çarpıp birer entelektüel ucubeye çeviriyordur, her şeyi bildiklerine inandırıyordur onları. “Heykeli beğenmedim devirin, resmi beğenmedim parçalayın, binayı beğenmedim yıkın, kitabı beğenmedim yakın.” Başbakanın “beğenmediği” heykeli doğrusu ben de sevmedim. Ama benim o heykelle ilgili söyleyebileceğim bu kadardır, “ben sevmedim”. Ne o heykelin yıkılmasını isteyebilirim, ne de o heykele “ucube” gibi sıfatlar takabilirim. Çünkü Erdoğan’ın duymadığı, duyduysa da unuttuğu laf benim hala kulağımda. “İslam’ın şartı beş, altıncısı haddini bilmek.” Aynı günkü Taraf’ın sürmanşetindeki “Kadınları bilerek yaktılar” haberinde ise “Taraf, 32 kişinin öldüğü Hayata Dönüş Operasyonunda Bayrampaşa’da görevli askerle...

Devamını Oku

"Muhteşem Yüzyıl"da Üniversitede P*** Film Çekimi, Kazılarda Çıkan Kemikler ve Hizbullahçıların Tahliyeleriyle Başlayan Yeni Bir Yıl!

Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık ve umut dolu yepyeni bir yıla, 2011’e, girdik. Yeni yıla insanlar hayaller kurarak, planlar yaparak girerken, ülke olarak yeni yıla yoğun gündem ve tartışmalarla girdik. Gündem çok yoğun olduğundan gündemi özet geçeceğim ama önce 2010’un önemli olaylarını hatırlayalım.– 18 Ocak: Gazeteci Abdi İpekçi cinayeti ve iki ayrı gasp suçundan hükümlü Mehmet Ali Ağca, Sincan F Tipi Cezaevinden tahliye edildi. – 20 Ocak: Mehmet Baransu, Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur imzalı Taraf Gazetesinde birkaç gün boyunca devam eden Balyoz planı iddiaları: “1. Ordu Komutanı Çetin Doğan cuntasının 2003 yılındaki darbe planlarını Taraf ele geçirdi. “Fatih camii bombalanacaktı”, “Kendi jetimizi düşürecektik”, “200 bin kişiye tutuklama”, “Dış tehdide karşı tatbikat denen Balyoz planında iç tehdit AKP’nin devrilmesinden sonra kurulacak hükümet de var: Balyoz hükümeti” – 1 Mayıs: Taksim Meydanı, 1978’den sonra ilk kez “ İşçi ve Emekçi Bayramı” için halka açıldı ve insanlar bayramı coşkuyla kutladı. – 10 Mayıs: Deniz Baykal’a ait olduğu öne sürülen ‘yatak odası’ görüntülerinin ardından Baykal istifa etti ve ardından Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı oldu. – 18 Haziran: Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, Ergenekon’a üyelikle suçlanan ve Erzincan Ergenekonu’nun 2 numaralı sanığı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’i dava dosyasının aslını görmeden, fotokopi üzerinden tahliye etti. – 19 Haziran: Hakkâri’nin Şemdinli ilçesine bağlı Gediktepe Sınır Karakoluna teröristlerce düzenlenen saldırıda 9 asker şehit oldu, 14 asker yaralandı. Saldırının ardından sürdürülen operasyonlarda...

Devamını Oku

Kırgızistan'da Yaşanan İç Karışıklıklarda ABD ve Rusya Çekişmesinin Payı

“Bişkek ve Türk Okulları” başlıklı yazımda kısaca değindiğim Kırgızistan’da geçtiğimiz aylarda yaşanan karışıklıklardan, Kırgızistan’da boy gösteren ABD ve Rusya çekişmesinden bu yazımda ayrıntılı olarak bahsedeceğim. Kırgızistan’da binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmalardan sonra Roza Otunbayeva liderliğindeki Kırgız muhalefeti yönetime el koydu.5,5 milyonluk nüfusuyla Orta Asya’nın en yoksul ülkelerinden olan Kırgızistan’da, halkın yolsuzluklara, ekonomik sorunlara, baskılara ve olaylardan önceki son haftada artan gaz ve elektrik fiyatlarına tepki olarak sokaklara dökülmesi şeklinde dünya kamuoyuna yansıyan olaylarda, Amerika-Rusya çekişmesinin payı kesinlikle gözardı edilmemelidir. Ancak maalesef bu çekişmeden pek de söz eden olmadı ülkemiz medyasında.   Geçen Mart başında, ABD ordusunun başındaki Orgeneral Kırgızistan’a gittiği ve ABD’nin, güneydeki Batken bölgesinde terörle mücadele amaçlı askeri eğitim merkezi kurmak için 5,5 milyon dolar vereceği dünya ajanslarına yansıdı. Bu gelişme doğal olarak Rusya’yı kızdırdı. Çünkü Kırgızistan, Rusya ile de geçen yıl aynı bölgede bir askeri üs kurmak üzere anlaşmıştı. Yıllardır Kırgızistan’a yolladığı petrolden hiç vergi talep etmeyen Rusya, Kırgızistan’da yaşanan olayların bir hafta öncesinde yüzde 30 vergi uygulamaya başladı. Rusya kendi arka bahçesi olarak gördüğü Kırgızistan’a Amerikan uçaklarının inip kalkmasını istemiyordu. Başkent Bişkek’in hemen dışındaki Manas Havaalanı’nı Amerikan ordusunun ikmal üssü olarak kullanmasına izin veren Kırgız yönetimi, Moskova’yı yatıştırmak için Rusya’ya da Bişkek’te ayrı bir üs tahsis etti. Böylece Kırgızistan, iki rakip büyük gücün üs sahibi olduğu bir ülke haline gelmiş oldu. Aslında Moskova daha ilk baştan Kırgızistan’daki Amerikan varlığı konusunda bir ikilem içindeydi. Amerikan ordusunun Afganistan’da...

Devamını Oku

Bişkek

Kasım ayının 2. haftasında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e gitmek üzere İstanbul aktarmalı uçağa bindim. İstanbul- Bişkek arası yaklaşık 6 saat. Yol uzun olduğu için yanıma günün gazetelerini ve bir tane de okuma kitabı aldım. Yol boyunca onları okudum ve Türkiye saati ile gece 2’de Bişkek’e vardım.Ancak Türkiye ile 4 saat zaman farkı olduğu için Bişkek’e 6’da varmış oldum. Bişkek şehir merkeziyle havaalanı arası 45 dakika civarında sürüyor. Bişkek’te güneş doğarken insanlar işlerine gitmek için sokaklarda, caddelerde görünmeye başlıyor. Ve bizim de gezimiz start veriyor. İlk gün Osh pazarına ve Atatürk Alatoo Üniversitesi’ne gittik. Burada bazı hocalarla tanışma fırsatı yakaladım. Üniversite’yi gezdik. Güzel bir üniversite olduğu dışarıdan fark ediliyor. Bişkek’te birçok üniversitenin olduğunu öğreniyoruz. Türkiye’den ise 2 tane. Biri Atatürk Alatoo diğeri Manas Üniversitesi. Atatürk Alatoo, Yönetim Kurulu Başkanlığını Orhan İnandı Bey’in yaptığı Sebat Eğitim Kurumları’nın. Geniş bir kampüste yer alan Manas Üniversitesi ise devlet üniversitesi. İlk gün akşam yemeğine bir Uygur lokantasına gittik. Lokanta kalabalıktı. Her zaman kalabalık olurmuş zaten. Türkiye’de yediğimiz şiş kebabına burada ‘şaşlık’ deniyor. Adının bize biraz enteresan gelmesinden olsa gerek ‘şaşlık’ yedik ve böylece lokantanın her zaman niye bu kadar kalabalık olduğunu da anlamış olduk. Ertesi gün şehirde gezerken lunapark dikkatimizi çekti. Çünkü Türkiye’deki lunaparklardan farklıydı. İnsanlar müthiş eğleniyorlardı. Yaşlı insanlar bile sırf eğlenmek için lunaparka gelmişler ve lunaparktaki çocuklarla, gençlerle birlikte eğleniyorlardı. Yanımdakilerden birisi “Bişkek’te insanlar kafalarına pek bir şey takmazlar. Mutludurlar. Hayatı güzel bir...

Devamını Oku

Cihaner'i Unutmayacağız Eseri "Erzincan Ergenekon'u" Kalbimizde Yaşıyor!

Şimdiye kadar çoğu Mehmet Baransu imzalı olmak üzere birçok belge ve bilgi yayınlayan Taraf gazetesi 12 Haziran 2009 Cuma günü ‘AKP ve GÜLEN’İ BİTİRME PLANI’ manşetiyle okurlarının karşısına çıktı ve yine Türkiye’yi şoke etti.Gazetedeki habere göre belgedeki imza Psikolojik Harp Dairesi’nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şube Müdürü Kurmay Albay Dursun Çiçek’e aitti. TÜBİTAK, Jandarma, Emniyet ve Adli Tıp raporlarında ‘belgedeki ıslak imza Dursun Çiçek’in el ürünüdür’ tespiti yapılmasına rağmen Çiçek ısrarla imzanın kendisine ait olmadığını söyledi ve hatta savcılıktaki sorgusunda farklı imza attı. Belge, emekli yüzbaşı avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda ele geçirildi. ‘Islak imza’ tartışmaları sürerken orijinal belge ‘bir subay’ tarafından soruşturmayı yürüten savcılara gönderildi. Belgede ‘Durum’ başlığı altında ‘Ergenekon soruşturması’ Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya yönelik girişim olarak değerlendiriliyordu. Planın ‘icra’ bölümü ise şöyleydi: “Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dini oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir.” Bu amaçla cemaat mensubu şahısların iş yerlerine veya evlerine silah bırakılarak “silahlı örgüt üyesi” muamelesi yapılması, AKP’nin yıpratılması için her türlü propaganda yürütülmesi öngörülüyordu. Evlere silah bırakma planı da Erzincan’da karşılığını buluyordu. AKP ve Gülen cemaatine yönelik eylem planının uygulama sahası olarak Erzincan seçilmişti. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in cemaatlerle ilgili...

Devamını Oku

Söylenen Yalanların Sonu Geldi

Ülkemizde ordu – yargı – medya üçlü sacayağından oluşan ve yıllardır uygulanan sistem artık çatırdamaya başladı bir süredir. Sistem basitti ve bu ülkede yıllarca tuttu. Yalanlar ve korkular üzerine kurulu olan ve içinde halkın olmadığı bir sistemdi bu. Önce insanlar birbirlerine düşman yapıldı korkutularak…Müslümanlara, “Gayrimüslimler bu ülkeyi dinsizleştirmek ve bu ülkeye sahip olmak istiyorlar ona göre davranın” dediler, ardından gidip Gayrimüslimlere, “Müslümanlar yobazdırlar, bu ülkeye şeriat getirip sizi de öldürmeyi düşünüyorlar” dediler. Sonra Sünnilere, “Aleviler dinsiz ve ahlaksız” dediler ve ardından gidip Alevilere, “Sünniler Alevileri yaktılar çünkü onlar sizin düşmanınız” dediler. Bu kadarla da kalmadılar sağcılara, “solcuların vatan haini” olduğunu, solculara ise “sağcıların faşist” olduğunu söylediler. Zaten üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız ise düşmanlarla çevriliydi ve “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktu”. Dolayısı ile halk söylenen bu yalanlara inandı ve birbirlerine düşman oldular. Birbirlerine karşı uygulanan haksızlıklara ses çıkarmadılar. Medya ise bu düşmanlığı körükleyecek yayınlar yaptı tabi yalan söyleyenleri, yaşanan olayların perde arkasında kimlerin olduğunu ve neler yaptıklarını söylemeden, halktan gizleyerek… Yıllarca işlenen cinayetleri, suçları medyamız “cambaza bak” diyerek temizledi. Ancak işlenen suçları, cinayetleri ve derin yapıları haberleştiren basın yayın organlarının ortaya çıkması derin mekanizmanın ortaya çıkmasını ve eski medyanın da çatırdamasını sağladı. Ve yargı… Yıllarca hukuku uygulamaları için verilen yetkileri hukuksuz bir biçimde kullanan yargı üyeleri… 12 Eylül rejiminin etkilerini önemli ölçüde değiştiren yeni anayasa paketinin iptali için yapılan başvuruyu kabul etti ve bazı maddelerdeki bazı kısımları iptal etti...

Devamını Oku